Görücü usulü evliliğin günümüzdeki evliliklerden, aşklardan daha sağlam daha yıkılmaz olduğunu görüyorum.  İstatistik rakamlara bile gerek duymadan. Boşanma davalarının, ev eşya ayrımlarının çeyiz heyecanından çok daha ön plana geçtiği yıllar yaşıyoruz. Peki sorun yanlış batılılaşmaya dayalı “yapmacık modernleşme” ye çalıştığımız süreçteki anne baba rahatlığı mı? Yoksa görücü usulünden nasibini almış anne babalarımızın çocuklarının kararlarına saygı duymak istemesinden mi?

Tabi ki özgürlükten yanayız, tabi ki aşıkların sokaklarda el ele durusu gülümseten, içimizi ısıtan fotoğraf kareleri gibi… Lakin feryat ettiğim, şaşkınlığımı gizleyemediğim noktalar! Birkaç ay geçince yüzük takan gençler, birkaç kez kalbi çarpınca yaptırdıkları dövmeler. Birkaç sene sonra o dövmeyi neden isteyeceksin memenin üstünde genç aşık kızımız? Gerçek aşk sende saklı değil mi? Göğsünün içindeki atan kuşta gömülü değil mi? Sen neden istersin delikanlı bunu, kendi adını neden kazımak istersin sevdiğinin vücuduna… Ne zamandır bu kadar egoistiz... Neden bir metal sizi birbirinize bağlasın siz başkasına baktıkça. Hangi yüzük engelleyecek kız arkadaşının senden ayrılmamasına? Ya da siz neden evlenmek isteyeceksiniz?  Aşık olmaktan öte aşık olunca girdiğimiz aynılaşma gerçeği korkutuyor işte beni.

Kimse içinden geleni yapmıyor bu ülkede, hep iyi yapılanın iyi görünenin arkasında gençlik. Projelerde olduğu gibi aşklarda da, duygularında da... Kalıplaşmış zihniyetlerle aynı yolda sırayla yürüyoruz. Giden arkasındakine vasiyet etmiş sanki “benim yaptıklarımı yap, bak ben mutlu oldum “ diye. Hiç el sürülmemiş, değiştirilmemiş aynı hayatları yaşayarak devam ediyoruz. İşimizi maaşımızla, aşkımızı dövmemizle kanıtlayarak… Ağaçlar artık demode çünkü aşkımızı kazıyacağımız vücutlarımız var…