Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) tarafından açılan davada Danıştay 2. Dairesi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) başörtüsü serbestliği getiren düzenlemenin yürütmesinin durdurulması istemini 1'e karşı 4 üyenin oyuyla reddetti.
Danıştay savcısının "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 6. maddesinde yer verilen tarafsızlık ve eşitlik ilkesine bağlı kalmakla yükümlü bulunan kamu personelinin, hizmetin yürütümünde taraflı davrandığı yönünde şüpheye neden olmaması, siyasi görüşlerini, dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemesi gerekir." "… kamu görevlilerinin, din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmalarına olanak sağlayacak şekilde kural getirilmesi, Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘laiklik ilkesi' varlığını korudukça, hukuken kabul edilemez... Belirtilen nedenlerle, dava konusu düzenlemenin iptali gerekeceği düşünülmüştür." davaya verdiği mütalaa bu şekilde.
Birkaç hafta önce anayasa ve değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri üzerine yazmıştım. İşte o malum maddelerden biri 2. madde “laiklik” düzenlemesini içeriyor. Çok sayın savcının mütalaasında da belirttiği gibi, bir kişinin siyasi ve dini mensubiyetini belli etmemesi gerektiği konusuna kesinlikle katılıyorum. Anayasamız öyle diyor. Hepimiz anadan üryan gezmeliyiz. Danıştay 2. Dairesi verdiği bu kararla Anayasa’yı ihlal etmiştir. Karar teknik olarak yanlış bence. Andımız kararını veren 8. Daire gibi davranarak yürürlük için kanuni ve bilimsel hiçbir gerekçesi olmayan bir uygulamanın kaldırılması için kanuni ve bilimsel gerekçe isteme mantığını kullanabilirdi.
Çünkü anayasamızın tam 18 yerinde adı geçtiği gibi burası Türkiye Cumhuriyeti değil ölümünden tam 44 yıl sonra hazırlanan bir anayasayla onun adına düşünülerek tarif edilen Atatürk'ün ilke, inkılap, milliyetçilik, laiklik anlayışıyla yönetilen bir laboratuvar, bizler de kobay fareleriyiz. Yani milliyetçi değil Atatürk milliyetçisi olacaksınız, acaba o olsaydı nasıl milliyetçi olurdu diye düşünerek yeter miktar tecviz sınırları içerisinde, 1923 den geriye gitmeden üsturuplu, insan gibi milliyetçi, laik v.s. olacaksınız. Ama oyunda tek kural var hep ilk Atatürk diyen kazanır, üzerine de söz söylenmez.
Bu minvalde Danıştay 8. Dairesinin siyasetin alanını işgal ederek aldığı Andımız kararını meclis sırası yumruklayarak kutlayanlardan; dik durup atamızın mirası türkçe ezan talebine yaptıkları ihaneti unutturup, danıştayın bu anlı şanlı savcısını ve fikirlerini de aynı şehvetle savunmalarını bekliyoruz.
Danıştay savcısının "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 6. maddesinde yer verilen tarafsızlık ve eşitlik ilkesine bağlı kalmakla yükümlü bulunan kamu personelinin, hizmetin yürütümünde taraflı davrandığı yönünde şüpheye neden olmaması, siyasi görüşlerini, dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemesi gerekir." "… kamu görevlilerinin, din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmalarına olanak sağlayacak şekilde kural getirilmesi, Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘laiklik ilkesi' varlığını korudukça, hukuken kabul edilemez... Belirtilen nedenlerle, dava konusu düzenlemenin iptali gerekeceği düşünülmüştür." davaya verdiği mütalaa bu şekilde.
Birkaç hafta önce anayasa ve değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri üzerine yazmıştım. İşte o malum maddelerden biri 2. madde “laiklik” düzenlemesini içeriyor. Çok sayın savcının mütalaasında da belirttiği gibi, bir kişinin siyasi ve dini mensubiyetini belli etmemesi gerektiği konusuna kesinlikle katılıyorum. Anayasamız öyle diyor. Hepimiz anadan üryan gezmeliyiz. Danıştay 2. Dairesi verdiği bu kararla Anayasa’yı ihlal etmiştir. Karar teknik olarak yanlış bence. Andımız kararını veren 8. Daire gibi davranarak yürürlük için kanuni ve bilimsel hiçbir gerekçesi olmayan bir uygulamanın kaldırılması için kanuni ve bilimsel gerekçe isteme mantığını kullanabilirdi.
Çünkü anayasamızın tam 18 yerinde adı geçtiği gibi burası Türkiye Cumhuriyeti değil ölümünden tam 44 yıl sonra hazırlanan bir anayasayla onun adına düşünülerek tarif edilen Atatürk'ün ilke, inkılap, milliyetçilik, laiklik anlayışıyla yönetilen bir laboratuvar, bizler de kobay fareleriyiz. Yani milliyetçi değil Atatürk milliyetçisi olacaksınız, acaba o olsaydı nasıl milliyetçi olurdu diye düşünerek yeter miktar tecviz sınırları içerisinde, 1923 den geriye gitmeden üsturuplu, insan gibi milliyetçi, laik v.s. olacaksınız. Ama oyunda tek kural var hep ilk Atatürk diyen kazanır, üzerine de söz söylenmez.
Bu minvalde Danıştay 8. Dairesinin siyasetin alanını işgal ederek aldığı Andımız kararını meclis sırası yumruklayarak kutlayanlardan; dik durup atamızın mirası türkçe ezan talebine yaptıkları ihaneti unutturup, danıştayın bu anlı şanlı savcısını ve fikirlerini de aynı şehvetle savunmalarını bekliyoruz.