Terör istenilen hedefe ulaşmak amacıyla her türlü yolun meşru görüldüğü bir yöntemdir. Ama kanın, şiddetin, baskının, yakmanın, yıkmanın, cana kıymanın bugüne kadar hiçbir zaman istenilene ulaşmada bir sonuç verdiği görülmemiştir. Ve bu yöntemler insanlığa ve vicdana aykırıdır. Terör otuz yılı aşkın süredir ülkemizin en büyük sorunudur. Ülkemizde bu tip yöntemlere başvuran terör örgütü, zamanla çok geniş çevrelerin ve ülkelerin desteğini alarak ülkemiz, kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz için çok büyük bir tehdit oluşturmuştur. Teröre destek olanlar, siyasi ve ekonomik idealleri uğruna verdikleri destekleri açıkça göstermişler ve devam ettirmişlerdir. Terör örgütünün yapmış olduğu eylemlerin yanında yürüttüğü propagandaları da kendisine önemli bir taraftar grubu kazandırmıştır. İşte bu sebeplerden dolayı ülkemizi tehdit eden bu sorun, içinden çıkılmaz bir hal almıştır.
Yıllardır teröre karşı yapılan askeri ve siyasi alandaki mücadelelerimizde, her defasında geçici sonuçlar alınmıştır. Çok sayıda sivil, resmi vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmişlerdir. Kaybedilen binlerce masum vatandaşlarımızın yanında ülkemizin gelişimi için ayrılan kaynakların büyük bir bölümü de teröre karşı harcanmıştır. Geçte kalınsa günümüz bilgi çağında artık bu tip sorunların siyaset yoluyla çözülebileceği anlaşılmış ve çeşitli müzakereler başlamıştır.
İstiklal harbinde omuz omuza çarpışan, Çanakkale’de aynı mezarda yatan, asırlardır aynı topraklarda yaşayan, aynı suyu içen, aynı havayı soluyan bu kardeşleri yıllardır karşı karşıya getiren nedir? Neden yıllardır bu sorunu çözemedik? Neden analarımızın gözünün yaşı hiç dinmedi? Ama artık gözlerdeki yaş dinecek, kan duracak. Gün barış günüdür, gün kardeşlik günüdür. Çünkü okuduğum, dinlediğim, gördüğüm kadarıyla ben bu ülkede barışın, huzurun, kardeşliğin ve dayanışmanın bu kadar net olarak kucaklaştığını görmedim. İnşallah bu kucaklaşma terörün kökünü kurutacak, yapılan bu müzakereler bir sonuç verecek.
Terörün sonu geldi. Çünkü herkes artık bu ızdırabın bitmesini istiyor. Kimsenin daha fazla acıya tahammülü kalmadı. Sağduyulu olmalıyız. Şunu bilmeliyiz ki barış için her yol mübahtır. Ve yürütülmekte olan bu barış sürecini desteklemeliyiz. Evladını gözünden sakınarak, binbir emekle büyütüp gencecik çağında kaybeden benim şehit anam bile bugün; ‘Ben acımı yüreğime gömdüm, artık barış gelsin, kan dursun! Başka analarında yüreği yanmasın.’ diyebiliyorsa bize fazla söz düşmez.
Artık yeter bu bahar dağlardan barış kokan çiçekler bekliyoruz, kan kokan kurşunlar değil…