İslamiyet gelmeden önce Arap Yarımadası çok derin cahillik içindeydi. İnsanlar helvalardan putlar yapıyorlar, yaptıkları putlara tapıyorlar; daha da ilginç olanı acıktıklarında taptıkları putları yiyorlardı. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyorlardı. Yani aklımızdaki insanlık tanımına uymayan bir topluluk oluşmuştu. İnsanlar adeta sapıtmış; ahlak, namus, sevgi ve merhamet sözcükleri anlamlarını yitirmişti. İşte tam da böyle bir zamanda peygamberimiz İslam Dinini yaymak üzere dünyaya gönderildi. Daha peygamber olmadan tüm haksızlıklarla ve cahilliklerle mücadele etmiş; bundan dolayı kendisine Muhammedül Emin yani güvenilir Muhammed denilmiştir. En büyük düşmanları bile onun bu güzel özelliklerini inkar edememiştir. İslam Diniyle ve onun örnek yaşayışıyla birlikte insanlar tamamen değişmiş; bir bataklık kuruyarak gül bahçesine dönüşmüştür. Peygamber efendimiz kendisine yapılan onca zulme karşı yılmamış, kendisine zulmedenlerin tekrar tekrar ayağına giderek hakikati anlatma çabasına girmiştir.
İnsan düşündüğü zaman, o günleri hayal ettiği zaman ne kadar da ürküyor. Adeta insanlığından utanıyor. Günümüzde durum sizce çok mu farklı? Hayır hiçte farklı değil. Günümüzde modern cahillik var. Eskiden insanlar yaptıkları cahillikleri savunamazlardı. Ama bugün savunmayı öğrendiler ve yaptıklarının doğru olduğunu aşılamayı da. Duyarsızlaştırıldık, alıştırıldık. Merhamet duygumuz yok edilmeye çalışılıyor. Normalde dünyanın dörtte üçü sudur. Bugün ise dünyanın dörtte üçü kan. Adeta kanla beslenen, kansız yaşayamayan bir insanlık oluştu. Dünyanın her yerinde her gün yüzlerce insan ölüyor. Kansız bir gün geçmiyor. Şu an en tehlikeli cahillik türüyle karşı karşıyayız. Maalesef bu cahillik İslam Dünyasına da bulaşmış durumda.
İslam Dünyasına baktığımız zaman sürekli kendi içinde savaş halinde olduğunu görüyoruz. Peygamberimizin vefatından sonra başlayan bu süreç hala devam etmektedir. Kardeş, kardeşi vurmaktadır. Yedinci yüzyılın başlarında insanlığı cehaletten kurtaran peygamberimiz bugün de bizim en büyük ilacımızdır. Onun örnek yaşayışını eğer hayatımıza geçirebilirsek, onun vurguladığı değerleri sözdeki değil özdeki yerlerine yerleştirebilirsek bu sorunlar çözülür. Aksi halde insanlığın gidişatı iyi değil. Bu insanlık böyle giderse daha çok büyük bedeller ödeyecek ve dünya yaşanmaz bir yer halini alacak. Biz İslam Dünyası olarak daha farklı davranmalıyız. Önce kendi içimizdeki barışı sağlamlaştırarak İslam Dininin barış dini olduğunu dünyaya biz yansıtmalıyız. Böyle bir peygamberin ümmeti olarak şereflendirildiysek Allah’a şükredip, bunun hakkını vermeliyiz. Değerlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Kutlu Doğum haftası vesilesiyle bir kez daha peygamberimizin örnek kişiliğini hatırlayalım ve kendimizi insanlık olarak bir muhasebeye çekelim. Barış ve sevgi dolu bir dünya için Veda Hutbesini tekrar tekrar okuyalım, diyorum. Tüm insanlığın kutlu doğum haftasını kutluyorum.