Günlerden bir gün; kurbağaların yarışı varmış. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş; ''Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!'' Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış; ''Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!'' Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; ''Bu işi nasıl başardın'' diye. O anda farkına varmışlar ki; kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Olumsuz düşünen insanları duymayın! Onlar; Kalbinizdeki ümitleri çalarlar! Kimsenin ümitlerinizi çalmasına izin vermeyin!
Hikaye çok güzel, ama olumsuz düşünen insanları duymamak mümkün değil. Duymamak için aynı hikayedeki kurbağa gibi sağır olmak gerekiyor. Çünkü etrafımızda o kadar fazla olumsuz insan var ki; etkilenmiyorum diyorsunuz, yine de sizi bir şekilde etkiliyorlar. Benim anlamadığım bir husus var. Bu insanlar niye başkalarının yaptıkları, yapacakları ve yapmak istedikleri şeyler hakkında sürekli olumsuzluklar üretme çabası içindeler. Bu çabalarını ve bunu yapmak için gösterdikleri özveriyi hayretle izliyorsunuz. Kendilerini ne zannediyorlar, anlayamıyorsunuz. Her olumlu adımı, sonunu görmeden pervasızca eleştirmenin ve kötülemenin amacı ne olabilir? Hayatları boyunca çevrelerine en ufak bir faydaları olmayan bu kişiler niye sürekli birilerinin önünü kesme çabası içindeler?
Bu hafta içi bir arkadaşımla görüştüm. Çok sevdiğim ve çalışkan bir arkadaşım. Bu görüşmemizde onu biraz dertli gördüm. Bazı çalışmalar ve araştırmalar yaptığını bundan dolayı çok yorgun olduğunu söyledi, ama onu böylesine üzen bunlar değildi. Çevresindeki bazı kişilerin onu sürekli eleştirdiğini ve onun bu çalışmalarını alaycı bir dille aşağıladıklarını söyledi. Kendisini bu kadar yıpratmasının gereksiz olduğunu düşünüyorlarmış. Bende kendisine bu söylenenlere kulak asmaması gerektiğini söyledim ve kurbağa hikayesini anlattım. Çok hassas bir yapısı olduğu için çevresine kayıtsız kalamadığını, herkesin her dediğini ciddiye aldığını belirterek; belki de bu çalışmalarına son vermesi gerektiğini söyledi.
Arkadaşımın asıl sorununu bulmuştum. O sadece kendisine inanmıyor ve güvenmiyordu. Kendisine yapılan tüm yorumları benimsiyordu. Belki de çoğumuzun yaptığı ortak hata buydu. Kendi kararlarımızı verememek ya da vermiş olduğumuz kararlara güvenmemek. Eğer yaptıklarının doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorsa sonuna kadar gitmesini ve sonucunu görmesi gerektiğini vurguladım. Çünkü gerçek olanı yolun sonuna geldiğinde görecekti. Ona söylenenlerin hepsinin boş olduğunu o zaman anlayacaktı. Çünkü sonuç ne olursa olsun, bedel ya da ödül onun olacaktı. Arkadaşıma İbn-i Sina’nın bir sözünü söyleyerek veda ettim. Umarım faydalı olmuştur.
Kendisinin ne olduğunu bilen insan, bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez. / İbn-i Sina
Olumsuz Düşünen İnsanlar
Misafir Yazar
Yorumlar (3)