Ümmetin başına gelen en büyük felaket hiç şüphesiz cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki en karanlık ve karmaşık yıllar içerisinde insanların bir gecede cahilleştirildiği1 Kasım 1928 günü geliyor. 1 Kasım 1928 yılı İslam kültürüyle yorulmuş bir milletin karanlığa sürüklendiği yüzyıllardır. Şerefli bir kimliğe sahip olan milletin bir gecede kimliksizleştirildiği bir dönem olmuştur. Ecdadımızın okuduğu eserler ilimler bir gecede alınan kararla yok olmaya mahkum edilmiştir. İnsanların yaşayışı geçmişi yani tarihi değer olacak her şeyi bir gecede silinmiştir. Bu istibdatla insanlara kabul ettirilmiş kabul etmeyenlere de bedeli en ağır şekilde ödettirilmiş ve günümüz 2013 yılında da menhus bir zihniyet doğrultusunda da hala bedel ödettirilmeye devam edilmektedir.
Yazımızın başında da dediğimiz gibi kimliğimizden kurtulma çabasına girilmiştir. Bu işin en acı kısmı da hakikatlerin tekrar ortaya çıkmasından korkan menhus zihniyet 1931 yılında Bulgaristan’a 3 okka değerin de sattığı belgelerdir. Dünyada başka bir millet var mıdır ki geçmişinden bu kadar korkan, geçmişinin izlerini bir anda silip atan şerefli tarihini 3 okkaya satan satamadığını da yakan hatta bütün bunları görmezden gelerek radikalce taraftar olan başka bir millet var mıdır acaba? Dünyada bu yapılan işlerin milletin menfaatine gibi gösterilip bu millete tarihi kopuşunu sadece izleme hakkı verilmesi ayrı bir acı veriyor insana, ümmetimiz (milletimiz) kendi hak olan medeniyetinden kültüründen yazısından harfinden kopup mimsiz medeniyete sarılması dalalete düştüğünü gösteriyor
Kendi kimliğimizden o kadar uzaklaştık ki evimizdeki eserlerden bile habersiz hale geldik. Bizim evimizde kullanmadığımız sadece eski eşyaların bulunduğu bir odada bir sandık vardı, bu sandık o kadar gizli saklı bir şekilde muhafaza ediliyordu ki içinde ne olduğunu bir tek rahmetli dedemiz biliyordu, bir ara bu sandığı açma fırsatı yakaladım, sandığı açtığım da içerisinde eski saman kağıdına Arapça olarak yazılmış, kapakları bezle sarılmış, onlarca kitap vardı. Karıştırdım baktım fakat hiç bir şey anlayamadım, kim bilir o sandığın içerisinde ne hazineler vardı ve kim bilir ki o sandık gibi binlerce sandık toprak oldu ateş oldu ve neticede yok oldu bunları düşünmek insana yapılan icraatların mimsiz medeniyete sarılmanın bir sonucunu gösteriyor. Bu eserleri orijinal haliyle okumak son derece keyif verirdi fakat yapılan inkılaplar ve uzaklaştırmalars buna izin vermemektedir bu nedenle bu eserler tamamen kaybolmaması için günümüz Türkçesine çevirerek günyüzüne çıkarmalıyız bu alanda çalışmalar yaparak bu eserlerin okutulmasını kendimde bir sorumluluk olarak görmekteyim.
Bazı dil bilimcileri alfabenin sadece bir sembol olduğunu söylüyor ancak sembol kavramına dar bir bakış açısıyla yaklaşılıyor çünkü bir devletin bağımsızlığının göstergesi bayraktır, yani bayrakta bir semboldür sadece bir sembol dediğimiz kavramın altında insanı insan yapan değerleri (dini ahlaki vicdani tarihi vs) vardır. Bu değer yok edildiğinde insan kimliğini kaybeder. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde kimliksiz insana rastlamakta zor değil. Allah kimseyi kimliksizleştirmesin bu duruma da radikalce taraftar etmesin, birilerinin keyfi için geçmişine sövdürtmesin.