Yukarıdaki resim, dünyanın sayılı beyin ve sinir cerrahisi merkezlerinden bir tanesinin, merkezlerinin tanıtımı yapmak amacıyla hazırladıkları bir afişten alınmıştır. Soldaki resim beyin hücrelerimizin mikroskobik görüntüsü. Sağdaki ise galaksimizin teleskopik yöntemlerle çekilmiş görüntüsü. İkisi arasındaki benzerlik oldukça ilginç... Risale-i Nur’da kainatın bir kudret eli tarafından idare edildiğine dair muhtelif bahisler var, fakat ben nazarları Tabiat Risalesi’ne çekmek istiyorum:


“Bir mevcudun vahdeti varsa, elbette bir vâhidden, bir elden sudur edebilir.” Hususan o mevcut, gayet mükemmel bir intizam ve hassas bir mizan içinde ve câmi bir hayata mazhar ise, bilbedâhe, sebeb-i ihtilâf ve keşmekeş olan müteaddit ellerden çıkmadığını, belki gayet kadîr, hakîm olan birtek elden çıktığını gösterdiği halde; hadsiz ve câmid ve cahil, mütecaviz, şuursuz, karmakarışıklık içinde, kör, sağır esbab-ı tabiiyenin karmakarışık ellerine-hadsiz imkânat yolları içinde ve içtima ve ihtilâtla o esbabın körlüğü, sağırlığı ziyadeleştiği halde-o muntazam ve mevzun ve vâhid bir mevcudu onlara isnad etmek, yüz muhali birden kabul etmek gibi akıldan uzaktır.


İnsan vücudu trilyonlarca hücreden oluşmaktadır. Her hücre bulunduğu bölgeye göre farklı fonksiyonlara sahip olmasıyla beraber, temel özellikler açısından birbirlerine denktirler. Bunun gibi, galaksimiz de çok sayıda gök cisimlerinden meydana gelmiştir. Yıldızlar, gezegenler, uydular gibi farklı yapılarda ama hepsi de aynı vücudumuzdaki hücreler gibi benzerlikler taşımaktadır.


Tekrar yukarıdaki fotoğrafa dönecek olursak, Tabiat Risalesinde Üstad dinsizliği işmam eden üç kelimeden bahseder.


1. Esbab bu şeyi icad ediyor.


2. Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.


3. Tabiidir, tabiat iktiza edip icad ediyor.


Bir de dördüncü bir ihtimal var ki her mevcudun Kadir-i Zülcelalin kudretiyle icad edilmesidir.


İnsan vücudunun kompleks ve karmaşık yapısını düşünelim; aynı beden içinde, farklı görevlere sahip, birbirinin işine karışmayan, beşer eli değmediği sürece arıza çıkarmayan ve sürekli çalışan bir makina… Bir de kainatın hadsiz geniş sınırları içinde yer alan yapıları hayal edelim. Havada asılı duran gök cisimleri, hepsi kendi vazifesini yerine getiriyor, birbirlerine engel olmadan, yörüngelerinde seyahat ediyorlar. Hiçbir keşmekeş ne vücudda ne de galakside yaşanmıyor. Fotoğrafı ortaya çıkaracak dört ihtimali bu manzarayla birleştirelim. Bu fotoğraftaki harikulâdeliğin oluşabilmesi için bir Vâhidden başka bir ihtimal olmadığını insaf ehli bir kimsenin görmemesi mümkün değildir.

Dr. Ömer Ataç