9 nisan 1946 günü başladı, ülkemizdeki örtülü ABD işgali...
O günden daha düne kadar söz dinleyen bir devletin efradıydık biz...İstiklal aklımıza düşünce bozuldu tezgah.
Dün, yeni Türkiye'nin ilk Başkanı, ABD'nin İran ambargosu talebini reddetti. Anlayacak kadar aklı başında olanlara çok şey ifade eder.
***
Hadsiz!...
ABD'den arka arkaya yaptırım tehditleri gelmeye başladı. Hele bir söyle, daha ne yapacaksın?
Yaptırım muğlak bir kavram, böyle olunca sıkışınca başvurulacak bir lakırdıya dönüşmüş.
Çin'i, AB'yi, Rusya'yı, İran'ı derken şimdi de fütursuzca bizi tehdit etmeye başladılar. Halbuki Erdoğan bunlara blöf yapmanın zamanının dolduğunu defalarca anımsattı, lakin anlamıyorlar.
Yakında bütün dünya bir olup bunlara bir yaptırım uygulayacak, ebelerinin hörekesini saymakta zorlanacaklar.
***
Adamlar anamıza söver gibi gözümüzün içine bakarak utanmadan bir de itiraf ediyorlar. Alman gizli servisi yayınladığı raporda PKK'nın Almanya"da yılda 25 milyon avro yardım topladığını açıkladı.
Öyle bir örgüt tasavvur edin ki, Alman devletini parçalamak için silahlı mücadele başlatsın ve o örgüt ülkemizde yuvalanarak yılda bu kadar yardım toplasın.
Olabilir mi? İşte dost bildiğimiz, müttefik bellediğimiz ve kucağına oturmak için yanıp tutuştuğumuz batının ahvali bu denli vahim.
Gayrı anlamamız gereken hakikat, hem batısever hem de vatansever olamayacağımız gerçeğidir.
***
Müesses nizamın koruma bekçileri ile o bekçilerin peşinde hipnoz olmuş şekilde savrulan yığınlar,
O olmasaydı adınız Yorgo olurdu, dediler bize senelerce...
Bugün geldiğimiz noktada Yorgo olma süreciyle kimin müşerref olduğunu ibretle izliyoruz.
Felaketlere ve o felaketlerde mağdur olanların ahvaline sevinecek değiliz. Ancak, "Allah yardımcıları olsun" demekten ötesi de boyumuzu aşar.
Hatırlar mısınız bilmem, bir aralar Ege kıyı şeridindeki ormanlarımız mütemadiyen yanıyordu. Kim yakardı, bilir misiniz?
Yunan devletinin Lavrion kampında beslediği teröristler!
Yunan bizim dostumuzmuş, kardeş halklarmışız, birbirimize çok benzermişiz" türünden üretilen retoriğin rasyonel hiçbir dayanağı yoktur.
Sırf laiklik hassasiyeti ve İslam düşmanlığı gerekçesiyle düşmanını dost edinenler, zamanla kendi milletine ihaneti de meşru görmeye başlarlar. Maalesef son tahlilde biz bu akıbete düçar olduk.
Aslını inkar eden ezikler, kanımızı içse doymayacak olanları dost edinmişler. Ya Hu kardeşim, biz onların gözünde gaspçı barbarların torunlarıyız. Nasıl olacak da dost olacağız?
1. dünya savaşına bile iştirak etmemiş Yunan hükumeti, İngiliz'in bir göz kırpmasıyla İzmir'e çıkartma yaptı.
Ne çabuk unuttunuz? Hani İzmir'in dağlarında çiçekler açmıştı?
Yoksa o açan çiçeklerden kastınız, Yunan askerleri miydi?
Yıllardır Muharrem'in partisinin mutfağında hazırlanan kekleri yiyormuşuz da, haberimiz olmamış.
Kurtarılmamış mıydık biz? Kimden kurtarıldığımızı yeniden sorgulamak durumundayız. Misak-ı Milli'den kurtarılmışız anlaşılan.
O günden daha düne kadar söz dinleyen bir devletin efradıydık biz...İstiklal aklımıza düşünce bozuldu tezgah.
Dün, yeni Türkiye'nin ilk Başkanı, ABD'nin İran ambargosu talebini reddetti. Anlayacak kadar aklı başında olanlara çok şey ifade eder.
***
Hadsiz!...
ABD'den arka arkaya yaptırım tehditleri gelmeye başladı. Hele bir söyle, daha ne yapacaksın?
Yaptırım muğlak bir kavram, böyle olunca sıkışınca başvurulacak bir lakırdıya dönüşmüş.
Çin'i, AB'yi, Rusya'yı, İran'ı derken şimdi de fütursuzca bizi tehdit etmeye başladılar. Halbuki Erdoğan bunlara blöf yapmanın zamanının dolduğunu defalarca anımsattı, lakin anlamıyorlar.
Yakında bütün dünya bir olup bunlara bir yaptırım uygulayacak, ebelerinin hörekesini saymakta zorlanacaklar.
***
Adamlar anamıza söver gibi gözümüzün içine bakarak utanmadan bir de itiraf ediyorlar. Alman gizli servisi yayınladığı raporda PKK'nın Almanya"da yılda 25 milyon avro yardım topladığını açıkladı.
Öyle bir örgüt tasavvur edin ki, Alman devletini parçalamak için silahlı mücadele başlatsın ve o örgüt ülkemizde yuvalanarak yılda bu kadar yardım toplasın.
Olabilir mi? İşte dost bildiğimiz, müttefik bellediğimiz ve kucağına oturmak için yanıp tutuştuğumuz batının ahvali bu denli vahim.
Gayrı anlamamız gereken hakikat, hem batısever hem de vatansever olamayacağımız gerçeğidir.
***
Müesses nizamın koruma bekçileri ile o bekçilerin peşinde hipnoz olmuş şekilde savrulan yığınlar,
O olmasaydı adınız Yorgo olurdu, dediler bize senelerce...
Bugün geldiğimiz noktada Yorgo olma süreciyle kimin müşerref olduğunu ibretle izliyoruz.
Felaketlere ve o felaketlerde mağdur olanların ahvaline sevinecek değiliz. Ancak, "Allah yardımcıları olsun" demekten ötesi de boyumuzu aşar.
Hatırlar mısınız bilmem, bir aralar Ege kıyı şeridindeki ormanlarımız mütemadiyen yanıyordu. Kim yakardı, bilir misiniz?
Yunan devletinin Lavrion kampında beslediği teröristler!
Yunan bizim dostumuzmuş, kardeş halklarmışız, birbirimize çok benzermişiz" türünden üretilen retoriğin rasyonel hiçbir dayanağı yoktur.
Sırf laiklik hassasiyeti ve İslam düşmanlığı gerekçesiyle düşmanını dost edinenler, zamanla kendi milletine ihaneti de meşru görmeye başlarlar. Maalesef son tahlilde biz bu akıbete düçar olduk.
Aslını inkar eden ezikler, kanımızı içse doymayacak olanları dost edinmişler. Ya Hu kardeşim, biz onların gözünde gaspçı barbarların torunlarıyız. Nasıl olacak da dost olacağız?
1. dünya savaşına bile iştirak etmemiş Yunan hükumeti, İngiliz'in bir göz kırpmasıyla İzmir'e çıkartma yaptı.
Ne çabuk unuttunuz? Hani İzmir'in dağlarında çiçekler açmıştı?
Yoksa o açan çiçeklerden kastınız, Yunan askerleri miydi?
Yıllardır Muharrem'in partisinin mutfağında hazırlanan kekleri yiyormuşuz da, haberimiz olmamış.
Kurtarılmamış mıydık biz? Kimden kurtarıldığımızı yeniden sorgulamak durumundayız. Misak-ı Milli'den kurtarılmışız anlaşılan.