Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım. Egemenlik, kafese tıkılmış bir kuşun esaret zincirlerini kırarak tabiata doğru uçuşun adıdır. Tarihten beri taşıdığımız hür olma karakterimizi sürdürebilmek için bir an bile hiç tereddüt etmeden her şeyimizi feda ederiz.  Onu ilmik ilmik şiirlerimizde işler, ezgilerimizde ve marşlarımızda coşkuyla mırıldanır, onun için destansı kahramanlıklar gösteririz...

İnsanımızın akıllarına onu, hatırlamaları için kazır; düşmanlarımızın da bizleri esir almamaları için aldıkları dersleri gözlerinin önüne ayan beyan sereriz. Egemenlik Atamızdan bizlere en güzel ve en anlamlı armağandır. O tanıştırdı egemenlikle bizleri. Bizlerin, dış devletlerin, dış mihrakların ve mandaların esiri olmaması için gece gündüz demeden çırpındı ve sadece hürriyet aşkının esiri yaptı.

Eskiden beri bizlere has olan pankuş ve divan kavramlarını unuttuğumuz için, o anımsattı meclisi ve egemenliği. Ve her zaman her şeyde olduğu gibi yine o, önündeydi meclisin.  Her millet, kendi içerisinden seçtiği üyelerle kullanabilmeliydi egemenliği. Başka milletlerden öğrenilmemeliydi demokrasi ve egemenlik kavramlarıyla bunların içerikleri. Çünkü hiç farkına varmadan esiri olabilirlerdi onların.  Onun böyle bir baskısı hiçbir zaman olmamıştır başka milletlere. Çünkü çoğu Asya’da olan bu halklar, bizim yaktığımız destansı mücadelemizi ve egemenlik anlayışımızı örnek alarak onun çizgisinden ilerlemişlerdir bu konuda. Onlara da bizler kavrattık, her milletin özgürce yaşam haklarının olduğunu. Yetinmedik sadece kendimizi ateşlerden kurtarmakla... Onlar, bir cesaret, bir kıvılcım aldılar; hürriyet aşkımızdan ve karakterimizden.

Milletçe huzur, mutluluk ve güven içerisinde yaşayabilmenin anahtarıdır egemenlik. Bununla açarız yarınların paslı kilitlerini, sel gibi çiğner aşarız bütün engelleri. Bu anahtarı aşındırdığımızda veya kaybettiğimizde sürükleniriz huzursuzluklara ve didişiriz sırtlanlar gibi birbirimizle. Ve birilerinin oyunlarının ve emellerinin bir parçası veya kölesi oluruz sonunda. O zaman hiç fayda etmez feryatlarımız, duyulsa da… Ah vahlarımız, kan çanağına dönse de gözyaşlarımız... Kolay kazanılmadı bu meclis ve egemenlik; meclisimizin duvarına altın harflerle… EGEMENLİK KAYITSIZ VE SARTSIZ MİLLETİNDİR, sözünü yazdırıncaya kadar atlar gibi çatladık. Bu değerin kıymetini bilecek, geçmişte yapılan yanlışlıklara bir daha saplanmayacak, geçmişinden dersler alacak, vatan, bayrak ve hürriyet aşkıyla tutuşarak bunları hiçbir zaman çiğnetmeyecek ve her ne pahasına olursa olsun koruyacak nesillere muhtacız bizler.

Bilinçlendirmeliyiz eğitim yuvalarında bugünün küçüklerini fakat yarınların büyüklerini. Zaten Atatürk bu nedenle bu bayramın çocuklarımıza armağan edilmesini şart koşmamış mıdır?  Bence TRT’nin düzenlediği “ULUSLARARASI ÇOCUK ŞENLİĞİ” ülkemizin bütün çocuklarına da imkânlar nispetinde açık olmalıdır. Bu kutsal görevi milli sorumluluk ve bilinç ile gerçekleştiren TRT’yi kutluyorum.

Yarınlar bugünün küçüklerine emanet edilecekse onları yetiştirmek için, onların milli benliklerini artırmak için herkes elinden gelen fedakârlığı mutlaka göstermelidir. O minicik ellerin egemenlik ateşini, ellerinde ve beyinlerinde bir yorgunluk alameti göstermeden taşıyacaklarına daha çok inanıyorum.

Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten. - Namık Kemal