Sevgililer gününüz kutlu olsun..
Sevgi dolu olan herkesin günü kutlu olsun…
Olsun da…
Da’sı şöyle; sevgi ne? Sevgili ne? Peki ya Sevgililer günü ne?
Sevgi, muhabbetin ham maddesi değil mi? Sevgi; kurulan iletişimlere lezzet yüklemesiyle, karşısındakini sevgili yapan şey değil mi? Sevgi, saf ve berrak bir hissiyatın huzur dolu sokağı değil mi? Sevgi; acıyı, hüznü, kırılmayı bile haz kaynağına çevirebilen bir iksir değil mi?
Yoksa sevgi bütün bunlar değil de, karşı cinsle evlilik oyunu oynayabilme sanatı mı?
Ya sevgili ne? Bütün sokaklar labirent gibi seni hapsetmek için var olduğunda, sana çıkış yolu olabilen değil mi? Birçok şeyin durduğu ve donduğu anda sana; “sen varsın, seninle birlikte her zaman ben de varım” tebessümü değil mi? Sevgili olmak, uğruna yaptığın yatırımların boşa çıkmadığını hissettiriyor olmak değil mi?
Yoksa sevgili bunlar değil de, karşı cins olan; “karmaşık duygularınızın kutusu” mu?
Peki ya sevgililer günü de neyin nesi? Sevgililer günü, sevgiyle sevgilinin büyülendiği gün değil mi? Sevginin, seni sevgiliye götürdüğü gün değil mi? Sevgililer günü; sevgilinin kalbine sevgiyle doğup sevgiyle hayat sürdüğü günler değil mi? Sevgililer günü; sevgi helezonu içerisinde sevgiliyle yoğrulma telaşesi değil mi?
Yoksa; Sevgililer günü "Aziz Papaz Valentin Günü" mü? Sevgililer günü; ne sevenin, ne sevgilinin, ne de sevginin belirleyemeyeceği bir gün mü? Yoksa sevgililer günü şubatın on dördü mü?
Ne yazık ki tüm psikolojik sorunlarımızın temelinde, “yapay sevgilerin” çöküşü var… Bu çöküş öyle bir çöküş ki ruhumuz bazen enkazın altında kalır, aklımız intihara fetva verir… Sevgi eğer yapaysa elbette bir gün ruhunuz enkaz altında kalacaktır… Ya ölür, ya yaralanır; enkaz alıntından çıkanlardan ne kadar sağlıklı bir çıkış beklerseniz, yapay sevgileriniz sizi en fazla bu kadar sağlığa kavuşturabilir.
Bu 14 Şubat’ın; ‘sevgi, sevgili ve seven kişi olmanın ne demek olduğunu’ anlamaya vesile olması dileğiyle…
14 Şubat Sevgililer Günü...
Misafir Yazar
Yorumlar