Uzun yıllar Türkiye, Batı’nın etkisi altından kurtulamamıştır. Çünkü onlar her alanda bizden bir adım önde giderek bizim gelişimimizi engellemiş, üreten değil tüketen bir Türkiye oluşmasına neden olmuşlardır.

            Bugüne geldiğimizde Türkiye’nin artık kendi kararlarını alabilen ve Ortadoğu’da söz sahibi olmak isteyen bir ülke olduğunu görüyoruz. Gelin Türkiye’nin genel durumunu değerlendirelim. Türkiye dışarıdan bakıldığı zaman birçok ülkeyle olan ilişkilerinde gergin durumda, anlaşıldığı kadarıyla artık Batı ve ABD’nin kendisine ve ilişkilerine müdahale etmesinden hoşlanmıyor. Türkiye kimsenin sahte dostluğuna kanmıyor, kuru vaatler yerine eylem görmek istiyor. Bunun sonucunda da menfaat zedelenmeleri yaşanıyor ve gerginlik tırmanıyor. Ayrıca kendi içinde de çok önemli sorunları var. Bu kadar iç ve dış sorunun aynı anda yaşanmasının sebebi de Türkiye’nin gerçek kimliğini arayışı diyebiliriz. Ankara yönlendirilmek ve yönetilmek istemediğini her tavrında belli ediyor.

Türkiye’nin temel iç sorunları Terör sorunu, Yargı’nın davalarda hızlı ilerleyememesi, ara sıra ortaya atılan sahipsiz böcekler, kasetler, ses kayıtları, enerjinin her geçen gün daha da pahalılaşması, işsizlik ve ülkemizin belirli alanlarda sanayileşememesidir. Küçük esnafın, asgari ücretle çalışan işçilerimizin, çiftçilerimizin ve emeklilerimizin ekonomik yönden sıkıntıda olduğunu çok açık görebiliyoruz. Önümüzde bir müddet daha sancılı bir süreç var gibi gözüküyor, ama atlatılırsa Türkiye büyük bir atılımı kısa bir sürede gerçekleştirecek. Ülkemizin genel ekonomisinin iyi bir gelişim gösterdiğini ve yükselmekte olduğunu çeşitli ölçümlere bakarak söyleyebiliyoruz. Ama bunu halkımızın ağzından duymak zor. Halkımız haklı olarak artan fiyatlardan ve ekonomiden yakınıyor. Ben bu temel sorunlar atlatıldığı zaman halkımızın daha rahat ve refah içinde yaşayacağını düşünüyorum.

Açıkçası halkımız ülkemizin şu anki durumunu anlamakta çok zorluk yaşıyor. Çünkü hükümet elindeki bütün kozu, her alanda risk faktörlerinin tümünü göze alarak ortaya koymuş durumda, ya hep ya hiç modeline göre hareket ediyor. Bunun doğru ya da yanlış olduğunu zaman gösterecek. Aniden gelişen şartlar hükümete bu kadar büyük riskler almayı göze aldırdı. Suriye ile savaşacak hale gelinmesi, İsrail’in ve İran’ın niyetinin kestirilememesi ve nükleer silah üretiminden dolayı artan tansiyon bunlardan bazıları. Eğer Türkiye Ortadoğu’da olup bitene bu kadar net müdahele etmeseydi, Batı ve ABD arasında süren Ortadoğu kaynaklarını elde etme mücadelesinde yine kendini kullandırmış olacaktı. Türkiye’nin Irak ve Kuzey Irak Yönetimi ile arasındaki ilişkilerinde ABD’yi saf dışı bırakarak kendi politikasını yürütmesi bu konuda önemli bir gelişmedir. Özellikle geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Merkel’in ticari bağlantılar kurmak amacıyla Alman ticaret devleriyle birlikte Türkiye’ye gelmesi bu gelişmelerin bir sonucudur. Görünen o ki Almanya Türkiye’nin potansiyelinin farkına vardı.

 

            Netice itibariyle terör sorununu çözersek hem ekonomik hem siyasal açıdan rahatlayacağız. Teröre harcanan kaynak ülkenin gelişimi için kullanılacak bunun sonucunda  işsizlik de önemli ölçüde azalacak. Bununla beraber artık Türkiye kendi enerjisini üretmek zorunda, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulursak enerjiyi ucuzlatarak piyasayı rahatlatmış oluruz. Aslında her sorunun kaynağında ekonomik nedenler yatıyor. Kendi tankımızı, uydumuzu,  insansız hava aracımızı ve bazı askeri malzemelerimizi üretmeye başladık ama daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Dediğim gibi eğer bu sancılı dönemi ve risk faktörlerini iyi yönetebilirsek hiçbir şeye uzak değiliz demektir. Halkımızın biraz daha sabretmesi gerekecek. Temennimiz daha güçlü ve üretken bir TÜRKİYE.