Her kesimden her insanla konuşmaya çalışıyorum. Herkesin konuştuğu konular hemen hemen aynı ekonomi, terör, futbol ve siyaset… İnsanlar öyle bir konuşuyor ki şaşırır kalırsın, sanırsın millet bütün problemleri çözmüş. Ama bir bakıyorsun ki konuştuğu her kelime her düşünce bir yansımadan ibaret. Tamamen takip ettiği medyanın bir aynası olmuş. Konuştuklarında kendine ait hiçbir şey yok.

Millet sanki boş yaşıyor gibi geliyor bana. Kendi penceresinden bakabilse ya da penceresini genişletmek için uğraşsa önce kendi sorunlarını çözecek zaten. Televizyonu açıyorum yurdun dört bir yanından cinayet, kaza, şiddet, tecavüz,  hırsızlık, intiharlar, ölümler ve ihmaller. Bunlar son zamanlarda çok mu arttı, yoksa hep böylemiydi, yoksa bana mı öyle geliyor takdir sizin.

İyi haberlere hasret kalan bir toplum olduk. Ben şimdi burada her soruna değinirsem bana ne sayfa yeter ne mürekkep. Aslında her şeyin kaynağı belli tek kelimeyle “cehalet”… Bunu zaten herkes biliyor cahil olana sorsanız bile cehalet der, çünkü bilmez kendi cahilliğini, belki de kabul etmez, işte sorunda tam burada. Cahilliği şöyle tanımlar herkes, işte cahil insan okumayandır, statüsü düşük insandır, eski insandır. Hayır bana göre cahil insan; insanları, çevresini, ailesini, hayvanları anlamayandır; duyarsız olandır, düşünmeyendir, empati kuramayandır, yaşadığı hayatın farkında olmayandır, çok şey bilse bile fikirlere açık olmayandır, göremeyendir, bağnazdır, aklı olduğu halde kullanmayandır.

Aslında bu hafta değinmek istediğim konu kadına yönelik şiddetti. Ama önce tüm bu toplumsal sorunların kaynağını aradım, sonra bu yazdıklarım şekillendi kafamda. Ve toplumsal sorunların tümünün çıkmaz sokağının aynı olduğu kanaatine vardım. Öncelikle kadınların gördüğü zulüm insanların nankörlüğü, zalimliği, evinin sadece geliriyle ilgilenen ve bütün yükü kadınların omuzlarına atan en ufak bir sorunda öfkesini kadından çıkaran hemcinslerim benim bu yazıyı böyle sitemkar ve öfke dolu yazmama sebep oldu.

Maalesef bazıları kadınların ne kadar hassas ve fedakar olduğunu anlayamıyor. Kadınlara el kaldıranlara sesleniyorum, çok büyük haksızlık yapıyorsunuz günahınız çok büyük benden söylemesi… Onların bu güzel özellikleri onlara bahşedilen annelik ruhundan geliyor. Adama diyorsun neden böyle yaptın diyor ki: ‘Bir atasözü şöyle der: kadının sırtını sopasız, karnını sıpasız bırakmamak gerek.’ Kadınlara hala bu gözle bakanlar var maalesef.  Bu kuşaklar geçti dostlar her atasözünü sanki eksiksiz uyguluyorsunuz da bir bu kaldı. Dedim ya ne kadar konuşsak boş işi kökten çözmek lazım.

Önce bozuk çalışan saatin dişlilerini değiştirmek gerek. Akrep, yelkovanı her seferinde düzeltmek anı kurtarmaktan öteye gidemez. Toplum olarak kaynaklarımızı kullanmıyoruz; okumuyoruz, kulaktan dolma sözlerle yaşıyoruz, kendimize saçma sapan adetler buluyoruz. Kurtaralım artık kendimizi insanların cebine koyarak düşünmekten.  Ondan her meselemizde bir adım ileri gidemiyoruz. Daha ne diyeyim varın gerisini siz düşünün. Aklın yolu birdir. İnşallah bir gün herkes o yoldan gider.