Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: “Sen kimsin?” “Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara. “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca. “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam. “Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam. “Daha daha sonra ne olacaksın?” “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “Peki, ondan sonra?” Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.” “Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“Hiçlik makamında!”
Aslında bu fıkra ile ilgili çok şeyler yazılabilir. Lakin ben düşüncelerimi yaşadığım bir olayla anlatmaya çalışacağım. Bu hafta içi bir cenazeye katıldım. Tekrar ölüm aklıma düştü. Kısaca hayatımı gözden geçirdim. Daha gençtim, aklımda gerçekleştirmek istediğim birçok şey vardı. Cenazesine katıldığım kişide yaşlı birisiydi. Kendimi öylece tatmin ettim. Dedim ki; herhalde bu adam kadar yaşasam bana yeter. Sonra bir mezarın mermerine oturdum. Gözüm bir an üzerine oturduğum mezarın mezar taşına ilişti. Birden tüylerim diken diken oldu. Mezarda yatan kişi benimle aynı yaşta olan ve yakın zamanda ölen bir gençti. Bu nasıl bir rastlantıydı? Yoksa bir işaret miydi? Hemen ayağa kalktım ve oradan uzaklaştım. Evet oradan kaçmıştım ama yaşadığım bu olay beni çok etkiledi. Hemen sıcağı sıcağına sizinle paylaşayım istedim.
Hayatın yoğunluğu bizi öyle uyuşturmuş ki; ancak mezarlıklarda insanın aklı başına geliyor. Aslında Nasrettin Hoca bu dünyadaki makamın hiçbir önemi olmadığına vurgu yapıyor. Bunları düşününce de insanın aklına şunlar düşüyor. Peki insan ne yapmalı? Hiç çalışmamalı mı? Ölüme mi hazırlanmalı? Hayır tam aksine elinden geleni en güzel şekilde yapmalı, çalışmalı ve başarılı olmalı. Ama en önemlisi farkında olmalı. Aciziyetini ve haddini bilmeli. Nasıl kendine ait olan bir saç telini bile uzatamıyorsa, benim dediği vücudunda hiçbir organa söz geçiremiyorsa; kendine verilenlere de şükretmeli. Çevresine faydalı olmalıdır.
Yaşlı bir insanın dudaklarında bir dua olarak; bir yetimin başında sıcak bir dokunuş olarak; arkadaşlarımızın, dostlarımızın hatırında güzel bir anı olarak; anıldığımız zaman insanların dudaklarında bir tebessüm olarak; masum bir hayvanın umut dolu bakan gözlerinde bir mutluluk olarak kalalım. Biz sonunda ‘hiç’ olmayalım. Her günümüzü en son günümüz gibi yaşayalım. Sevgi ve muhabbetle kalın.