Bu fikriyatla, Tıp Fakültesine mensup arkadaşlarla beraber okuduğumuz 2. Lem’a ‘nın hatimesinde şöyle bir ifade dikkatimizi çekti: ‘‘Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır. Adeta insan-ı ekber olan âlemde tecelli eden bütün esma-i İlâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmanın umumiyetle cilveleri var. Bunda sıhhat ve âfiyet ve lezâiz gibi nâfi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyiç ve muharrik ârızalarla, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyiç eder’’
Sık sık okuduğumuz Eyyüb Aleyhisselam’ın sabrından bahseden bir bahis. Paragrafın ilk cümlelerinde insanın vücudunda birçok hücre, doku, organ, sistem bulunduğu ve hepsinin lezzet, görevi, mükâfatı ve hastalığı olduğundan bahsediliyor.
Fakat esas dikkat çekici olan paragrafın son cümlesidir ’’Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyiç ve muharrik ârızalarla, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyiç eder’’
Müheyyiç; Heyecan veren. Muharrik ise Harekete geçirici, tahrik edici anlamlarını ifade etmektedirler.
Üstad bu cümleyle, bedenimize ulaşan bir hastalığın vücudun diğer yapılarını da harekete geçirdiğini yani vücudun kendini savunmaya başladığını bize söylüyor.
Bunu sağlayan mekanizmanın tıptaki karşılığı nedir diye araştıracak olursak karşımıza Bağışıklık sistemi çıkar, orijinal adıyla immune system.
Bağışıklık sistemine kısaca göz attığımızda; bedenimiz içerisinde bulunan ve vücuda zarar veren yapıları tanımlamak ve onları ortadan kaldırmak için çalışan-çalıştırılan- sistem olarak tanımlayabiliriz. Yani vücuttaki olağan dışı hadiseleri anlayan, vücudu uyaran ve durumun ortadan kaldırılmasını sağlayan bir yapıya sahiptir. Mesela basit bir enfeksiyonu inceleyelim. Vücuda giren mikroorganizmayı tanıyan bağışıklık sistemi hücrelerin bir bölümü bir dizi kimyasal maddeleri salgılarlar ve yine bu sistemin bir parçası olan başka grup hücreler tarafından enfeksiyon kaynağının ortadan kaldırılmasına yol açarlar. Bu esnada vücudumuzda bir mücadele yaşanır, damarlarımız duruma göre genişler veya daralır, ateşimiz yükselebilir, halsizlik, ishal gibi birçok bulguyla karşılaşırız. Bunların yanına bizim hissetmediğimiz fakat bedenimizi içinde cereyan eden hadiseler de yaşanmaktadır. Trilyonlarcasına sahip olduğumuz hücrelerin her biri tek tek duruma göre reaksiyonlar gösterir, salgı maddeleri değişir, hücre içine alınan ve dışarıya salgılanan maddelerin içerik ve miktarları değişir. Alyuvar ve akyuvar diye bildiğimiz eritrosit ve lökositlerimizin damar içerisindeki akıbetleri farklılık gösterir.
Bu mücadelede birçok hücre grubu devreye girer. Birbirine bağlı veya birbirinden bağımsız olaylar gerçekleşir. Bence en ilginci de bedenin herhangi bir yerinde bağışıklık sistemi ile vücuda ait olmayan yapılar arasında bir savaş yaşandığında vücudumuzun hemen hemen her bölgesindeki bağışıklık sistemi hücrelerinin olay yerine intikal ederek savunmayı sağlamalarıdır. Bir bölge hasarlıyken, diğer bölgelerdeki hücreler neme lazımcılık yapmaz ve ihtiyacı olan bölgenin yardımına koşarlar. Damarlardaki kan akımı hızlanır ve bu hücrelerin hasarlı bölgelere ulaşmaları kolaylaşır.
Bu süreçte yaşanan hadiseler çok daha uzun makalelere konu olacak bilimsel detaylar içermektedir. Hücrelerde yaşanan reaksiyonlar, mikroorganizmaların nasıl yok edildiği, yok edilirken izlenen farklı metotlar, bu yapıların bedenden nasıl uzaklaştırıldığı gibi konuların hepsi ayrı bir inceleme konusu olabilir. Biz şimdilik bir giriş yapmış olalım, ileride akademik manada yapılacak çalışmalara bir mukaddime olsun.
Bağışıklık Sistemi - Dr. Ömer Ataç
Misafir Yazar
Risale-i Nur’un her satırının çeşitli ihtisaslara sahip kişilerce tek tek irdelenmesi, izahlar yapılması ve şerhler yazılması taraftarıyım. Üstadın her meseleyi yazarken –yazdırılırken- aynı ifadelerle farklı kesimlere hitap ettiğini görebiliriz. Zaten Risale-i Nur Kur’an-ı Kerim’in bu asra bakan bir tefsiri olduğundan, Kur’an’ın sahip olduğu özellikleri kendi içinde barındırması Nurların en önemli özelliğidir. Üstadımız bu hususu 25. Söz 2.Şua 1.Lem’a’da işleyerek ‘’Dağları zemine kazık ve direk yaptım’’ ayetinden hareketle her kesimden insanın ihtisasına göre aynı ifadeden neler anlayabileceğini izah ediyor.
Dr. Ömer Ataç
Yorumlar