Komşumuz Halil amca vardı...

Tek başına yaşardı aklım erdiğinden beri. 4 çocuğu varmış en küçüğü arada gelir yemek falan yapardı. Çok yalnızdı Halil amca...

Sadece öğle namazına dışarı çıkar, tüm gün evinde olurdu. Arada balkona çıkıp kuşlar için koyduğu buğdayları kontrol ederdi öyle karşılaşırdık.

Hüzünlüydü, başkasının hüznü insana bu kadar geçer mi onun ıslak kiprikleri bile insanın yüreğini delip geçiyordu.

Çok konuşmazdı, "Nasılsın amcam" dediğim de, "şükür evladım" der gözlerini kaçrırdı, İyi adamdı...

Bi gün duyduk ki, Halil amca öğle namazına giderken yığılmış kalmış kaldırıma. Görenler gözlerini sıkı sıkı kapatmıştı diyorlar. Sebebini hala kimse bilemedi...

Hastane falan derken Halil amca eve geldi. Felç geçirmişti ziyaretine gittik.

Tüm çocukları başındaydı, kızı arada ağlıyor Halil amca görmesin diye gözlerini kaçırıyordu.

Bu hep öyle olmasa da çoğunlukla böyledir zaten...

Uzun zamandır birbirinden kopuk olan amcalar, teyzeler, halalar, dayılar ve uzak akrabalar, birden kan bağlarını hatırlarlar. Felaket insanları birbirine yaklaştırır, uzun soğukluk yıllarını telafi etmenin bahanesi haline gelir. Kapıdan girenlerin sayısı artmaya başlar; oturur birlikte kederlenir, birlikte düşünceye dalar, birbirlerinin yüzünde bir çıkış yolu ararlar.

Uzak uzak durmalar, aynı masanın etrafına getirip çare aratır insanlara. Dert herkesin derdi olmuştur çözüm bulmadan o masadan kalkmamak gerekir.

Bazen felaketler ülkelerin başına da aynen böyle gelir.

Sıcağı sıcağına önce mevcut iktidar suçlanmaya başlanır.

Milletler de büyük bir ailedirler ve çoğunlukla siyasi sebeplerle aralarındaki akrabalık bağlarını zayıflatmışlardır. Ama iş soğumaya aklı selim ile düşünmeye başlayınca eğer insanlar kendilerine o aileye ait hissediyorlar ise o masanın etrafına çözüm bulmak için otururlar.

Belki kuzenine hala kırgınsındır ama Halil amcaya da bişey yapmak lazımdır...

Afrin Harekâtına halk desteği %90'nın üzerinde.

Siz bakmayın siyasi şizofrenlerin "ama neden yaa" diye ağlaştıklarına, sesleri o kadar cılız ki kimseye duyuramıyorlar bağırmalarını.

Kaybedilen canlar bizleri o masanın etrafında oturmaya zorluyor. Siyasi kaygılardan uzak gelen her şehidimizin tabutuna omuz vermeye çalışıyoruz.

Kaybedilen canlar, bir trafik kazasında ya da bir hastane odasında kaybedilmiş değilki...

Ölümü kişisel olmadığına göre, acısı da olamamalı...

Şehitlerin bizim millet kimliğimizi yenilemelerinin en önemli sebebi budur.

O tabutlara omuz veren kendini seküler, kemalist, alevi, sünni, kürt alt kimliği her ne olursa olsun kim varsa ki sayıları hiç az değil hepsine selam olsun.

Aziz şehitlerimizi biz rahmet ve minnet ile anarız, sen gelme Kemal!...