Dayı kızınızın öldüğünü, sonra onu kesip parçalara ayırdığınızı, sonra o parçaları çatal bıçak ile servis yaptığınız tabaktan yediğinizi hayal edin. Mideniz bulandı değil mi? Kendinize yakıştırmadınız siz asla böyle bir şeye bırak kalkışmayı hayal bile edemezsiniz sanırım?
Allah Hucurat suresi 12. ayette gıybeti tanımlarken aynen bu ifadeleri kullanıyor "kardeşinin ölü etini yemiş gibi"...
Rus edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden olan "Oblomov" hakkında kitabı okumadan da bilgi sahibi olabilirsin. Oradan buradan duyduğun bilgiler ile Oblomov'un ne kadar çok içtiğini, tembelliğin kitabını yazdığını bilebilirsin. Ama asla Oblomov'u kitabı okumadan ya da onunla yaşamadan tanıdığını iddia edemezsin.
Tarih kitapları sana uzun uzun Fatih'in kim olduğunu anlatabilir. Saçını şöyle tarardı, kaşığı şöyle tutardı, gözü şuna benzerdi, şöyle yürüdü, böyle gülerdi diye ayrıntı bile verebilir. Ama Fatih ile en doğal hali ile bir kaç gün geçirmeyen "Fatih şöyle bir insandır" yargısının içini asla dolduramaz.
Biri size gelip heyecan ile "Meksika'da adı Tamela olan bir yemek yedim. Muz kabuğuna sarıyorlar, içine biber koyuyorlar tadı şöyle efsane böyle harika" diyebilir. Ya da tam tersi yediği yemeğin ne kadar da kötü ve damak tadına aykırı olduğunu iddia edebilir. Ama siz o yemeğin tadına bakmadan asla Tamela'nın tadı tam olarak neye benziyor bilemezsiniz.
Hakkında konuştuğumuz kesin kanaatler belirttiğimiz insanlar hakkında da asla kesin yargılara varamayız.
İki lafın belini kırmak için oturduğumuz her sohbetin hemen hemen hepsinden ölü etini yemiş, tabağı da ekmekle sıyırmış olarak kalkıyoruz. Hakkında konuştuğumuz insanların hakkında oradan buradan duyma üç beş bilgi dışında veri olmamasına rağmen, sırf zanlarımız ile hareket ediyor kişisel tatmin yaşayıp oradan ayrılıyoruz.
Ayette insan eti değil kardeş etinden, üstelik sağ insan değil leş olmuş insan etinden bahsederken insan haysiyetini öldürmenin, onu öldürmek kadar belki daha fazla alçakça ve canavarca olduğundan söz ediliyor. İstisnasız tüm İslam alimlerinin kebair günahlar arasında saydığı dedikodu yapmanın bizim toplumumuz da çay yanında ölü eti ikramı kadar basite indirgenmesi en büyük açmazlarımızdan birisi sanırım.
Zina yapana auuw çekelim, adam öldürene "Allah belasını versin" diyelim, hırsızlık yapanın elini keselim de büyük günahlardan biri olan Gıybeti nereye koyalım?
Allah Hucurat suresi 12. ayette gıybeti tanımlarken aynen bu ifadeleri kullanıyor "kardeşinin ölü etini yemiş gibi"...
Rus edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden olan "Oblomov" hakkında kitabı okumadan da bilgi sahibi olabilirsin. Oradan buradan duyduğun bilgiler ile Oblomov'un ne kadar çok içtiğini, tembelliğin kitabını yazdığını bilebilirsin. Ama asla Oblomov'u kitabı okumadan ya da onunla yaşamadan tanıdığını iddia edemezsin.
Tarih kitapları sana uzun uzun Fatih'in kim olduğunu anlatabilir. Saçını şöyle tarardı, kaşığı şöyle tutardı, gözü şuna benzerdi, şöyle yürüdü, böyle gülerdi diye ayrıntı bile verebilir. Ama Fatih ile en doğal hali ile bir kaç gün geçirmeyen "Fatih şöyle bir insandır" yargısının içini asla dolduramaz.
Biri size gelip heyecan ile "Meksika'da adı Tamela olan bir yemek yedim. Muz kabuğuna sarıyorlar, içine biber koyuyorlar tadı şöyle efsane böyle harika" diyebilir. Ya da tam tersi yediği yemeğin ne kadar da kötü ve damak tadına aykırı olduğunu iddia edebilir. Ama siz o yemeğin tadına bakmadan asla Tamela'nın tadı tam olarak neye benziyor bilemezsiniz.
Hakkında konuştuğumuz kesin kanaatler belirttiğimiz insanlar hakkında da asla kesin yargılara varamayız.
İki lafın belini kırmak için oturduğumuz her sohbetin hemen hemen hepsinden ölü etini yemiş, tabağı da ekmekle sıyırmış olarak kalkıyoruz. Hakkında konuştuğumuz insanların hakkında oradan buradan duyma üç beş bilgi dışında veri olmamasına rağmen, sırf zanlarımız ile hareket ediyor kişisel tatmin yaşayıp oradan ayrılıyoruz.
Ayette insan eti değil kardeş etinden, üstelik sağ insan değil leş olmuş insan etinden bahsederken insan haysiyetini öldürmenin, onu öldürmek kadar belki daha fazla alçakça ve canavarca olduğundan söz ediliyor. İstisnasız tüm İslam alimlerinin kebair günahlar arasında saydığı dedikodu yapmanın bizim toplumumuz da çay yanında ölü eti ikramı kadar basite indirgenmesi en büyük açmazlarımızdan birisi sanırım.
Zina yapana auuw çekelim, adam öldürene "Allah belasını versin" diyelim, hırsızlık yapanın elini keselim de büyük günahlardan biri olan Gıybeti nereye koyalım?
Ben dahil kimse de bundan şikayetçi değil. Kardeşimizin etini yerken aldığımız tat damaklarımız da kalıyor oradan kalkarken "ah sohbetin tadı damağımda kaldı yine yapalım bunu" diyoruz...
Sohbetin değil, leşin tadı o bir yanlışlık var...
Sohbetin değil, leşin tadı o bir yanlışlık var...