Bir ay önce fake İnstagram hesabı açmıştım. Kimseyi eklemedim sadece takip etmek "neler oluyoru" görmek istediğim için yaptığım bir şey. Kim instagram'dan bahsetse "çok acaip bir dünya var orada herkes çok mutlu" diyordu da ben bu kadar olabileceğini tahmin etmiyordum.
Şal bağlama videolarını üç kilo badana ile çeken hatunlar, karısı/sevgilisi ile komikli (!) video çeken erkekler, çocuğunu maymuna çeviren anneler, dublaj şarkı söyleyip çekici bakışlar atmaya çalışan amcalar...
"Uuüüüü!" dedim ilk gördüğüm zaman.
İlk şoku atlatınca sunum çılgınlarını, "kahve qeyfisi galp galp galp" manyaklarını, özlü sözler üzerinden ikinci tekil şahıslara laf çarpanları daha yakından izleme şansı bulduğum için neden instagrama girmek için bu kadar geç kaldığım için kendime bile kızdım. Çünkü Sosyoloji'de veri toplama yöntemlerinden biri de gözlemdir. Sosyologlar mesela Afrika kültürü hakkında veri toplamak, kıyaslama yapabilmek için gider orada bir kaç ay yaşardı eskiden. Gerçi hâlâ klasik yöntemler ile veri toplayan bir çok arkadaş var ama sosyal medya veri toplama menbası gibi buna ne kadar gerek kaldı bilemiyorum.
Televizyonda yetenek sizsiniz isimli bir program var. Çok tuhaf insanlar çıkıyor mesela yaşlı başlı, aile babası bir adam çıkıp eşek gibi anırıyor. Sonra da çıkıp “Niğde yaban eşeği taklidi bu, diğerlerinden farklıdır” diyor. Beriki geliyor, yumruklarıyla kola kutularını patlatıyor ve “Anama bunu başaracağıma söz verdim” diyor. Davul çalan dört yaşında çocuklar, sonu gelmez Michael Jackson çakmaları…
"Bu insanlar bunu neden yapıyorun" hakkında insan düşünüyor ister istemez.
Bir adam neden televizyona çıkıp anırır?
Ya da bir kadın neden her gittiği yerin konumunu atar, fotoğraf manyağına çevirir takipçilerini?
Ya da takipçiler bu fotoğrafları en ince pikseline kadar neden büyüterek inceler tek tek?
Mutlu olmak, bunu paylaşmak elbette güzel ki ben zaten herkes mutlu olsun, kelebek olsun ayakları yere basmasın, ruh sağlığı hep yerinde olsun kafasında bir insanım. Ama insanlar artık sadece paylaşmak için mutlu olmak istiyorlar sanki. "Bakın ben mutluyum ve bunu size göstermeliyim göstermezsem yeterince mutlu değilim" kafası bu biraz.
Hayatındaki en büyük amacı big chef, nusr-et, reina gibi yerlere gitmek olan ve buralarda çekindiği/çektiği fotoğrafları paylaşmak olan insanlar tanıyorum. Sırf bunun için zengin insanlar ile birlikte olan, istinye parka gidip zengin erkek ayarlamaya çalışan insansılar gördü bu gözler.
Önemli biri görünmek için bir ünlü ile mutlaka fotoğraf çekilme çabaları, entelektüel görünmek adına kitap okurken paylaşılan fotoğraflar, vicdanlı olduğunu ispat etmek adına hayvan barınaklarından konum atmaların psikolojik arka planında kendin ispat ve çevre tarafından onaylama kaygısı yatıyor.
Onaylandığın kadar mutlu, alamadığın like oranı kadar mutsuz oluyorsun.
Eski çağlara isimler bulunurken Taş Devri, Orta Çağ falan demiş tarihçiler. Yüz yıllar sonra bu çağı anlatırken "Cinnet Çağı" diyecekler belkide...
Şal bağlama videolarını üç kilo badana ile çeken hatunlar, karısı/sevgilisi ile komikli (!) video çeken erkekler, çocuğunu maymuna çeviren anneler, dublaj şarkı söyleyip çekici bakışlar atmaya çalışan amcalar...
"Uuüüüü!" dedim ilk gördüğüm zaman.
İlk şoku atlatınca sunum çılgınlarını, "kahve qeyfisi galp galp galp" manyaklarını, özlü sözler üzerinden ikinci tekil şahıslara laf çarpanları daha yakından izleme şansı bulduğum için neden instagrama girmek için bu kadar geç kaldığım için kendime bile kızdım. Çünkü Sosyoloji'de veri toplama yöntemlerinden biri de gözlemdir. Sosyologlar mesela Afrika kültürü hakkında veri toplamak, kıyaslama yapabilmek için gider orada bir kaç ay yaşardı eskiden. Gerçi hâlâ klasik yöntemler ile veri toplayan bir çok arkadaş var ama sosyal medya veri toplama menbası gibi buna ne kadar gerek kaldı bilemiyorum.
Televizyonda yetenek sizsiniz isimli bir program var. Çok tuhaf insanlar çıkıyor mesela yaşlı başlı, aile babası bir adam çıkıp eşek gibi anırıyor. Sonra da çıkıp “Niğde yaban eşeği taklidi bu, diğerlerinden farklıdır” diyor. Beriki geliyor, yumruklarıyla kola kutularını patlatıyor ve “Anama bunu başaracağıma söz verdim” diyor. Davul çalan dört yaşında çocuklar, sonu gelmez Michael Jackson çakmaları…
"Bu insanlar bunu neden yapıyorun" hakkında insan düşünüyor ister istemez.
Bir adam neden televizyona çıkıp anırır?
Ya da bir kadın neden her gittiği yerin konumunu atar, fotoğraf manyağına çevirir takipçilerini?
Ya da takipçiler bu fotoğrafları en ince pikseline kadar neden büyüterek inceler tek tek?
Mutlu olmak, bunu paylaşmak elbette güzel ki ben zaten herkes mutlu olsun, kelebek olsun ayakları yere basmasın, ruh sağlığı hep yerinde olsun kafasında bir insanım. Ama insanlar artık sadece paylaşmak için mutlu olmak istiyorlar sanki. "Bakın ben mutluyum ve bunu size göstermeliyim göstermezsem yeterince mutlu değilim" kafası bu biraz.
Hayatındaki en büyük amacı big chef, nusr-et, reina gibi yerlere gitmek olan ve buralarda çekindiği/çektiği fotoğrafları paylaşmak olan insanlar tanıyorum. Sırf bunun için zengin insanlar ile birlikte olan, istinye parka gidip zengin erkek ayarlamaya çalışan insansılar gördü bu gözler.
Önemli biri görünmek için bir ünlü ile mutlaka fotoğraf çekilme çabaları, entelektüel görünmek adına kitap okurken paylaşılan fotoğraflar, vicdanlı olduğunu ispat etmek adına hayvan barınaklarından konum atmaların psikolojik arka planında kendin ispat ve çevre tarafından onaylama kaygısı yatıyor.
Onaylandığın kadar mutlu, alamadığın like oranı kadar mutsuz oluyorsun.
Eski çağlara isimler bulunurken Taş Devri, Orta Çağ falan demiş tarihçiler. Yüz yıllar sonra bu çağı anlatırken "Cinnet Çağı" diyecekler belkide...