Yaz günü sokaklarda Victoria Secret mankeni gibi gezmeyi erkeklerin haklarına tecavüz etmek olarak değerlendirdiğim yazımı "ımı dımıcınıyı tıcıvız ıdınlır vır" diye eleştiren, özelden küfür eden, hatta tehdit eden Kezopatra ve Kekoreçleri görünce insan ister istemez bunların oyu ile benim oyum bir mi diyor gerçekten.

IQ kaç desen 90-60-90 diyecek, bir alana bir bedava olan ürünün bedavası tipler gelmiş "ınsırı dı bışııı dımılısın" gibi komik yerlere çekmeye çalışıyor olayı.

Yüzlerce erkeklere giydirdiğim yazılarımdan habersiz olan beni yeni tanıyan meriç'ler gelmiş muhtemelen göz zevkleri ve konforları bozulmasın diye kadın çatalı savunuyor.

Sizin tahrik etme hakkınız varsa onlarında tahrik etmeyin deme hakkı var. Dünya gerçekleri ve biyolojik durumdan habersiz gibi davranan insanların dışarıda "mahallenin muhtarları" gibi ponçik bir hayatın devam ettiğini zannetmesi kadar trajik bir durum yok.

Arkadaşlar sakin!

Ben Ezgi sizi rahatsız etmeye geldim :)

***

31 Temmuz'da paylaştığım "kadınların erkekleri tahrik etme hakkı varsa erkeklerin de 'bizi tahrik etmeyin' deme hakkı var" ana temalı yazım ba(ğ)zı demokrasi aşıklarının hoşuna gitmemiş. Önce yazı bir grupda paylaşılmış, sonra Ekşi Sözlük'te. Demokrasi aşkları ayyuka çıkınca sanırım, demokrasi sevdalarına ket vuramayıp hesabımı şikayet etmişler. Üç gün ceza verdi Facebook.

Mesaj kutum "seni bitireceğim" tehditleri, hayatımda duymadığım küfürler ile doldu. Hatta bir tanesi tecavüz konusunda çıplaklığın bir sebep olduğunu söyledim diye bana tecavüz etmekten bahsetmiş, o çok komikti. En ilginç olanı kadınlardan ziyade erkeklerin bana kızmasıydı ki sapkın zihniyetleri hakkında bir ipucu verdi bu bana.

Bunları mağduriyet üzerinden prim yapmak adına söylemiyorum, bu ülkede farklı bir görüşe nasıl tahammül olmadığının pratiğini yapmış biri olarak sadece üzülerek gözlemledim, onun veryansını belkide...

Muhalefetin ne kadar demokrasi aşığı (!) olduğunu tarihten gelen pratiklerden az çok biliyoruz ben bu durumu kanıksadım sanırım.

Başka fikirleri belki tarihten gelen alışkanlıkları ile darbeler, muhtaralar, idamlar, fişlemeler vasıtasıyla susturmaya alışan bu kitle, aynı despotizm askerliklerini teknoloji vasıtası ile de devam ettiriyor, tezkere alma kaygısı gütmeden üstelik.

Kendi gibi olmayanları koyun, cahil, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam olarak aşağılayan, plates yapabiliyor ya da senede üç defa dışarı da balık yiyebildiği için kendini bir zümreye dahil edip, verdiği oyun kesinlikle Yozgat/Bayburt vs. halkı ile aynı sayılmaması gerektiğini düşünen bu kitleye laf anlatmayı bırakalı çok oldu.

Aynı zamanda tankların önüne duran adamlar ile Ataşehir'de binbeşyüzelliyedi korumalı sitelerinin camlarından sarkıp, geçen teröristleri alkışlayanların oylarının aynı olmaması gerektiğini öğreneli de çok oldu.

Ve bir şey daha öğrendim bu süreçte...

John F. Kennedy'nin dediği gibi:

"Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir.”