Sosyal medyaya bi giriyorum herkes aşık.
Ayrılanlar, kavuşanlar, kavuşamayınca gidenler, dayanamayıp geri dönenler, bu kimin kocası diye zihinsel fırtına oluşturan arkadaşlar, eşi ile 245855 fotoğraf paylaşıp evli olduğunu ezberlememizi isteyenler, eski sevgiliye gönderme yapmak için yüzük paylaşanlar...
Kebapçıda "ortaya karışık yap usta benimki ayran olsun" desen bu kadar çeşiti bir an da koyamaz önüne.
Arkadaşlardan biri yazmış, "üzülen taraf biz olduktan sonra kimin kaybettiğinin önemi yok". Okuyunca vaaauv çektiğiniz bu aforizma, aslında bize devamlı "kaybetme-kazanma" hırsının artık aşk gibi bir mecrayı da ele geçirdiğini gösteriyor.
İnsanlar artık ikili ilişkilerini şirketlerde olduğu gibi kar/zarar dengesine göre ilerletiyor. "Aman canım sana kız mı yok" sözü artık teselli olmaktan çıktı, serbest piyasa rekabet ortamı oluşturmaya başladı. Bu kızda aradığını bulamayan adam başkasına çok rahat yöneliyor yine şirketlerde olduğunu gibi devamlı günlük edinimlerini hesaplıyor. Bu edinimler erkeklerde cinsellik olurken, kadınlarda kendisine alınan pahalı hediyeler ya da prenses gibi hissettirilme duygusu oluyor. Prenses gibi hissetmeyen kadın ilişkisini sonlandırmakta sakınca görmeyip, prenses gibi hissedeceği başkasını buluyor.
Açıkçası sevmenin, sevilmenin karşılıklı ticarete dönüştüğü günümüzde aşkı bu kadar bencilleştirmek, tek kişinin üstüne uygun hale getirmeye çalışmak, iki kişilik bir çoğulluk inşa etmek yerine tek kişilik yalnızlık inşa etmek bana gelecek adına korkunç gelmeye başladı.
Yapılan alışverişte kar elde edemediğini hisseden taraf, kar elde edebileceği başka insanlara yöneliyor bunu bir tarafa bırakırsak bu insanların es kaza evlenip çocuk yetiştirdiğini falan hayal ediyorum bazen. İnsanı kazandığından sıkılan ve hep yeniden kazanmak zorunda hissettiren o açmazın aşka da bulaşıyor olması büyük sorun. Ulaşmak istediğimiz ne tepeler bitiyor ne de elde etmek istediğimiz tatminler.
Ben aile bakanı olsam günümüzün en önemli sorunu haline gelen ilişkileri çok basit bir yöntem ile çözerdim. İlk önce "sevgililik" kurumunu ilga ederdim. Tamamen zaman kaybı bir olay. İnsanların ayları "o bana mesaj atacak mı, trip atıyorum fark edecek mi" diye geçiyor. Yine bakanlığım döneminde sevgili olmuyorsunuz arkadaşlar. Yasaklıyorum sevgili olmayı zaten seçmeyi beceremiyorsunuz. Ayrıca bakanlığım döneminde bakın burası çok önemli ESS (eş seçme sınavı) hayata geçiyor.
Nedir ESS sınavı?
ESS sınavında sorular pedagoji, psikoloji, gastronomi, medeniyet tarihi, siyaset ve din kültüründen oluşacak. Hem insanların genel kültürü artacak hem adil eşleşmeler böylece yapılabilecek. Bu sınavda baraj puanı 50 olacak. Aşamayan o yıl evlenmeyi unutsun. Gitsin babaannelerden dedelerden ek ders alıp gelecek yıl şanslarını denesinler. Barajı geçenler de kendilerine yakın puanlar alanlar arasından kura yöntemi ile eleştirilecek, bence harika fikir!
Böyle yaparsak boşanmaların, cinayetlerin, aldatmaların ve saçma salak Facebook göndermelerini önüne geçmezsek gelin yüzüme tükürün, ya da tükürmeyin midem bulanır efendi gibi istifa ederim ben sakin olun.
Ayrılanlar, kavuşanlar, kavuşamayınca gidenler, dayanamayıp geri dönenler, bu kimin kocası diye zihinsel fırtına oluşturan arkadaşlar, eşi ile 245855 fotoğraf paylaşıp evli olduğunu ezberlememizi isteyenler, eski sevgiliye gönderme yapmak için yüzük paylaşanlar...
Kebapçıda "ortaya karışık yap usta benimki ayran olsun" desen bu kadar çeşiti bir an da koyamaz önüne.
Arkadaşlardan biri yazmış, "üzülen taraf biz olduktan sonra kimin kaybettiğinin önemi yok". Okuyunca vaaauv çektiğiniz bu aforizma, aslında bize devamlı "kaybetme-kazanma" hırsının artık aşk gibi bir mecrayı da ele geçirdiğini gösteriyor.
İnsanlar artık ikili ilişkilerini şirketlerde olduğu gibi kar/zarar dengesine göre ilerletiyor. "Aman canım sana kız mı yok" sözü artık teselli olmaktan çıktı, serbest piyasa rekabet ortamı oluşturmaya başladı. Bu kızda aradığını bulamayan adam başkasına çok rahat yöneliyor yine şirketlerde olduğunu gibi devamlı günlük edinimlerini hesaplıyor. Bu edinimler erkeklerde cinsellik olurken, kadınlarda kendisine alınan pahalı hediyeler ya da prenses gibi hissettirilme duygusu oluyor. Prenses gibi hissetmeyen kadın ilişkisini sonlandırmakta sakınca görmeyip, prenses gibi hissedeceği başkasını buluyor.
Açıkçası sevmenin, sevilmenin karşılıklı ticarete dönüştüğü günümüzde aşkı bu kadar bencilleştirmek, tek kişinin üstüne uygun hale getirmeye çalışmak, iki kişilik bir çoğulluk inşa etmek yerine tek kişilik yalnızlık inşa etmek bana gelecek adına korkunç gelmeye başladı.
Yapılan alışverişte kar elde edemediğini hisseden taraf, kar elde edebileceği başka insanlara yöneliyor bunu bir tarafa bırakırsak bu insanların es kaza evlenip çocuk yetiştirdiğini falan hayal ediyorum bazen. İnsanı kazandığından sıkılan ve hep yeniden kazanmak zorunda hissettiren o açmazın aşka da bulaşıyor olması büyük sorun. Ulaşmak istediğimiz ne tepeler bitiyor ne de elde etmek istediğimiz tatminler.
Ben aile bakanı olsam günümüzün en önemli sorunu haline gelen ilişkileri çok basit bir yöntem ile çözerdim. İlk önce "sevgililik" kurumunu ilga ederdim. Tamamen zaman kaybı bir olay. İnsanların ayları "o bana mesaj atacak mı, trip atıyorum fark edecek mi" diye geçiyor. Yine bakanlığım döneminde sevgili olmuyorsunuz arkadaşlar. Yasaklıyorum sevgili olmayı zaten seçmeyi beceremiyorsunuz. Ayrıca bakanlığım döneminde bakın burası çok önemli ESS (eş seçme sınavı) hayata geçiyor.
Nedir ESS sınavı?
ESS sınavında sorular pedagoji, psikoloji, gastronomi, medeniyet tarihi, siyaset ve din kültüründen oluşacak. Hem insanların genel kültürü artacak hem adil eşleşmeler böylece yapılabilecek. Bu sınavda baraj puanı 50 olacak. Aşamayan o yıl evlenmeyi unutsun. Gitsin babaannelerden dedelerden ek ders alıp gelecek yıl şanslarını denesinler. Barajı geçenler de kendilerine yakın puanlar alanlar arasından kura yöntemi ile eleştirilecek, bence harika fikir!
Böyle yaparsak boşanmaların, cinayetlerin, aldatmaların ve saçma salak Facebook göndermelerini önüne geçmezsek gelin yüzüme tükürün, ya da tükürmeyin midem bulanır efendi gibi istifa ederim ben sakin olun.