Ayakkabı alacağım geçenlerde denedim rahat bir şey almaya karar verdim. Parasını ödedim çıktım eve geldim baktım ayakkabının yanı yırtık. Geri götürdüm iade etmek için kart ile ödediğiniz için iade edemezsiniz ancak değiştirebilirsiniz dedi. "İyi de başka beğendiğim ayakkabı yok bunun da başka numarası yok paramı istiyorum" dedim yarım saat tartışmak zorunda kaldım.
Yine geçenlerde bir nişan alışverişine beni de götürme talihsizliğine düştü akrabalarım. Daha önce alınan ve ambalajı bile üstünde olan 400 liralık bornoz takımını iade etmek istedik, üstelik parası peşin verildiği halde adam "burası benim dükkanım burada benim dediğim olur" diye efelenmeye başladı. "Tüketici hakları" dedik "bana uymaz" dedi, "hakem heyeti" dedik "banane" dedi.
Zabıta falan girdi devreye...
Yazın parkta oturuyorum yanıma elinde çocuk ile bir anne geldi, başladı telefon ile konuşmaya. Önce görümcesini, sonra annesini, sonra arkadaşını aradı.
Abartmıyorum her biri ile en az yarım saat konuştu telefonda. O sırada çocuğu düştü, başkasının çocuğunu dövdü, gitti mısır satan adama bulaştı bir şeye kızdı avaz avaz ağladı ama kadın bunların hiç birine kalkıp ne müdahale etti ne keyfinden feragat etti.
Yazın buzluğa koymak için patlıcan alalım dedik. Pazara gittim ellerim de dolu. Pazarcıya benim için seçmesini söyledim. Koydu tarttı aldım eve geldim. Yarısını çöpe atmak zorunda kaldık hepsi çürüktü.
Bugüne kadar sayısız aldığım bal, zeytinyağı, kaşar peyniri, sahte çıktı. Bozuk çıkan son kullanma tarihi geçen, kurtlanan ürünleri de saymaya kalksak konu çok uzar.
Toplumun yarısının neredeyse annesi annesi değilmiş babası babası değilmiş. Kadın programları olmasa öğrenemeyecektik. Dolandırma hikayeleri, cinayet sebepleri falan da hep işleniyor bu programlarda...
Şimdiler de anasayfamda "şu belediye başkan adayı olmazsa ben oy vermem" ya da "filanca olursa ben oy vermem" ya da "başkan adayı halkı iyi temsil etmeli" gibi paylaşımlar okuyorum.
Bu adayların uzaydan geldiğini falan mı düşünüyorsunuz? Senin benim içimizde yetişen, aynı sofraya oturan, aynı sudan içen adamlar bunlar ve üzgünüm hepsi bizi temsil ediyorlar!
Bizim içimizde yetişen, bizim büyüttüğümüz, bizim toplumun beslediği adamlar bunlar. Ne olmasını bekliyoruz ki?
Çalan dolandıran bir toplumdan çalmayan vekil çıkar mı? Hep bana diyen paylaşmayan infak etmeyen bir toplumdan halka hizmet etmek için koşturan belediye başkanı çıkar mı? Rüşvet alan memur varsa rüşvet veren vatandaş yok mu? Aynı oranda suçlu değil mi bu ikisi? Daha kendi koruması ve bakımından sorumlu çocuğuna bakamayan annenin yetiştirdiği çocuktan iş ahlakına saygı duymasını mı bekliyoruz?
Şu meseleleri okurken asıl mesele olan şeyleri çözmek yerine hep sonuç odaklı bakıyoruz. Ahlaklı toplumun nasıl inşa edileceğine kafa yormak yerine seçtiğimiz adamların bizi dönüştürmesini bekliyoruz.
“Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (Rad, 13/11) ayeti apaçık ortada iken sonucun ne olmasını bekliyoruz?
Oy verip seçtiğimiz biri gelsin ve sihirli değneği ile hepimizi kanatları olmayan melekler haline getirsin, sonra haksızlık hukuksuzluk gitsin, adil yaşam koşulları bir sabah kalktığımızda yatağımızın kenarında bizi beklesin istiyoruz.
Olur mu?
Yine geçenlerde bir nişan alışverişine beni de götürme talihsizliğine düştü akrabalarım. Daha önce alınan ve ambalajı bile üstünde olan 400 liralık bornoz takımını iade etmek istedik, üstelik parası peşin verildiği halde adam "burası benim dükkanım burada benim dediğim olur" diye efelenmeye başladı. "Tüketici hakları" dedik "bana uymaz" dedi, "hakem heyeti" dedik "banane" dedi.
Zabıta falan girdi devreye...
Yazın parkta oturuyorum yanıma elinde çocuk ile bir anne geldi, başladı telefon ile konuşmaya. Önce görümcesini, sonra annesini, sonra arkadaşını aradı.
Abartmıyorum her biri ile en az yarım saat konuştu telefonda. O sırada çocuğu düştü, başkasının çocuğunu dövdü, gitti mısır satan adama bulaştı bir şeye kızdı avaz avaz ağladı ama kadın bunların hiç birine kalkıp ne müdahale etti ne keyfinden feragat etti.
Yazın buzluğa koymak için patlıcan alalım dedik. Pazara gittim ellerim de dolu. Pazarcıya benim için seçmesini söyledim. Koydu tarttı aldım eve geldim. Yarısını çöpe atmak zorunda kaldık hepsi çürüktü.
Bugüne kadar sayısız aldığım bal, zeytinyağı, kaşar peyniri, sahte çıktı. Bozuk çıkan son kullanma tarihi geçen, kurtlanan ürünleri de saymaya kalksak konu çok uzar.
Toplumun yarısının neredeyse annesi annesi değilmiş babası babası değilmiş. Kadın programları olmasa öğrenemeyecektik. Dolandırma hikayeleri, cinayet sebepleri falan da hep işleniyor bu programlarda...
Şimdiler de anasayfamda "şu belediye başkan adayı olmazsa ben oy vermem" ya da "filanca olursa ben oy vermem" ya da "başkan adayı halkı iyi temsil etmeli" gibi paylaşımlar okuyorum.
Bu adayların uzaydan geldiğini falan mı düşünüyorsunuz? Senin benim içimizde yetişen, aynı sofraya oturan, aynı sudan içen adamlar bunlar ve üzgünüm hepsi bizi temsil ediyorlar!
Bizim içimizde yetişen, bizim büyüttüğümüz, bizim toplumun beslediği adamlar bunlar. Ne olmasını bekliyoruz ki?
Çalan dolandıran bir toplumdan çalmayan vekil çıkar mı? Hep bana diyen paylaşmayan infak etmeyen bir toplumdan halka hizmet etmek için koşturan belediye başkanı çıkar mı? Rüşvet alan memur varsa rüşvet veren vatandaş yok mu? Aynı oranda suçlu değil mi bu ikisi? Daha kendi koruması ve bakımından sorumlu çocuğuna bakamayan annenin yetiştirdiği çocuktan iş ahlakına saygı duymasını mı bekliyoruz?
Şu meseleleri okurken asıl mesele olan şeyleri çözmek yerine hep sonuç odaklı bakıyoruz. Ahlaklı toplumun nasıl inşa edileceğine kafa yormak yerine seçtiğimiz adamların bizi dönüştürmesini bekliyoruz.
“Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (Rad, 13/11) ayeti apaçık ortada iken sonucun ne olmasını bekliyoruz?
Oy verip seçtiğimiz biri gelsin ve sihirli değneği ile hepimizi kanatları olmayan melekler haline getirsin, sonra haksızlık hukuksuzluk gitsin, adil yaşam koşulları bir sabah kalktığımızda yatağımızın kenarında bizi beklesin istiyoruz.
Olur mu?