Kadınlara daha çok kızıyorum yazılarımda, siz de fark etmişsinizdir. Bunun sebebi kadınların lanet olası varlıklar olmaları değil, kendi kapımı süpürme telaşım. Ben kadınların erkeklerden daha çok hatası olduğu için dünyanın çekilmez bir yer olduğunu falan düşünmüyorum, kendi mahallemin sokaklarını daha ezbere bildiğim için sık sık kadınları mevzu yapıyorum.

Düğün yapan kadının ne hissettiğini, alışveriş yaparken nasıl rahatladıklarını, çocuğunu döven anneyi, bir çantaya verilen binlerce liranın altında yatan duygu durumunu az çok tahmin ettiğim için bu kadar yükleniyorum onlara. Çünkü bana göre hasta ancak ehlinin elinde iyileşir.

Kadınlar şöyle lanet, kadınlar böyle pis vay efendim bana şunu yaptılar tarzı erkek yazılarını hiç samimi bulmuyorum belki bu yüzden.

24 Hazirandan sonra bir dahaki seçimlere kadar zihnimi hem dinlendirmek, hem kendimi dinlemek ve bir toplum bilimci olarak toplumun sorunlarını daha mikro seviyesinden ele almak adına en çok kendi mahallemi gözlemlemeye başladım.

Bir kadın olarak düğünlerde olan absürtlük ve israftan, hamilelik ve doğumdan, çocuk eğitiminden, kadınların toplum içinde olması gereken konumundan bahsetmeyeceksem nerede kaldı benim kadın oluşum nerede kaldı toplum bilimciliğim?

Bütün bunlara rağmen atalarından gelen "At, avrat, silah" üçlüsünü "araba, çıtır, para" olarak devam ettiren ve bundan gurur duyan, kadınlara cinsel obje muamelesi yapan, değirmen taşı gibi göbeği olup manken gibi kadın arayan, en erkeklerin varlığından bahsetmeyelim mi?

Düşünme organı olarak apış arasını kullanan, kadın cinselliğini kendine küfür aracı yapan, başka bir kadının anasına küfür ederse kendini daha "erkek" hisseden, düşürebildiği kız sayısını düşünemediği yoksul sayısından fazla tuttuğunu fark etmeyen erkeklerden konuşmayalım mı?

Atom bombasını keşfedenin, misket bombası ile çocuk öldürmeyi akıl edenin, dünya savaşı çıkaranların, dünyayı yönetmeyi beceremeyenlerin, en gelişmiş ülkeler de bile meclis aritmetik üstünlüğünü sağladığı halde ortak akıl geliştirmeyelerin, tribünlere döner bıçağı sokanların, aynı dili konuşmuyor aynı coğrafya da doğmuyor diye kan davası güdenlerin, savaşı çocukken oynadıkları kovboyculuk zannedenlerin de hangi cins olduğunu biliyoruz ama susuyoruz, konuşalım mı?

Mao'nun, Stalin'in, Ebu Cehil'in, Firavunun, Nemrud'un, Hitler'in cinsiyetini biz de mevzu bahis mi yapalım?

Oysa biz istiyoruz ki:

Bunları onlar konuşsun, bize söyleyecek söz kalmasın...