Yedi sekiz yaşına kadar içine kapanık bir çocuktum ben. Evde Filiz Akın filmleri izler, sokağa çıkmayı pek cazip bulmazdım. Hem Canan'ın sümükleri vardı, burnunun ucunda kuruyunca midem bulanıyordu benim. Filiz Akın öylemiydi ya, sapsarı saçları prenses gibiydi bende öyle olacaktımdı...
On yaşıma doğru artık sümükten midemin bulanmadığı zamanlarda sokağa çıkmaya başladım, çabuk adapte oldum çocuklara ama sanki yanlış tarafta konumlanmıştım.
Yusuf, Hasan ve Yasin kardeşler, bakkalın oğlu Mustafa ile bisiklet yarışı yapıyor, inşaatların çatısından birikmiş kumlara atlıyor, onlarla başka mahalleye çocuk dövmeye falan gidiyordum.
Filiz Akın olacak kız, resmen Cingöz Recai'ye dönüşmüştü. Keyifliydi ama...
Sonra küfür etmeyi öğrendim ben aralarında. Öğrendiğim ilk küfür "U'rus"tu. Bazen canım isterse "U'rum" dediğimde oluyordu ama urus demek daha senfonik geliyordu demek.
"Rus" ve "Rum" diye küfür mü olur demeyin o zamanlar oluyordu.
Şimdi "bütün komşularımız ile sorunumuz var" diye ağlaşanlar bizi o zaman böyle kör faşistler olarak daha sokaktan yetiştiriyordu. Rum ve Rus olmak, Ermeni olmak, Kürt olmak, Arap olmak bu topraklarda eskiden küfür malzemesi olacak kadar aşağılık ve pis bir şeydi.
Avrupa'da bugün insanların çoğu aynı sistematik tecavüz neticesinde "Türk" diye küfür ediyor. Aynı şey bizim topraklarımızda da oldu.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Adamın biri çıktı Erdoğan'ın Ermeni olduğunu iddia eden bir kitap yazdı. Hayır "Ermeni olsa ne olacaktı?" sorusunu geçiyorum da kitapta "ermeni dölü" gibi ifadeler yer alıyordu.
Bir canlı yayında bu Erdoğan'a soruldu mu kendi mi söylemek açıklamak istedi bilmiyorum, "dölü" ifadesini nezaketle ters bulduğu için o sırada zihninde cümleyi toplayıp "afedersiniz bana ermeni dediler" dedi.
Bir cümle üzerinden linç kampanyasını yine zamanında sokakları etnik kimliklere göre ayıran ve Türk olan dışında herkese psikolojik şiddet uygulayan cenah başlattı.
"Vaaay demek sen afedersin ermeni dedin ha" diyenlerin hepsi zamanınızda ağızlarından salyalar akıtarak faşizme odun taşıyanlar oldu.
Aynı adamlar, Ermeni kiliseleri ve diğer tarihi kiliseleri restore eden, azınlık cemaatlerin hakları konusunda son derece hassas davranan, onlara yapılan yardımları artıran adamı canlı yayında "ermeni dölü" diyemediği için linç ettiler.
Bugün Erdoğan'ın başına gelen tüm linç kampanyalarına bakın bu hep böyledir. "güncellenme" tartışmasında olduğu gibi, İslamın izzetini yerden kaldıran adama sanki yeni din getiriyor "bana peygamber diyeceksiniz" muamelesi çekilmedi mi?
Hemde bizim mahalle tarafından.
Sen tut İslam için o kadar hizmet et, Vahdeti sağlamak adına kendini parala, müslümanlara kaybettikleri hakları geri ver ama tüm bunları ölüm tehditi altında herşeyi göze alarak yap, aynı adamlar seni tek cümlen ile afaroz etsin.
Bazen diyorum keşke seçimi bir defalığına kaybetse, ülke 4 yıllığına kaosa girse, sonra tüm ülke kapısına yatsa, duvarlara "Türkiye evimiz Tayyip babamız" yazmak zorunda kalsa...
Yinede kıyamıyorum bu halka.
On yaşıma doğru artık sümükten midemin bulanmadığı zamanlarda sokağa çıkmaya başladım, çabuk adapte oldum çocuklara ama sanki yanlış tarafta konumlanmıştım.
Yusuf, Hasan ve Yasin kardeşler, bakkalın oğlu Mustafa ile bisiklet yarışı yapıyor, inşaatların çatısından birikmiş kumlara atlıyor, onlarla başka mahalleye çocuk dövmeye falan gidiyordum.
Filiz Akın olacak kız, resmen Cingöz Recai'ye dönüşmüştü. Keyifliydi ama...
Sonra küfür etmeyi öğrendim ben aralarında. Öğrendiğim ilk küfür "U'rus"tu. Bazen canım isterse "U'rum" dediğimde oluyordu ama urus demek daha senfonik geliyordu demek.
"Rus" ve "Rum" diye küfür mü olur demeyin o zamanlar oluyordu.
Şimdi "bütün komşularımız ile sorunumuz var" diye ağlaşanlar bizi o zaman böyle kör faşistler olarak daha sokaktan yetiştiriyordu. Rum ve Rus olmak, Ermeni olmak, Kürt olmak, Arap olmak bu topraklarda eskiden küfür malzemesi olacak kadar aşağılık ve pis bir şeydi.
Avrupa'da bugün insanların çoğu aynı sistematik tecavüz neticesinde "Türk" diye küfür ediyor. Aynı şey bizim topraklarımızda da oldu.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Adamın biri çıktı Erdoğan'ın Ermeni olduğunu iddia eden bir kitap yazdı. Hayır "Ermeni olsa ne olacaktı?" sorusunu geçiyorum da kitapta "ermeni dölü" gibi ifadeler yer alıyordu.
Bir canlı yayında bu Erdoğan'a soruldu mu kendi mi söylemek açıklamak istedi bilmiyorum, "dölü" ifadesini nezaketle ters bulduğu için o sırada zihninde cümleyi toplayıp "afedersiniz bana ermeni dediler" dedi.
Bir cümle üzerinden linç kampanyasını yine zamanında sokakları etnik kimliklere göre ayıran ve Türk olan dışında herkese psikolojik şiddet uygulayan cenah başlattı.
"Vaaay demek sen afedersin ermeni dedin ha" diyenlerin hepsi zamanınızda ağızlarından salyalar akıtarak faşizme odun taşıyanlar oldu.
Aynı adamlar, Ermeni kiliseleri ve diğer tarihi kiliseleri restore eden, azınlık cemaatlerin hakları konusunda son derece hassas davranan, onlara yapılan yardımları artıran adamı canlı yayında "ermeni dölü" diyemediği için linç ettiler.
Bugün Erdoğan'ın başına gelen tüm linç kampanyalarına bakın bu hep böyledir. "güncellenme" tartışmasında olduğu gibi, İslamın izzetini yerden kaldıran adama sanki yeni din getiriyor "bana peygamber diyeceksiniz" muamelesi çekilmedi mi?
Hemde bizim mahalle tarafından.
Sen tut İslam için o kadar hizmet et, Vahdeti sağlamak adına kendini parala, müslümanlara kaybettikleri hakları geri ver ama tüm bunları ölüm tehditi altında herşeyi göze alarak yap, aynı adamlar seni tek cümlen ile afaroz etsin.
Bazen diyorum keşke seçimi bir defalığına kaybetse, ülke 4 yıllığına kaosa girse, sonra tüm ülke kapısına yatsa, duvarlara "Türkiye evimiz Tayyip babamız" yazmak zorunda kalsa...
Yinede kıyamıyorum bu halka.
Oda kıyamıyor bize eminim...