ABD’nin Savunma Bakanlığı olan Pentagon’un sözcüsü Galloway, “Afrin’de artan şiddet, sivillerin yerinden olması ve ölümleri artırma riski taşıyor” demişti Şubat ayının başlarında.
Japonya, Kore, Afganistan, Irak, Suriye'de kitlesel soykırımlar yapan Amerika, Türkiye'yi Afrin konusunda böyle uyarınca insanın bir gülmesi geliyor tabi...
Kızılderili topraklarını bile katliam ile alan bu adamlar dünyanın polisliğine soyununca ayrı komik oluyor.
Kendi tarihlerini bile "Soykırım" ile başlatan soysuzlar utanmadan bize parmak sallıyor.
Amerika'nın nasıl işgal ettiğini o toprakları anlatan İspanyol Papaz Las Casas'ın yazdığı kitapta şu bölüm kanımı dondurmuştu.
"Yerli yerleşim bölgelerine zorla girerek, küçük çocuklar, yaşlı erkekler, hamile kadınlar, hatta yeni doğum yapmış kadınlar dahil karşılarına çıkan herkesi katlettiler. Parça parça kestiler, sürüler halindeki koyunlar gibi bir ağıla toplayarak karınlarını yardılar. Bir adamı tek bir darbede ikiye bölüp bölemeyeceklerine, bir kişinin başını gövdesinden ayırıp ayıramayacaklarına ya da tek bir balta darbesi ile bağırsaklarını çıkarıp çıkaramayacaklarına dair bahse bile girdiler.
Memeden kesilmemiş bebekleri ayaklarından tutup annelerinden ayırdılar ve baş aşağı kayalara çarptılar. Bütün bunlar olurken onlar gülüp eğleniyorlar, bebekleri nehre atıp "kıvran seni küçük velet" diye bağırıyorlardı.
Karşılarına çıkan herkesi öldürdüler. Kimseyi sağ bırakmadılar. Kurbanlarını asabilmek için ters "l" biçiminde geniş darağaçları kurarak bir defada 13 tanesini birden diri diri yakıyorlardı. Vücutlarına kuru saman bağlayıp ateşe veriyorlardı. Bazılarını öldürmeyip bileklerini kesiyorlar, ellerini öylece asılı bırakıp onlara "bu mektubu al" diyorlardı.
Amaçları, onları (yerli şeflerini) böyle zavallı durumlara düşürerek tepelerdeki isyancılara göz dağı vermekti. Yerli liderleri ve eşrafını yere çakılı iki yaba üzerine oturtulmuş dal parçalarından oluşan, bir tür demirden düz ızgaraya bağlayıp kısık ateşte kızartıyorlardı. yerli liderler, yavaş yavaş ölürlerken acı ve çaresizlik içinde inliyorlardı.
Bir keresinde bu şekilde dört ya da beş yerli şefi kızarttıklarına şahit oldum. Zavallıcıkların inlemeleri ispanyol komutanın uykusunu bölmüştü. Hemen esirlerin boğulması için emir verdi. Ancak, ortalama sıradan bir cellattan daha kana susamış olan infaz müfrezesinin başındaki adam, onları boğarak özel eğlencesini yarıda kesmek istemiyordu.
Bu yüzden gürültü olmaması için kendi elleriyle ağızlarına tahta tıpalar yerleştirdi ve canı istediği zaman ölmeleri için ateşi ayarladı."
Dahası var kitapta, ama bir caniliği resmetmek için Kızılderililere gitmeye gerek yok. Yanı başımız da daha yeni meydana gelen olaylar bile nasıl bir katiller sürüsü ile baş başa olduğumuzun göstergesi.
İnsanın cidden bağıra bağıra "Eeeeyyy Amerika sen kimsin ya?" diyesi geliyor.