Eski iş yerimde bir arkadaşım çok aşık olduğu bir adamla üç ay gibi kısa bir sürede evlenmişti. Her şey o kadar kısa sürede oldu bitti ki biz n'olduğunu anlamadan davetiyeler elimize tutuşturulmuştu bile. İyi dedik gençler birbirini görmüş sevmişse bize kerevete çıkmak için merdiven bakmak düşer.

Bir sürü beyaz yakalı kadının kaynadığı ofis ortamına bir defa konu olmuşsanız intihar ettirilene kadar dedikodunuz yapılabilir. Öyle de oldu zaten, bir hafta içinde adamın mal varlığının yedi sülalesine yeteceğini, annesinin çok dominant olduğunu arkadaşı istemediğini, gelinliğin Etiler'de ünlü bir modacıya diktirileceğini falan her şeyi konuşup bitirdik. Hani biraz daha vaktimiz olsa bu kadar acele etmeseler, adamın çaya kaç şeker attığını konuşup bitirir kaç şeker atması gerektiğine bile karar verebilirdik, öyle iş ahlâkını önemseyen (!) insanlardık.

Evlendiler...

Yanlış hatırlamıyorsam 5 buçuk ay sonra da tek celsede boşandılar.

Valla artık herkes o kadar boşanıyor ki ofiste kısa süreli balkanlardan gelen dedikodu rüzgârı etkisi yapmak dışında pek kimseyi ilgilendirmedi.

Geçen hafta aynı ofiste çalıştığım arkadaşların kurduğu whatsapp grubunda adı geçti. Dört sene önce ayrılan ve çocuğu olmadan ayrılan bu arkadaşın dört yıldır nafaka ile geçindiğini ve işe girme ihtiyacı bile duymadan hayatını idame ettirdiğini öğrendim.

Adamın durumu çok iyi, kadına verdiği o para onu etkilemez belki ya etkilenenler ne yapacak?

"Pozitif ayrımcılık" adı altında devlet eli ile ailelerin dağılmasının önü açılıyor malesef. Boşanmadan sonra kadına çocuk olmasa bile süresiz nafaka bağlanıyor. Yine pozitif ayrımcılık adı altında sürdürülen bu uygulama yüzünden kadınlar nafaka kesilmesin diye gayri meşru ilişkilere yönelirken, erkekler yeniden yuva kurmanın maddi mesuliyeti altına giremiyorlar.

Erkeğe yürüyen cüzdan muamelesi yapan kadınların sayısı o kadar arttıki, pozitif ayrımcılık uygulamasının artık erkeklere uygulanması gereklyor.

Haciz memuru eşliğinde çocuklarını görmek zorunda kalan, zina yapmayı reddedip yasal sınırın altında evlilik yaptı diye hapse atılan, yıllarca artık yabancı olduğu bir kadının gezip tozmasını finanse eden, "kadın beyanı esastır" garabeti yüzünden iftiraya uğrayıp hayatları kararan erkeklere pozitif ayrımcılık yapmayıp ne yapacaksın?

Her oto naneye "kodonlor orkoklor olo oşot olmolo" diye yaklaşan feminist dernekleri iş ömür boyu nafaka zulmüne gelince "ımı yışıdığımız cığrıfyı..." ile başlayan ikiyüzlü cümleler kuruyor.

Kadın bakanı mı aile bakanı mı olup olmayacağına karar veremeyen büyüklerimiz yüzünden yıllardır bu konu öyle içinden çıkılmaz hâl aldı ki, son çıkan "ömür boyu nafakaya sınır getirilecek" haberi bir umut oldu mağdurları için.

Ancak bana göre yine çözüm olmayacak.

Önce zihinlerin "kadınların hep mağdur ve etrafında dönülmesi gereken prensesler" olduğu yanılgısından toplum ve devlet olarak vazgeçmemiz lâzım.

Zihinler değişmeden her yasa ancak işi daha çetrefilli hâle getiriyor.

***

Az önce önümden gelin arabası geçti.

Arkasında "üzgünüm kızlar güzel olan kazandı" yazıyordu.

Toplum olarak geldiğimiz cinnet noktasının, ucuzluğun, dejenerasyonun fotoğrafını çek deseler, şak diye masaya bu arabanın fotoğrafını koyardım.