Efenim bu bilim adamları oturmuş yine, gidip kahvede okeye dönmek komşunun kızını çekiştirmek ya da ne bilim gümüşlerini parlatmak varken bir şey araştırmışlar.

Çocuk beyini yedi yaşına kadar THETA boyutunda çalışıyormuş bunu bulmuşlar, sanki çok gerekliydi (!).

Yani bu şu demekmiş:

Beynin theta formunda olması, uykuyla uyanıklık arasında bir tür hipnoz durumunda ve bu sırada çok yoğun şekilde öğrenmeye açık olması anlamına geliyormuş. Bu düzen içindeyken beyine verdiğiniz her şey, beyinde kalıyor anlayacağınız.

Öğreniyor, unutmuyor, bilinçaltına yerleşiyor ne verseniz.

Çocuk beyni de işte 7 yaşına kadar theta formunda kaldığı için bu süreçte gördüğü, duyduğu, öğrendiği her şey bilinç altında ağır yer kaplıyor.

Mesela Mozart;

4 yaşında müzik aletleri çalmaya başlayan, notaları öğrenen, 5 yaşında kilisede cemaata ilahiler çalan bir çocuk. 7 yaşında ise, bugün bile herkesi hayran bırakan besteler yapmaya başlıyor. Çünkü ufak yaşlarda müzik ile tanışmış.

Mesela Einstein;

Bizim amcalar temel bilgi verme işlemine "ana avrat düz nasıl gidilir" ünitesinden başlarken, Einstein'ın amcası "Pisagor" teoremini göstermiş ve bu teoremden çok etkilenen Albert üç haftalık yoğun bir çalışmanın ardından onu ispatlamayı başarmış. Anne babası da elinden kitap düşmeyen insanlar bu arada.

Peki bizim çocuklar ne duyuyor büyürken? Beyin theta düzeyindeyken bizim çocuklar en çok hangi davranışlar ve cümleler ile karşılaşıyor?

-Necati bana yüzük al.
-Necati, komşunun düğününe gitcez, altın al.
-Necati allah belanı versin, seni sevmiyorum.
-Allah bütün erkeklerin belasını versin.
-Git o pis ananın kucağında yaşa, pis herif.
-Pis kaynana
-İğrenç görümce
-Düğün
-Hatun taş gibiydi
-Asfalt ağladı 
-Pes atalım mı
-Gelinlik
-Prenses
-Lanet olası kaynana
-Şeytan görümce!
-Arabayı değişcem
-Anneler günü
-Hediye al
-Silah
-Erkek dediğin çapkın olur olm 
-Hediye aaaal
-Doomgünü
-Sevgililer günü
-Evlilik yıldönümü
-Annenden nefret ediyorum.
-Kız kardeşin bu eve gelmesin. 
-Rus hatun 
-Tarla
-Miras
-Sarışın beyaz ten
-Adriana Lima
-Evlilik yıldönümümüzü unuttun, pis herif
-Prensesim ben. Babam sana gül gibi kız verdi.
-Hediye
-Baby shower
-Çeyrek altın
-Hediiieeeeeeeeee daha çok hediye
-Sen beni sevmiyorsun 
-Karıyı gördün mü

Küçük yaşlarda bu çocuklar; kitap okumak, müzik dinlemek, fizik testleri yapmak (küçük çocuklar için oyun setleri var), doğayı keşfetmek, toprağa bir çiçek ekmek, insanların duygularını, nezaketi, sevmeyi, düşünmeyi, matematiği, konuşmayı, yabancı dili, yemek yapmayı öğrenmek ve duymak yerine bunlara maruz bırakılıyorlar.

Beynimizin theta formunda olduğu yıllarda bizim öğrendiğimiz bilgiler, bilinçaltımıza kazınan bilgilerin durumu ortada. İşte bu yüzden aklımız fikrimiz düğün yapmak, Rus'a gitmek, gelinlik giymek, prenses olmak, kaynana ve görümce ile kavga etmek, mirastan kalan tarlaya sahip olmak, hediyeler almakla dolu. Dünyada başka bir yaşam şekli olduğunu bile bilmiyoruz.

Çünkü zihin kapalı.

Zihnimizin öğrenebilme, anlayabilme, muhakeme edebilme yeteneğini küçük yaşlarımızda beynimize tecavüz ederek patlatmışlar. Düğünden, gelinlikten, mücevherden, altından, kız istemekten, kına yapmaktan, prenses olmaktan, damat olmaktan, kalçası güzel kadın almaktan başka bir ihtimal gelmiyor aklımıza.

Ailelerimizin önümüze koyduğu en büyük hedef KPSS ile girilen güvenceli iş. Onu da kredileri rahat ödeyelim diye istiyorlar.

Durum öyle olunca da akşam işsiz güçsüz mahalle kabadayılarının maceralarını mısır patlatıp izlerken, çocuklardan Sultan Süleyman olmasını bekliyoruz. Akşama kadar kızının yanında gelin kaynana programları izleyen anne kızı mutlu evlilik sürdürsün istiyor.

He bekle...