Misvak dergisinde yayımlanan son yazımın altına bir takipçi "ezgi hanım böyle samimiyse kendine de bir özeleştiri yapsın da görelim bakalım" gibi şeyler yazmış.
Haklı...
Bir defa psikolog terapi yaparken "hocam bu dediğiniz psikanaliz teorisinin perspektifine ters ama" demiştim de kadın bana bir daha randevu vermemişti. (yazar burada her naneden anladığı algısı yapıyor algıya gelme okuyucu)
Ben de yazarak terapi yolunu keşfetmiştim.
Hastalıktan, mutsuzluktan, acıdan ölsem bile o gün bir cümle bile olsa yazarım. Herkese de çok tavsiye ederim. İnsanın zihninde olan sesleri cümlelere döküp zihnini izlemesi kadar rahatlatan bir şey yok.
Kafamın içinde gezen sesler karanlığa kopup dağılmış inci kolye gibi başı boş. Yazınca onları hizaya sokmuş gibi hissediyorum. Kadınlar bilir ev çok dağınıkken temizlersin de en son oda oda bir daha gezersin evin son ve düzenli halini görmek için. Yazmak da tam böyle bir şey...
Üç gündür kendime yazıyorum. Bir koltuğa uzanmışım da kendimi karşıma almışım gibi "ne istiyorsun kızım sen" diye başlıyorum konuşmaya daha doğrusu yazmaya.
Üç günün, yazdığım sayfalarca yazının, kendim ile dertleşmenin ve kavgaların sonucu olarak şunu çok rahat söyleyebilirim ki büyük korkularım var benim.
Mesela yalnız kalmaktan çok korkuyorum. Bunu biliyordum ama bu kadar takıntılı seviyede olduğunu bilmiyordum. Birinin kendi isteği ile hayatımdan çıkıp gitmesi fikri deli ediyor beni. Nasıl ya diyorum nasıl gider? "beni beni bihterini" tribine giriyorum hemen. Gitmesin diye insanlar hayır diyemiyorum mesela. Birine herhangi bir konuda hayır dediğim zaman tekrar koşarak "ya kusura bakma affet hayır dedim ama pişman oldum istersen bu terbiyesizliğim için ömür boyu kölen olup affettirebilirim kendimi" moduna giriyorum. Bazen özelden sarkanlar oluyor ya da iyi niyetle tanışmak isteyenler "kusura bakmayın vallahi sorun sizde değil bende" diye açıklama yapmaya falan çalışıyorum insanlara. Hayır dediğim için hata yaptığım hissine kapılıyorum. Bu beni çok yoruyor. Yoruyor çünkü yalnız kalmak istemiyorum. Bu yabancı biri bile olsa kimse küsüp gitsin bana darılsın istemiyorum. Çok iyi muhteşem bir kalbim olduğu için falan değil başka bir şey...
Sonra yazdıkça bu korkuyu besleyen şeyin "sevilmeme endişesi" olduğunu keşfettim. Biri beni eleştirdiği zaman rezil olduğum ya da tartışmada mağlup olduğum için falan değil "neden beni sevmiyor", ya da "onunla aynı fikirde değilim diye artık beni sevmeyecek mi" endişesi taşıyorum. Sevilmeye layık olduğumu mu düşünüyorum yoksa sevgisizliğe tahammül mü edemiyorum onu daha çözemedim ama çözecem.
Söylediğim tüm yalanların alt metninde sevilmemek ve yalnız kalmak korkusu var. Bununla yüzleşmek çok acı oldu...
İradesizim. Bu konu beni çok yoruyor. Başladığım bir işi devam ettirmek aldığım bir kararın arkasında durmak isterken çok zorlanıyorum. Tembellik mi diyorum bazen hayır değil, devam ettirebilme adına iradem yok. Kaç hevesle başladığım kurs yarım kaldı öyle. Bir ara örgüye merak saldım gittim dünya malzeme aldım tığ nerede şuan haberim yok. Ev pasta yapma malzemeleri dolu. Bir kitabı sonuna kadar okumak, namazda istikrar sağlamak falan zor mevzular benim için. Spora başlarım en fazla iki hafta yaparım. Sağlıklı besleneceğim derim üç gün sonra elimde cips paketi film izlerim. Birine kırılırım ne yazarsa yazsın dönmeyeceğim diye karar alır üçüncü mesajda yelkenleri suya indiririm. Kendime olan öz saygımı çok etkiliyor bu durum. Cıvık buluyorum bu konuda kendimi.
Çok sabırsızım. Belki bu yüzden kurduğum tüm hayallerin altında kaldım. Hep çıkmaz sokaklara girdim de vaktimi geri dönmeler için harcadım. Hemen nihayete ermeyen her konu bana bu sabırsızlığım yüzünden bana yük oldu. Sabırsızlık beni kararsızlığa sürükledi. İş nihayete ersin diye a, b, c ne kadar plan varsa hepsini aynı anda devreye soktum. Tabi hepsi elimde patladı.
Alın kendimi de eleştirdim şimdi mutlu musunuz?
1 şubat 2019 tarihe not:
Hayır demeyi, yalnız kalmaktan korkmamayı, her sevgiye muhtaç olmadığını, bazen insanları kırmazsan kırılacağını, iradenin oturarak elde edilen bir şey olmadığını, şükür etmediğin her anın sana sadece ayak bağı olduğunu, affederek başkasına değil kendine iyilik yaptığını, dünyanın senin etrafında dönmediğini öğrenmen için bugün sana fırsat olsun.
Ama bu sefer lütfen aldığın kararların arkasında dur, yetim bırakma onları.
Haklı...
Bir defa psikolog terapi yaparken "hocam bu dediğiniz psikanaliz teorisinin perspektifine ters ama" demiştim de kadın bana bir daha randevu vermemişti. (yazar burada her naneden anladığı algısı yapıyor algıya gelme okuyucu)
Ben de yazarak terapi yolunu keşfetmiştim.
Hastalıktan, mutsuzluktan, acıdan ölsem bile o gün bir cümle bile olsa yazarım. Herkese de çok tavsiye ederim. İnsanın zihninde olan sesleri cümlelere döküp zihnini izlemesi kadar rahatlatan bir şey yok.
Kafamın içinde gezen sesler karanlığa kopup dağılmış inci kolye gibi başı boş. Yazınca onları hizaya sokmuş gibi hissediyorum. Kadınlar bilir ev çok dağınıkken temizlersin de en son oda oda bir daha gezersin evin son ve düzenli halini görmek için. Yazmak da tam böyle bir şey...
Üç gündür kendime yazıyorum. Bir koltuğa uzanmışım da kendimi karşıma almışım gibi "ne istiyorsun kızım sen" diye başlıyorum konuşmaya daha doğrusu yazmaya.
Üç günün, yazdığım sayfalarca yazının, kendim ile dertleşmenin ve kavgaların sonucu olarak şunu çok rahat söyleyebilirim ki büyük korkularım var benim.
Mesela yalnız kalmaktan çok korkuyorum. Bunu biliyordum ama bu kadar takıntılı seviyede olduğunu bilmiyordum. Birinin kendi isteği ile hayatımdan çıkıp gitmesi fikri deli ediyor beni. Nasıl ya diyorum nasıl gider? "beni beni bihterini" tribine giriyorum hemen. Gitmesin diye insanlar hayır diyemiyorum mesela. Birine herhangi bir konuda hayır dediğim zaman tekrar koşarak "ya kusura bakma affet hayır dedim ama pişman oldum istersen bu terbiyesizliğim için ömür boyu kölen olup affettirebilirim kendimi" moduna giriyorum. Bazen özelden sarkanlar oluyor ya da iyi niyetle tanışmak isteyenler "kusura bakmayın vallahi sorun sizde değil bende" diye açıklama yapmaya falan çalışıyorum insanlara. Hayır dediğim için hata yaptığım hissine kapılıyorum. Bu beni çok yoruyor. Yoruyor çünkü yalnız kalmak istemiyorum. Bu yabancı biri bile olsa kimse küsüp gitsin bana darılsın istemiyorum. Çok iyi muhteşem bir kalbim olduğu için falan değil başka bir şey...
Sonra yazdıkça bu korkuyu besleyen şeyin "sevilmeme endişesi" olduğunu keşfettim. Biri beni eleştirdiği zaman rezil olduğum ya da tartışmada mağlup olduğum için falan değil "neden beni sevmiyor", ya da "onunla aynı fikirde değilim diye artık beni sevmeyecek mi" endişesi taşıyorum. Sevilmeye layık olduğumu mu düşünüyorum yoksa sevgisizliğe tahammül mü edemiyorum onu daha çözemedim ama çözecem.
Söylediğim tüm yalanların alt metninde sevilmemek ve yalnız kalmak korkusu var. Bununla yüzleşmek çok acı oldu...
İradesizim. Bu konu beni çok yoruyor. Başladığım bir işi devam ettirmek aldığım bir kararın arkasında durmak isterken çok zorlanıyorum. Tembellik mi diyorum bazen hayır değil, devam ettirebilme adına iradem yok. Kaç hevesle başladığım kurs yarım kaldı öyle. Bir ara örgüye merak saldım gittim dünya malzeme aldım tığ nerede şuan haberim yok. Ev pasta yapma malzemeleri dolu. Bir kitabı sonuna kadar okumak, namazda istikrar sağlamak falan zor mevzular benim için. Spora başlarım en fazla iki hafta yaparım. Sağlıklı besleneceğim derim üç gün sonra elimde cips paketi film izlerim. Birine kırılırım ne yazarsa yazsın dönmeyeceğim diye karar alır üçüncü mesajda yelkenleri suya indiririm. Kendime olan öz saygımı çok etkiliyor bu durum. Cıvık buluyorum bu konuda kendimi.
Çok sabırsızım. Belki bu yüzden kurduğum tüm hayallerin altında kaldım. Hep çıkmaz sokaklara girdim de vaktimi geri dönmeler için harcadım. Hemen nihayete ermeyen her konu bana bu sabırsızlığım yüzünden bana yük oldu. Sabırsızlık beni kararsızlığa sürükledi. İş nihayete ersin diye a, b, c ne kadar plan varsa hepsini aynı anda devreye soktum. Tabi hepsi elimde patladı.
Alın kendimi de eleştirdim şimdi mutlu musunuz?
1 şubat 2019 tarihe not:
Hayır demeyi, yalnız kalmaktan korkmamayı, her sevgiye muhtaç olmadığını, bazen insanları kırmazsan kırılacağını, iradenin oturarak elde edilen bir şey olmadığını, şükür etmediğin her anın sana sadece ayak bağı olduğunu, affederek başkasına değil kendine iyilik yaptığını, dünyanın senin etrafında dönmediğini öğrenmen için bugün sana fırsat olsun.
Ama bu sefer lütfen aldığın kararların arkasında dur, yetim bırakma onları.