Bazen bir isime sığmazsın.
Yaşadığın hayat Süleyman ismine fazla gelir "Kanuni" derler. Bazen ona bile sığmazsın Muhteşem demek zorunda kalır düşmanların bile ...
Bazen fethettiğin yerler adının yanında Ekber kalır. "Fatih" demek zorunda kalır insanlar seni çağırırken. Mehmet demeyi unutur en sevdiklerin...
Kahraman olursun Selim adı çok yavan kalır meşrebini anlatırken. "Yavuz" adamdı o demek zorunda kalır insanlar senden bahsederken...
Ömrün boyunca Amr bin Hişam olarak çağrılırsın. Kocaman kocaman çocukların, mevkin, malların olur. Sonra asırlar senin cehaletine şahitlik eder, Ebu Cehil olarak anılırsın. Adın sanın unutulur, geriye sadece akıllarda cehaletin kalır.
Bugünlerde hep bunu düşünüyorum.
İbn Haldun'un ifadesi ile "coğrafya kader midir?"
Mesela beş km içeri girsek adımıza Suriyeli derler mi? Yunanistan'ı kaybetmeseydik bize de "urum dölü" diye küfreder miydi başkaları? Vatansız kalsak "Çingene" mi olurduk? Atalarımız balkanlardan göçmese şuan kendimizi "karadenizliyim" diye mi tanıtırdık?
Nerede hangi isimle kimin çocuğu ile doğduğumuzdan daha çok, bu dünyada nasıl yaşadığımıza nasıl ayrılacağımıza odaklanmamız, bunu önemsememiz lâzım sanırım.
Yoksa Pargalı İbrâhim olarak doğar Makbul İbrâhim paşa olarak yaşar Maktul İbrâhim paşa olarak gidersin bu dünyadan. Ya da bir Fransız soylusu olarak dünyaya gelir adına Comte de Bonevella derler. Hayat seni öyle yerlere sürükler ki hayat sana Ahmet Paşa ünvanını layık görür. Tarih seni Humbaracı Ahmet Paşa olarak anar.
Kimin çocuğu hangi isimle doğduğumuzdan ziyade kim olarak bu dünyadan gideceğimiz daha önemli sanırım.
"Ben oldumculuk" ataletimizin en büyük sebeplerinden biri. Sanki dünyada olan hiç bir felâket bizim başımıza gelmez sanki o musalla taşına bizi yatırmazlar sanki bir taşa başkaları takılır gibi hissediyor ve yaşıyoruz.
Ya da tam tersi sanki bizden artık bir şey olmaz gibi umutsuzluğa kapılıyor, kendimizi saplandığımız bataklığın vicdanına bırakıyoruz.
Tutunacak dal varsa, hâlâ bağırarak yardım isteyebiliyorsak hâlâ o bataklıktan çıkıp yeniden başlama şansımız var demektir.
Yaşadığın hayat Süleyman ismine fazla gelir "Kanuni" derler. Bazen ona bile sığmazsın Muhteşem demek zorunda kalır düşmanların bile ...
Bazen fethettiğin yerler adının yanında Ekber kalır. "Fatih" demek zorunda kalır insanlar seni çağırırken. Mehmet demeyi unutur en sevdiklerin...
Kahraman olursun Selim adı çok yavan kalır meşrebini anlatırken. "Yavuz" adamdı o demek zorunda kalır insanlar senden bahsederken...
Ömrün boyunca Amr bin Hişam olarak çağrılırsın. Kocaman kocaman çocukların, mevkin, malların olur. Sonra asırlar senin cehaletine şahitlik eder, Ebu Cehil olarak anılırsın. Adın sanın unutulur, geriye sadece akıllarda cehaletin kalır.
Bugünlerde hep bunu düşünüyorum.
İbn Haldun'un ifadesi ile "coğrafya kader midir?"
Mesela beş km içeri girsek adımıza Suriyeli derler mi? Yunanistan'ı kaybetmeseydik bize de "urum dölü" diye küfreder miydi başkaları? Vatansız kalsak "Çingene" mi olurduk? Atalarımız balkanlardan göçmese şuan kendimizi "karadenizliyim" diye mi tanıtırdık?
Nerede hangi isimle kimin çocuğu ile doğduğumuzdan daha çok, bu dünyada nasıl yaşadığımıza nasıl ayrılacağımıza odaklanmamız, bunu önemsememiz lâzım sanırım.
Yoksa Pargalı İbrâhim olarak doğar Makbul İbrâhim paşa olarak yaşar Maktul İbrâhim paşa olarak gidersin bu dünyadan. Ya da bir Fransız soylusu olarak dünyaya gelir adına Comte de Bonevella derler. Hayat seni öyle yerlere sürükler ki hayat sana Ahmet Paşa ünvanını layık görür. Tarih seni Humbaracı Ahmet Paşa olarak anar.
Kimin çocuğu hangi isimle doğduğumuzdan ziyade kim olarak bu dünyadan gideceğimiz daha önemli sanırım.
"Ben oldumculuk" ataletimizin en büyük sebeplerinden biri. Sanki dünyada olan hiç bir felâket bizim başımıza gelmez sanki o musalla taşına bizi yatırmazlar sanki bir taşa başkaları takılır gibi hissediyor ve yaşıyoruz.
Ya da tam tersi sanki bizden artık bir şey olmaz gibi umutsuzluğa kapılıyor, kendimizi saplandığımız bataklığın vicdanına bırakıyoruz.
Tutunacak dal varsa, hâlâ bağırarak yardım isteyebiliyorsak hâlâ o bataklıktan çıkıp yeniden başlama şansımız var demektir.