Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, nafaka konusunda geniş kapsamlı bir çalışma yaptıklarını belirterek, atacakları adımların her iki tarafı da mağdur etmeden sorunları çözecek türde olduğunu söyledi.
'Ömür boyu nafaka' konusunda kendilerine çok sayıda başvuru geldiğinin altını çizen Gül, konuyla ilgili çalışmalara devam ettiklerini açıkladı. Nafakanın yanı sıra para yatırarak çocuk görme zulmünede değinen Bakan Gül, "Çocuk bir 'mal' değil. Anne ve babalarının durumlarının onlarda mağduriyet yaratmaması adına özenle çalışıyoruz" dedi.
Herkes bilmelidir ki, boşanmış kişiler artık bir birine yabancıdır. Aynen evlenmeden önce olduğu gibi... Hal böyle olunca da, boşananların birbirinin şahsı için süresiz nafaka ödemesi de söz konusu olamaz. Ama tabi ki, çocuklar için babanın nafaka ödemesi elzemdir.
Ne yazık ki, yürürlükteki ilkel medeni kanunlarımıza göre, boşanan iki kişiden biri yoksulluğa düşecek olursa, diğer eş süresiz nafaka ödemeye mahküm edilebiliyor.
Mesela mevcut ilkel medeni kanunlarımıza göre, boşanan kadın zengin ise ve boşandığı adam işşiz kalmışsa, adam yeterli maaşa sahip bir iş bulana kadar, kadın o adama süresiz nafaka ödemeye mahküm edilebilir. Veya bunun tam terside olabilir.
Gerçi genelde süresiz nafakaya mahküm edilenlerin neredeyse tamamı erkekler oluyor. Yani bu açıdan nafaka ile ilgili kanun, erkek lehine olduğunda hakimler tarafından fiilen yok sayılıyor.
Ancak şuda var ki eğer boşanmada bir tarafın diğer tarafa karşı bir zulmü söz konusu ise, zulmeden taraf bir defaya mahsus olmak üzere, manevi tazminata mahküm edilebilir.
Peki kangren olan, hatta ucu bazen kavga, cinnet veya cinayetlere giden bu sorunun çözümü nedir?
Elbette çözüm İslam'ı baz almaktadır. Şöyle ki, Aile ilkel medeni kanunlarımızda olduğu gibi, başıboş bir kurum olmaktan çıkarılarak, İslam'daki gibi küçük bir devlet olarak tanımlanmalıdır.
Yani Aile'nin reis baba olmalı olmalıdır ve de Baba ve annenin görev, yetki ve sorumlulukları kanunlarla açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Haliyle, evin geçimi ve korunması ve tabi ki yönetimi de babaya bırakılmalıdır.
Yani kadın çalışıyor veya zengin olsa bile, erkeğin kadının parası veya malı üzerinde hakkı olmamalıdır. Hal böyle olunca da, kadın zengin olsa bile, kadının zaruri ihtiyaçları yine erkeğe ait olmalıdır.
Boşanma halinde ise, yine kadın zengin olsa bile çocukların geçimi ve her türlü sorumluluğu babaya yüklenmelidir. Ama boşanan kadının geçimi eski eşine yıkılmamalıdır.
Tabi ki boşanan bir kadının geçimi de garanti altına alınmalıdır. Varsa baba ve erkek kardeşleri, yoksa birinci dereceden yakın erkek akrabaları (amca, dayı vb.), onlarda yoksa Devlet, boşanmış veya hiç evlenmemiş kadınlara geçimini sağlayacak maddi imkanları vermelidir.
Velhasıl, aile ilkel medeni kanunlarımızda olduğu gibi; başıboş, serseri bir kurum olarak tanımlandığı müddetçe, hızla çöken aile yapımızın kurtarılması mümkün olmayacaktır. İnşaAllah yeni kanun çalışmasında batasıca batının kanunlarından değilde, İslam'ın hükümlerinden faydalanılır.
'Ömür boyu nafaka' konusunda kendilerine çok sayıda başvuru geldiğinin altını çizen Gül, konuyla ilgili çalışmalara devam ettiklerini açıkladı. Nafakanın yanı sıra para yatırarak çocuk görme zulmünede değinen Bakan Gül, "Çocuk bir 'mal' değil. Anne ve babalarının durumlarının onlarda mağduriyet yaratmaması adına özenle çalışıyoruz" dedi.
Herkes bilmelidir ki, boşanmış kişiler artık bir birine yabancıdır. Aynen evlenmeden önce olduğu gibi... Hal böyle olunca da, boşananların birbirinin şahsı için süresiz nafaka ödemesi de söz konusu olamaz. Ama tabi ki, çocuklar için babanın nafaka ödemesi elzemdir.
Ne yazık ki, yürürlükteki ilkel medeni kanunlarımıza göre, boşanan iki kişiden biri yoksulluğa düşecek olursa, diğer eş süresiz nafaka ödemeye mahküm edilebiliyor.
Mesela mevcut ilkel medeni kanunlarımıza göre, boşanan kadın zengin ise ve boşandığı adam işşiz kalmışsa, adam yeterli maaşa sahip bir iş bulana kadar, kadın o adama süresiz nafaka ödemeye mahküm edilebilir. Veya bunun tam terside olabilir.
Gerçi genelde süresiz nafakaya mahküm edilenlerin neredeyse tamamı erkekler oluyor. Yani bu açıdan nafaka ile ilgili kanun, erkek lehine olduğunda hakimler tarafından fiilen yok sayılıyor.
Ancak şuda var ki eğer boşanmada bir tarafın diğer tarafa karşı bir zulmü söz konusu ise, zulmeden taraf bir defaya mahsus olmak üzere, manevi tazminata mahküm edilebilir.
Peki kangren olan, hatta ucu bazen kavga, cinnet veya cinayetlere giden bu sorunun çözümü nedir?
Elbette çözüm İslam'ı baz almaktadır. Şöyle ki, Aile ilkel medeni kanunlarımızda olduğu gibi, başıboş bir kurum olmaktan çıkarılarak, İslam'daki gibi küçük bir devlet olarak tanımlanmalıdır.
Yani Aile'nin reis baba olmalı olmalıdır ve de Baba ve annenin görev, yetki ve sorumlulukları kanunlarla açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Haliyle, evin geçimi ve korunması ve tabi ki yönetimi de babaya bırakılmalıdır.
Yani kadın çalışıyor veya zengin olsa bile, erkeğin kadının parası veya malı üzerinde hakkı olmamalıdır. Hal böyle olunca da, kadın zengin olsa bile, kadının zaruri ihtiyaçları yine erkeğe ait olmalıdır.
Boşanma halinde ise, yine kadın zengin olsa bile çocukların geçimi ve her türlü sorumluluğu babaya yüklenmelidir. Ama boşanan kadının geçimi eski eşine yıkılmamalıdır.
Tabi ki boşanan bir kadının geçimi de garanti altına alınmalıdır. Varsa baba ve erkek kardeşleri, yoksa birinci dereceden yakın erkek akrabaları (amca, dayı vb.), onlarda yoksa Devlet, boşanmış veya hiç evlenmemiş kadınlara geçimini sağlayacak maddi imkanları vermelidir.
Velhasıl, aile ilkel medeni kanunlarımızda olduğu gibi; başıboş, serseri bir kurum olarak tanımlandığı müddetçe, hızla çöken aile yapımızın kurtarılması mümkün olmayacaktır. İnşaAllah yeni kanun çalışmasında batasıca batının kanunlarından değilde, İslam'ın hükümlerinden faydalanılır.