Maalesef oluyor.
Önce kavramların altını doldurmak lazımdır ki, söylenenler anlaşılabilsin. Ortak tanım olmazsa ne dersek boş...
Para politikası merkez bankası ile hazine arasındaki ilişkilerden ve bu ikisinin eylemlerinden oluşur. Kur ve faizin kontrolünden MB sorumludur.
MB kanunla bağımsızdır. Milli bankaların birliğinden oluşur. Bir miktar da nama yazılı yabancı ortakları vardır.
Kurumda durum tam olarak şudur. Para kendisine teslim edildikten sonra, "Kendi başına davranabilirsin" denilen ama "ara sıra eve de ekmek getir" mantığında sivilceli ergen modunda kanuni bir altyapısı vardır.
Bir genelleme yapacağım. Para piyasası çalışanları hukukçulardan ve mühendislerden daha dar görüşlüdür. Şahısları kasdetmiyorum. Yaptıkları iş olarak... Faiz, döviz, altın ve borsa boyutları arasında hapis kalan düşünme sistemleri, bir süre sonra sorgulamayı unutur. Hukukçuların, kanunu adalet kabul etmeleri gibi... Mühendislerin hesaplanmayanı proje etmemeleri gibi...
Çoğu kişi bilmez. Para ve maliye politikaları genelde (aslında her zaman) birbiri ile çelişen yöntemler içerir.
Maliye politikasını tanıyınca bunu daha iyi anlarız.
Hazine ve MB'ye politikası uygulanan para maliyeden gelir. Yani vergilerden, tasarruf programlarından... Az önce dar görüşlülük demiştik ya... İşte tarihin en dar görüşlü ve "ben bilmem, kanun bilir, ceza var" diyalektiğinin savunucuları bunlardır. Asla esneme yoktur. Tabii gücü yettiği sürece.
Trafik cezanızı veya vergi borcunuzu ödemezseniz, ülke dışından başka yere kaçışınız da yoktur. Bu maliye politikasının bir ayağıdır. Diğer ayağı ise, kamu kurum harcamalarıdır. Bu konu başlı başına kitaplık bir derinliktedir. Yolsuzluklar, devlet kâr etsin derken milleti aç bırakmalar ve israflar, israflar, israflar... Ve bir de ihanet.
Buna küçük bir örnek.
Bizzat Selçuk Bayraktar'dan bir yıl kadar önce dinledim. Özet olarak şöyle:
"SİHA için devlet her türlü desteği veriyordu.
Ama bütün çalışmalarımız bürokrasi kademelerinde aylarca bekletiliyor ve iş işten geçtikten sonra (!?) onaylanıyordu.
Önce kavramların altını doldurmak lazımdır ki, söylenenler anlaşılabilsin. Ortak tanım olmazsa ne dersek boş...
Para politikası merkez bankası ile hazine arasındaki ilişkilerden ve bu ikisinin eylemlerinden oluşur. Kur ve faizin kontrolünden MB sorumludur.
MB kanunla bağımsızdır. Milli bankaların birliğinden oluşur. Bir miktar da nama yazılı yabancı ortakları vardır.
Kurumda durum tam olarak şudur. Para kendisine teslim edildikten sonra, "Kendi başına davranabilirsin" denilen ama "ara sıra eve de ekmek getir" mantığında sivilceli ergen modunda kanuni bir altyapısı vardır.
Bir genelleme yapacağım. Para piyasası çalışanları hukukçulardan ve mühendislerden daha dar görüşlüdür. Şahısları kasdetmiyorum. Yaptıkları iş olarak... Faiz, döviz, altın ve borsa boyutları arasında hapis kalan düşünme sistemleri, bir süre sonra sorgulamayı unutur. Hukukçuların, kanunu adalet kabul etmeleri gibi... Mühendislerin hesaplanmayanı proje etmemeleri gibi...
Çoğu kişi bilmez. Para ve maliye politikaları genelde (aslında her zaman) birbiri ile çelişen yöntemler içerir.
Maliye politikasını tanıyınca bunu daha iyi anlarız.
Hazine ve MB'ye politikası uygulanan para maliyeden gelir. Yani vergilerden, tasarruf programlarından... Az önce dar görüşlülük demiştik ya... İşte tarihin en dar görüşlü ve "ben bilmem, kanun bilir, ceza var" diyalektiğinin savunucuları bunlardır. Asla esneme yoktur. Tabii gücü yettiği sürece.
Trafik cezanızı veya vergi borcunuzu ödemezseniz, ülke dışından başka yere kaçışınız da yoktur. Bu maliye politikasının bir ayağıdır. Diğer ayağı ise, kamu kurum harcamalarıdır. Bu konu başlı başına kitaplık bir derinliktedir. Yolsuzluklar, devlet kâr etsin derken milleti aç bırakmalar ve israflar, israflar, israflar... Ve bir de ihanet.
Buna küçük bir örnek.
Bizzat Selçuk Bayraktar'dan bir yıl kadar önce dinledim. Özet olarak şöyle:
"SİHA için devlet her türlü desteği veriyordu.
Ama bütün çalışmalarımız bürokrasi kademelerinde aylarca bekletiliyor ve iş işten geçtikten sonra (!?) onaylanıyordu.
Karar aldık. İki ASELSAN, bir HAVELSAN mühendisi ve ben..
2014 yılında bütçesiz ve Saldıray Paşadan başka kimseye de haber vermeden 4 ay boyunca Diyarbakır Havaalanı hangarından çıkmadan, orada yatıp kalkarak çalıştık.
Ve dünyanın en fazla havada kalan, en çok irtifa yapan, en fazla entegre silah taşıyan, en sessiz ve en kontrol edilebilen SİHA'sını yaptık."
Yani... Mesele maliye politikası değil.
Yani aslında mesele, para politikası da değil... Mesele özverili insan meselesi... Veya sadece insan meselesi.
Soru şudur:
MB bünyesinde paraya tapmayan kaç tane uzman vardır ki, Türkiye menfaatine bir çalışma yapıp karar alma mekanizması oluştursun?
Diğer soru da şudur:
Yasa yapıcı ve uygulayıcılar meseleye çağın ve parasal gücün gözüyle mi bakmaktadır yoksa maksimum insani fayda gözüyle mi bakmaktadırlar.
Şimdi, "vergi toplamanın insaniliği nasıl olur?" konusu uzadıkça uzar da...
İnsanı yaşatmadan devlet nasıl yaşasın, düşünmek gerek.
İnsan üzerine mühendislik ve politika tutmaz. O kadar değişken faktörler söz konusudur ki...
Ayet şöyle diyor insana...
"Duaya, salâta kalkın, malın fazlalığını, zekatını verin. Allah imanı zayıf olanları sevmez."
"Salât, zekat ve iman zayıflığı" neden üçü bir arada zikredilmiştir, dersiniz...
Miraç Gecesi aklıma bu takıldı işte.
Saat 04:14
Selam ve duanız eksik olmasın.
2014 yılında bütçesiz ve Saldıray Paşadan başka kimseye de haber vermeden 4 ay boyunca Diyarbakır Havaalanı hangarından çıkmadan, orada yatıp kalkarak çalıştık.
Ve dünyanın en fazla havada kalan, en çok irtifa yapan, en fazla entegre silah taşıyan, en sessiz ve en kontrol edilebilen SİHA'sını yaptık."
Yani... Mesele maliye politikası değil.
Yani aslında mesele, para politikası da değil... Mesele özverili insan meselesi... Veya sadece insan meselesi.
Soru şudur:
MB bünyesinde paraya tapmayan kaç tane uzman vardır ki, Türkiye menfaatine bir çalışma yapıp karar alma mekanizması oluştursun?
Diğer soru da şudur:
Yasa yapıcı ve uygulayıcılar meseleye çağın ve parasal gücün gözüyle mi bakmaktadır yoksa maksimum insani fayda gözüyle mi bakmaktadırlar.
Şimdi, "vergi toplamanın insaniliği nasıl olur?" konusu uzadıkça uzar da...
İnsanı yaşatmadan devlet nasıl yaşasın, düşünmek gerek.
İnsan üzerine mühendislik ve politika tutmaz. O kadar değişken faktörler söz konusudur ki...
Ayet şöyle diyor insana...
"Duaya, salâta kalkın, malın fazlalığını, zekatını verin. Allah imanı zayıf olanları sevmez."
"Salât, zekat ve iman zayıflığı" neden üçü bir arada zikredilmiştir, dersiniz...
Miraç Gecesi aklıma bu takıldı işte.
Saat 04:14
Selam ve duanız eksik olmasın.