İnsanoğlu dünyada yaşamaya başladığından beri içinde bir muhafaza etme, kayıt etme, saklama duygusu vardır.
Çünkü ilk zamanlar bir bakmışlar ki, bir süre sonra sevdikleri, saygı duydukları bazen unutmak istemedikleri kişiler birer birer yaşlanıp hayatlarından gidiyor, onlarla yaşadıkları olaylar ve güzel hatıralar hafizalarından birer birer ya siliniyor ya hayal meyal flu bir hâl alıyor.
Sonraları tüm bu kaybetmek istemedikleri hatıraları mağaraların duvarına kazıma yöntemini bulmuşlar. Bu durum hem kendileri yaşarken hafızalarını taze tutmaya yaramış, hem de kendilerinden sonraki nesillere aktarmış olmayı sağlamış.
Bu keskin bir şeylerle mağaraların taş yüzeylerine kazıyarak kişiler ve olaylar çizme durumu, zaman ilerledikçe ağaç ve taşları oyarak yontarak şekiller elde etme ile devam etmiştir.
İlk çağlarda kağıt yok, boya yok, firça yok... Yontma taş devrinde ne yapsın adam taşı yontmuş ve onlardan hem kendine lazım olan araç gereci hem de bu bahis ettiğimiz figürleri oluşturmuş.
Zaman ilerledikçe bu konuda çok gelişmiş insanoğlu.. Özellikle Milattan önce Roma imparatorluğu devrinde çok revaçta olmuş tüm imparatorların, komutanların, pagan tanrılarının büstleri ve heykelleri meydanları kaplamış.
Çok daha sonra rönesans zamanlarında insanoğlunun, insan figürlerini adeta bir dantel hassasiyetiyle taş üzerinde canlandıracak kadar bu sanatta zirve yaptığını görüyoruz.
Sanat tarihini izlediğimizde bu kayıt etme, yarınlara da saklayabilme, hafızalardaki yerini taze tutma kaygısının ilk çağların taş devri insanlarının güdüsüyle aynı olduğunu müşahede ediyoruz..
Bu durum ilkeldir ama insanlık tarihinde kadimdir oraya kadar tamam..
Fakat dünyada hiç kimse bir roma dönemi heykel sanatçısının geçmişe takılıp yine gidip mağara duvarlarına ciddi ciddi yamuk yumuk öküz resmi kazımaya çalıştığını görmemiştir, veya bir rönesans devri üstadı milattan önce yapılmış heykellerin yapılış tarzına tevessül etmemiştir.
Hele hele böyle bir davranış sürekli ileri doğru hareket etme yaradılışında olan insanoğlu için Orta çağ ortamında bile, ya yeteneksizlik ya da zeka kıtlığı olarak algılanır.
Üstüne bir de "sanatçıyım ben!" afra tafrasını kimse çekmez.. Ona direkt "Hayır sen bir geri zekalısın!" derler.
Tabi bu bahsettiğim konu çok geçmiş yılların konusu, günümüzde böyle tartışmalar olmaz çünkü insanoğlu çok uzun yıllar önce fotoğraf makinesini de 3 boyutlu yazıcıları da icat etti..
Eee aramızda taş devrinden kalma öküz başlı antiloplar da artık kalmadığına göre kimsenin gidip taş yontmaya veya mağara duvarı çızıttırmaya uğraşacağını sanmıyorum.
Mesela bin yıldır balık kılçığından olta da yapmıyoruz, Fred Çakmaktaş gibi kendi arabalarımızı da kendimiz sallayıp ittirmiyoruz..
Onlar hep taş devrindeydi..