Fatih Tezcan, boşandığı eşiyle mesajlaşmasını paylaşarak eşinin çocuklarını kaçırdığını iddia etti.
Tezcan, Aile ve Adalet Bakanlıklarını etiketleyerek paylaştığı yazısına "bir baba yine kendisine çocuklarını göstermeyen anneyi öldürürse, devlet bu konuda ne diyecektir?" sözleriyle devam etti.
Tezcan, "Bugün yasal olarak çocuklarımla olma günümken anne 2 oğlumu 1 kızımı kaçırdı. Bayramlar başta olmak üzere bütün hayatları boyunca babalara bu velayet işkencesini çektiren devlet yetkilileri, çocuklarıyla beraberler mi? Devlet bu zulüm yasalarını değiştirmek için kaç kadın cinayeti daha olmasını bekliyor? Devlet hangi hakla babalara çocuk işkencesi yapıyor? Sözgelimi, bugün bayramda yasal hakkı olan bir baba yine kendisine çocuklarını göstermeyen anneyi öldürürse, devlet bu konuda ne diyecektir? Devlet vergi aldığı vatandaşlarına en iyi kanunları hazırlamak ve bu kanunların sonrasında oluşan durumlarla ilgilenmek zorunda değil midir?" ifadelerini kullandı.
Tabi ki, bu zulüme sadece Tezcan veya onun çocukları maruz kalmamaktadır.
Zira, boşanma kararlarının çoğunda velayet anneye veriliyor. Babaya ise, ayda sadece 2 defa çocukları alma hakkı veriliyor.
Boşanan kadınlar ister istemez eski eşlerine karşı olumsuz düşüncelere girebiliyorlar. Hal böyle oluncada velayeti elinde bulunduran anneler, kendilerine verilen hakları sonuna kadar kullanmak isteyebiliyorlar.
Hatta bazı anneler, Tezcan'ın iddiasında olduğu gibi, çocukların babalarına gitme günlerinde bile bir şekilde bahane bularak, çocukları baba ile görüştürmeme yoluna gidebiliyorlar.
Nede olsa, bu zulme karşılık, caydırıcı hiç bir cezası verilmiyor. Zaten Fatih Tezcan'da cinayetlere vurgu yaparak, bu duruma itiraz etmektedir.
Sonuç olarak, boşanan babalar, çocukları konusunda hukuken anneye mahkum bir hâle getiriliyorlar. Çünkü, boşanmalarda çocuklar bir mâl olarak görülmekte ve tapuları annelerine verilmektedir. Babalar ise, sanki bir bankamatik gibi görülmektdir. Yani çocukların baba ile olan görüşme hakları, nerdeyse tamamen annenin insiyatifine bırakılmaktadır.
Elbette böyle bir uygulamanın; tartışmaları, kavgaları ve nihayetinde cinnet ve cinayetleri netice verebileceği ihtimalini görmemek, en ufak tabirle ahmaklıktır.
Bu zulme maruz kalan çocuklar fazla bir şey yapamasa da, çocukları görmek isteyen babaların bazıları, bu zulme boyun eğmeyerek, mücadale vermek istiyorlar.
Lakin bu mücadelenin bedelini, 1-3 ay arası uzaklaştırma cezaları veya para cezaları ile ödemek zorunda kalabiliyorlar.
Zulmü netice veren mevcut kanunlara ve kanunların sınırlarını zorlayan kararlara imza atanlar bilmelidir ki; bir anne, çocukları ile imtihan edilmesi halinde oturup ağlar, ama bir baba fıtratı gereğince oturup ağlamaz. Bildiği şekilde adaleti sağlamaya kalkabilir.
İşte Fatih Tezcan bu duruma vurgu yaparak, "illaki bir kadın cinayeti daha mı olması lazım" diyor.
Artık şunu iyi anlamalıyız ki, bir kadının fıtratı gereği, boşanma olaylarında duyguları aklının önüne geçebilir. Bu nedenle velayetin sadece anneye verilmesi, yani boşanan babanın çocuklar konusunda fiilen anneye mahkum edilmesi arkası gelmeyecek felaketlerin açık bir habercisidir.
Bu sorunun çözümü için, kanunlarımızca önü açık olan ORTAK VELAYET uygulamasının ivedi olarak hayata geçirilmesi gerekir. Yani boşanan ailelerde, çocukların baba ve anneyi eşit görme imkanı sağlanmalıdır.
Ayrıca her ne olursa olsun, hatta anne zengin olsa bile, çocukların bakımı ve tüm masrafları babaya yüklenmelidir. Tabi ki çocuklar hakkında nihai karar alma yetkisi de babaya verilmelidir.
Çünkü bu, hem islamın hem kültürümüzün hemde aklın bir gereğidir.
Zira boşanmışta olsa bir ailede, baba her daim güçlü olan taraftır. Yani çocukların başına bir hâl gelmesi halinde en hızlı ve en etkili hamleyi yapacak olan taraftır.
Babanın bu yönü fıtratına yerleştirilen koruyup, kollama vazifesinin doğal bir gereğidir.
Bu nedenle babaya, Allah tarafından ayetle verilen ailedeki hakimiyet görevi yok sayılmamalı ve boşanmalarda, çocuklar hakkında nihai sözü söyleme hakkı babaya verilmelidir.
Ama tabi ki babada ciddi bir sorun varsa, o zaman çocuklar hakkında karar verme yetkisi anneye verilebilir.
Tezcan, Aile ve Adalet Bakanlıklarını etiketleyerek paylaştığı yazısına "bir baba yine kendisine çocuklarını göstermeyen anneyi öldürürse, devlet bu konuda ne diyecektir?" sözleriyle devam etti.
Tezcan, "Bugün yasal olarak çocuklarımla olma günümken anne 2 oğlumu 1 kızımı kaçırdı. Bayramlar başta olmak üzere bütün hayatları boyunca babalara bu velayet işkencesini çektiren devlet yetkilileri, çocuklarıyla beraberler mi? Devlet bu zulüm yasalarını değiştirmek için kaç kadın cinayeti daha olmasını bekliyor? Devlet hangi hakla babalara çocuk işkencesi yapıyor? Sözgelimi, bugün bayramda yasal hakkı olan bir baba yine kendisine çocuklarını göstermeyen anneyi öldürürse, devlet bu konuda ne diyecektir? Devlet vergi aldığı vatandaşlarına en iyi kanunları hazırlamak ve bu kanunların sonrasında oluşan durumlarla ilgilenmek zorunda değil midir?" ifadelerini kullandı.
Tabi ki, bu zulüme sadece Tezcan veya onun çocukları maruz kalmamaktadır.
Zira, boşanma kararlarının çoğunda velayet anneye veriliyor. Babaya ise, ayda sadece 2 defa çocukları alma hakkı veriliyor.
Boşanan kadınlar ister istemez eski eşlerine karşı olumsuz düşüncelere girebiliyorlar. Hal böyle oluncada velayeti elinde bulunduran anneler, kendilerine verilen hakları sonuna kadar kullanmak isteyebiliyorlar.
Hatta bazı anneler, Tezcan'ın iddiasında olduğu gibi, çocukların babalarına gitme günlerinde bile bir şekilde bahane bularak, çocukları baba ile görüştürmeme yoluna gidebiliyorlar.
Nede olsa, bu zulme karşılık, caydırıcı hiç bir cezası verilmiyor. Zaten Fatih Tezcan'da cinayetlere vurgu yaparak, bu duruma itiraz etmektedir.
Sonuç olarak, boşanan babalar, çocukları konusunda hukuken anneye mahkum bir hâle getiriliyorlar. Çünkü, boşanmalarda çocuklar bir mâl olarak görülmekte ve tapuları annelerine verilmektedir. Babalar ise, sanki bir bankamatik gibi görülmektdir. Yani çocukların baba ile olan görüşme hakları, nerdeyse tamamen annenin insiyatifine bırakılmaktadır.
Elbette böyle bir uygulamanın; tartışmaları, kavgaları ve nihayetinde cinnet ve cinayetleri netice verebileceği ihtimalini görmemek, en ufak tabirle ahmaklıktır.
Bu zulme maruz kalan çocuklar fazla bir şey yapamasa da, çocukları görmek isteyen babaların bazıları, bu zulme boyun eğmeyerek, mücadale vermek istiyorlar.
Lakin bu mücadelenin bedelini, 1-3 ay arası uzaklaştırma cezaları veya para cezaları ile ödemek zorunda kalabiliyorlar.
Zulmü netice veren mevcut kanunlara ve kanunların sınırlarını zorlayan kararlara imza atanlar bilmelidir ki; bir anne, çocukları ile imtihan edilmesi halinde oturup ağlar, ama bir baba fıtratı gereğince oturup ağlamaz. Bildiği şekilde adaleti sağlamaya kalkabilir.
İşte Fatih Tezcan bu duruma vurgu yaparak, "illaki bir kadın cinayeti daha mı olması lazım" diyor.
Artık şunu iyi anlamalıyız ki, bir kadının fıtratı gereği, boşanma olaylarında duyguları aklının önüne geçebilir. Bu nedenle velayetin sadece anneye verilmesi, yani boşanan babanın çocuklar konusunda fiilen anneye mahkum edilmesi arkası gelmeyecek felaketlerin açık bir habercisidir.
Bu sorunun çözümü için, kanunlarımızca önü açık olan ORTAK VELAYET uygulamasının ivedi olarak hayata geçirilmesi gerekir. Yani boşanan ailelerde, çocukların baba ve anneyi eşit görme imkanı sağlanmalıdır.
Ayrıca her ne olursa olsun, hatta anne zengin olsa bile, çocukların bakımı ve tüm masrafları babaya yüklenmelidir. Tabi ki çocuklar hakkında nihai karar alma yetkisi de babaya verilmelidir.
Çünkü bu, hem islamın hem kültürümüzün hemde aklın bir gereğidir.
Zira boşanmışta olsa bir ailede, baba her daim güçlü olan taraftır. Yani çocukların başına bir hâl gelmesi halinde en hızlı ve en etkili hamleyi yapacak olan taraftır.
Babanın bu yönü fıtratına yerleştirilen koruyup, kollama vazifesinin doğal bir gereğidir.
Bu nedenle babaya, Allah tarafından ayetle verilen ailedeki hakimiyet görevi yok sayılmamalı ve boşanmalarda, çocuklar hakkında nihai sözü söyleme hakkı babaya verilmelidir.
Ama tabi ki babada ciddi bir sorun varsa, o zaman çocuklar hakkında karar verme yetkisi anneye verilebilir.