Para ve piyasa denilince en önemli üç konudan biri paylaşımdır.

Meşhur bir hikaye vardır.

Eşkıya başarılı bir soygun yapmış, ganimeti büyük bir masanın üzerine dökmüşler, paylaşacaklardır. Şefleri sorar:
- Eşit pay mı, tanrının adaleti mi?
Eşkıya da olsalar hep bir ağızdan herkes
- Tanrının adaleti, der.
Şef paylaşıma başlar.
- Bu sana, bu sana, bu sana, bu da sana... diye herkese azar azar pay verir. Böylece üçte birini dağıtıp, kalan yarıdan bayağı fazla olan ganimeti kollarını genişçe açarak önüne çeker...
- Bu da bana.
Herkes şaşırır. İtiraz ederler.
- Şef ne yaptın? Hani tanrının adaletini uygulayacaktın.
- Tanrının adaleti bu. Kimine az verir kimine çok.
...

Etik değerli bir hikaye değil. Bu nedenle bilerek "Allah'ın adaleti" tabirini kullanmadım. Zaten para piyasaları da ahlakî piyasalar değildir.

Eşkıyanın soygun yapması, çaldığı parayı paylaşmasından çok daha kolaydır.

Merkel "gümrük vergisi tehditleri ticaret savaşı demektir, biz de buna göre davranacağız" diyor.

Eğer ki konuşan Merkel ise, konuşturan küresel sermayedir. Şimdi burada kimse yok yahudi, yok siyonist, illimünati vs vs saymasın. Küreselcilerin en büyük tanrısı paradır, parayı severler ve parayı seven paraya doymaz.

Roy Rothschild, ABD'nin Londra büyükelçisi idi. Ölünceye kadar tüm zamanların en zengin adamıydı. Citybank hisseleriyle Alman Merkez Bankasını idare ediyordu. Avrupa Birliğinin Merkez Bankasını da ata memleketi olan Frankfurt'ta açtırdı. AB'nin gizli patronu oldu. Ölünce birleştirmiş olduğu aile dağıldı. Bir kısmı ABD'de kalmayı tercih etti, bir kısmı Çin'e yatırım yaptı ve bir kısmı da Avrupa'da devam etme kararı aldı. Gençlerden bir kısım aile mensubu da, sanal para ile ilgileniyor.

Kısaca küresel sermaye deyince bu malum aileden bahsetmeden olmuyor. Paranın adının olduğu her yerde varlar. Canavarın ABD içindeki kolları bile en az üç başlı durumda... Bu kesin.

Almanya, her zaman için dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olmuştur. 10 ayrı kartel yönetiminden oluşan eyalet ve şansölyeleri... Merkel, ne diyorsa, küresel sermaye istedi diye diyordur.

İşin gidişatı Trump'ın NATO toplantısındaki görüşmelerinde ve konuşmasında netleşecek. Sızan bilgilere göre ABD, yukarıda hikayede anlatılan "tanrının adaleti" uygulamasını savunmak için elinden geleni yapacak... "Benim kumbaram, benim ganimetim, benim param bana" diyecek.

Batının paylaşım dersini anlamak önemlidir. Ona göre strateji ve politika geliştirmek gerekecektir.

Durumun bir başka önemi de şudur ki, AB müzakerelerinin maddelerinden biri de, bizden Merkez bankasını istemektedirler. Kıbrıs'ı istemektedirler. Kıbrıs stratejik önemi kadar karasuları ve petrol aramaları açısından ayrıca bir ehemmiyet arz etmektedir.

Bu durumu anlatılan çerçeve dahilinde değerlendirmek gerekecektir.

Aç gözlülük, tefecilik ve tasarruf... bir süre daha küresel serösyenin tanrıları olmaya devam edecektir.

J. M. Keynes'in şu sözleri sanıyorum ki küresel piyasayı biraz daha iyi anlamamızı sağlar...

"Ekonomide üç nedenden dolayı paraya talep olur: Hareket, tasarruf ve spekülasyon...
... Kapitalist bir demokrasinin, benim tezlerimi kanıtlayacak atılımı yapması imkansızdır; savaş şartları hariç..."

Birinci ve ikinci dünya savaşında bunu gördük.

Sözün özü... Şimdi, küresel sermaye dünyayı savaş ile korkutup, açlık ile terbiye etmeye hazırlanmaktadır.

Umuyorum ki ferasetli adımlar atan bir ülke oluruz. Selam ve dua ile.