TAV İnşaat'ın kurucu ortağı Sani Şener anlattı...
...

Vaktiyle Suriye'de Şam Havaalanının inşaat işi için davet alırlar... Kalkıp durumu incelemek ve bir fizibilite raporu hazırlamak üzere yeri görmeye giderler. Sani Bey, şirket ceo'su ve bir de muhasebeci... Kendileri ile muhatap olacak bir resmi makam ile konunun teknik yönlerini de konuşmaları gerekmektedir.

Varırlar ve önce Sanayi Bakanı ile görüşme yaparlar... Bakanlığın bu konuda hiç bir şeyden haberi yoktur.

Sonra derler "burası diktatörlük ülkesi, iç işleri bakanına gidelim." Giderler ve onun da hiç bir şeyden haberi yoktur.

"Biz dış ülkeyiz, tabi ya..." deyip dış işleri bakanlığına uğrarlar... Yine durum aynı. Onların da bilgisi yok.

Türk Büyükelçilik binasını bulurlar ve "durum bu, böyle bir davet aldık ama muhatap yok" diye dertlerini anlatırlar.

Büyükelçi güler ve onlara durumu açıklar:

"Burada işler öyle bildiğiniz gibi işlemiyor."
"Nasıl işliyor?"
"Esed'in bir dayısının oğlu var, onu bulacaksınız"
"Nasıl bulacağız?"
"Siz bulamazsınız..."
"Nasıl yani, kim bulacak?"
"Siz otelde bekleyin... Keyfinize bakın, onlar sizi bulur."

Birkaç gün sonra bir sabah kahvaltısı sonrası dört beş tane siyah jiple birileri gelir. Herkesin elinde kaleşnikof...

"Sizi almaya geldik" derler... Hep beraber giderler.

Şehrin dışında şato tipi bir villaya giderler. Her taraf siyah elbiseli kaleşnikoflu insanlarla dolu. Kimse konuşmuyor. En son biri gelir "hoş geldiniz" der ve masaya otururlar.

Adam anlatmaya başlar... Bu arada şirket ceo'su laptopu açar... Sani Şener "kapat" der ve kendisi eliyle kapatır.

Adam anlatmaya devam etmektedir.
"Altı ay içinde bitmesi gerekiyor. Problem yok sanırım."
"Evet."
"Ödeme faaliyete geçmeden olmaz."
"Evet."
"Kalite ödülü almazsa ödemede kesinti yaparız."
"Evet..."

CEO ve muhasebeci herşeye "evet" diyen patronlarının bu tutumu karşısında itiraz edecek gibi olsalar da, cesaret edip, o sıra konuşamazlar.

Toplantı biter... Dışarı çıkarlar. En son başbaşa kalıncaya kadar herkes suskundur. CEO dayanamaz sorar.

"Sani Bey... Hesaplara bakmadık. Bilgisayarı kapattınız. Bu mümkün değil... Herşeye de 'evet' dediniz."

"Lan oğlum kaç kaç... Burada 'hayır' denecek durum mu var... Görmedin mi silahlı adamları. Öyle toplantı mı olur? Adam bize hesap kitap mı sordu? Hadi hemen toplanın. Kaçalım."
...
Sani Bey anlatmaya devam etti...
...

Yeşilköy Havaalanı ihalesini alırlar... 300 milyon para gerekmektedir ama zırnık paraları yoktur. Kredi çekmeleri onaylanmış ama ancak yüzde 70 karşılanmaktadır. İslam Kalkınma Bankası yüzde 5 faizle 210 milyon vermektedir. Tamam da... Daha 90 milyona ihtiyaçları vardır. Ortak bulmaları, hisse satmaları ve aldıkları ihaleyi duyurmaları lazımdır Durum ile ilgili, reklam değil ama paralı, yani para ödeyerek bir haber yaptırırlar. Washington Post'ta sadece üç sıra bir haberleri çıkar.

Bir ay kadar sonra Avustralya'dan bir telefon alırlar. Oturup konuşurlar.

"Ne iş ne şekilde yapıyorsunuz?" sorusunu cevaplar ve kendilerini güzelce ifade ederler.

Yüzde 6 hisse karşılığı 70 milyon bedele anlaşırlar ve imza atarlar. Bir hafta sonra, 70 milyon hesaptadır. Bunu duyan bir Fransız şirketi de gelir. 70 milyona yüzde 5 de ona satarlar.

Borsada halka arzdan hemen önce dünyanın en büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs gelir... Hisse ister. Yüzde 15 hisse karşılığı 215 milyon da ondan alırlar. Finans sorunu halledilmiştir.

TAV bugün Avrupa'da alanında 5 büyük kurumdan biri. Hepsi 18 ülkede ve toplamda 73 havaalanında farklı yerlerde birbirleri ile ortak.

Bünyesinde 55 bin kişi çalışıyor. 
...

Birgün bir tanıdığının referansı ile boğaziçi mezunu bir mühendis Sani Beye geliyor. Konuşmasında özellikle "boğaziçi" vurgusu yapınca Sani Bey kızıyor. Şu tarihi cümleyi söylüyor.

"Hangi diploma olursa olsun, ömrü en fazla 4 yıldır. 4 yıl sonra bütün diplomalar geçersizdir. Dünya değişiyor, gelişiyor. En son verilerle ilgili projeleri olan birinin görüşleri bütün diplomalardan üstündür."

Bunları niye anlattım... İbretlik örnek hikaye...

TAV Holdingin bugün kendi üzerine bir toplu iğnesi bile yok. Herşey kiralık ama piyasa değeri olarak 10 milyara yaklaşan bir değeri var.

Ve Sani Şener'in üzerindeki ceket bile kiralık...

İşte... Kimi tozu toprağı yutar, kimi de ardından tozu toprağa katar.