Satrançta "en passant" denen bir kural vardır. Aslında yapılan hamle ve gerçekleşen sonuç başkadır. İlk diziliş halindeki piyonun çift kare çıkarken, tek kare çıkmış gibi çaprazında bulunan taşı almasını ifade eder. O taş için bir defaya özel bir durumdur.

Yani bir plan vardır ve sadece bir defa uygulanacaktır. İkinci defası yoktur çünkü ifşa olunması kaçınılmazdır. Aynen, sirkte ip üstünde düşecekmişcesine takla atan birini izlerken "cambaza bak" diyen yankesicinin cüzdanı aşırması durumu gibi...

Nebevi kural: "Akıllı mü'min, aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz."

Yüz düşman az, bir düşman çoktur. Çünkü, düşman bir olunca bizi uyutur, gafil avlayabilir.

İşte bu günler, tam da böyle günlerdir.

Seçim öncesi aday belirlememiş bir CHP bana çok ilginç geliyor. Tamam faka bastılar. Kırık tahtaya denk geldiler. Topallıyorlar. Hiç ummadıkları bir kroşe yediler ve yumruğun etkisiyle yıldız sayıyorlar...

Ama işte hep "ama" diyesim geliyor... Bu sessizliklerinde "bir bit yeniği var" diyorum.

Çünkü, su uyur düşman uyumaz. Şeytan hiç uyumaz.

Her 1 Mayıs öncesi, küresel oyun planlayıcıların boş durmadığını ve tuzaklar hazırladığını düşünürüm.

İşçi sınıfının gazı alınacaktır, alınır. Biraz stres boşaltılır. İki slogan atılır, üç cam kırılır ve işlem tamamdır... Bir yıl daha sesleri çıkmaz... Sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve profesyonel provakatörler, her yıl bu durumu hiç usanmadan tekrarlar...

Devlet de boş durmaz tabii. Önlemini alır. Ama bazen satranç oyunundaki gibi hamleler erken veya geç yapılırsa da, işin işten geçtiği durumlar olur.

2013'te 1 Mayıs öyle ya da böyle geçti... Hava, güllük gülistanlıktı. Borsa rekorlar kırıyor, İMF'ye restler çekiliyor, enflasyon ve faiz oranları düştükçe düşüyordu. Lozan galiplerinin menfaatlerinin bekçisi CHP, yine suskundu. Aynı bugünkü gibi... Ama yağmurdan kaçıp doluya tutulduk. 31 Mayıs ve Gezi Olayları başladı... Her saniyesine şahit oldum.

Şimdi de tetikte olmak gerek, diyorum.

Okçular tepesi hiç bir zaman boş bırakılmamalı, diyorum.

Rabia Meydanındaki direniş tam kazanılmışken kaydedilmişti...

Fırtına öncesi sessizliği iyi okumak lazımdır. Gerçi Reis, dünkü konuşmasında durumun vehametini anlattı. CHP bir ihanet şebekesidir, biliyoruz. Ama bazen, içimizdeki bakar körler hepsinden daha zararlı olabilmektedir.

Kitlesel hipnotizma ve algı operasyonlarının zirve yaptığı bir dönemdeyiz. Bir bardak suda, gemileri alabora edebilecek fırtınalar çıkabiliyor. Nefes borusuna kaçan bir tatlı kaşığı su, insanı öldürebilir.

Bu durumlarda, elimiz her zaman yumruk halinde olmalıdır.

Biz diğer insanların elinden ve dilinden emin olduklarından olursak, ilahi vaad apaçıktır:

"O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar."

Şunun farkındayım: Küresel sermaye bir iç savaş halinde.

Sadece ABD olarak bakarsak bile CIA, Pentagon, hükümet, FBI, FED ve küresel sermaye büyük bir çatışma halindedir. Hepsinden önemlisi, küresel sermaye kendi içinde hücresel bölünmeler yaşamaktadır. Kamu borç yükleri, ABD ve Almanya'da onaylanmayan savunma sanayi giderleri ve artan maliyetler bu iç sürtüşmedeki gerilimleri artırmaktadır.

Her Nemrud'un bir sivrisineği; her filin bir Ebabil'i; her putun bir İbrahim'i vardır. Yeter ki biz layık olalım.

Mü'min kişinin zalimi, yalanın kölesi olandır. Bize HAKK olan yakışır. Allah zalime hidayet vermez.

Selam O'ndan ve dua O'nadır.

Selam ve dua ile.