“Savaş hiledir...”

Bilmeyen varsa tekrarlayabilirim. Ya da bir başkasının ağzından söyleyeyim:

“Bütün savaşlar aldatma üzerine kuruludur.” Savaş Sanatı eserinin yazarı Sun Tzu da böyle diyor. Hz. Muhammed ile aralarında 1100 yıl gibi bir zaman ve onbinlerce metre mesafe var ama sözün özü aynı... Aynı akıl söylemiş gibi.

Hayat mücadeledir. İnançlar arası, kavimler arası, devletler arası, sınıflar arası ve menfaatler arası bir mücadele... Haklı ile haksızın; Hak ile batıl olanın; zalim ile mazlumun; iyi ile kötünün ve hatta, takva ile fetvanın arasındaki bireysel veya toplumsal mücadelenin tamamına hayat denir.

“Roma'ya çıkan bütün yollar meşrudur” anlamında değil, barışta değil ama savaşta uluslararası kuralların hiç biri geçmez; geçmemiştir. Bir insanın yaşama hakkına kasdedilmişken, kalan başka haklardan bahsetmenin zaruretinin sadece mizahi bir değeri olur.

Geçmişte meydan savaşlarında ki, meydan savaşı deyince aklıma ilk gelenlerden biri Mohaç'tır... İki Türk Ordusu... Macar ve Osmanlı... Biri, Atilla torunu ve Hristiyanlığın temsilcisi; diğeri, Ortaasya'dan çıktıktan sonra 500 yıldır İslam'ın bayraktarlığını sürdüren bir geleneğin temsilcisi. Bir tarafta yüzbinlerce kişilik baştan ayağa zırhlı savaşçı ve atları birbirlerine zincirlenmiş süvari birlikleri... Diğer tarafta o zırhları ve zincirleri paramparça edecek olan topların önünde yarı çıplak azap askerleri ve keçeli başlıkları ile yeniçeriler... Sonra kimin oyunu daha güçlü ise o kazanır... Zor oyunu bozmaz; zor oyun, yani teknoloji, kolay oyunu bozar.

Yenilik yapan, çözümünü başkasının bilmediği bir güçle sahaya çıkan her zaman kazanır. Kuralı kim koyarsa, oyunun sahibi o olur.

Hayat savaş, savaş da hile ve aldatma üzerine kuruluysa ve zaman da durmuyorsa, ne su uyuyor ve düşman da hiç uyumuyorsa, hiç bir hile ve aldatma asla yeterli olmaz. Savaş hile, hile hayatsa... Hayatı bilgi ve teknoloji güçlü kılıyorsa... Meseleyi bu çerçevede ele alıp çalışma yapmak lazımdır.

Günümüzde yüzlerce yüksek özellikte devletlerin ve özel şirketlerin uyduları, yüzlerce gsm baz istasyonları, internet ve ona alternatif kullanılabilen elektrik ağları, radyo dalgaları ve sayısız ajandan oluşan haberalma teşkilatlar hep, rakibi veya düşmanı aldatmak için kullanılabilecek bilgi peşindedir. Başkalarının bilmediklerini bilmek, aldatmak, oyun kurmak ve savaş hilesi için en büyük güçtür.

Timur, Yıldırım Beyazıd ile savaşmaya, o zamana kadar Anadolu'nun asla görmediği bir ordu ile gitmişti. Orduda zırhlı filleri vardı, develeri vardı... Dünyanın en iyi okçuları vardı. Sayıca çok üstün bir süvari birliği vardı. Ama yine de Osmanlı Ordusu içindeki Anadolu Beylerini vaatlerle kendi yanına çekmeden savaş meydanına çıkmadı... Sağa sola saldırdı; Sivas'ı, Diyarı Bekri, Kayseri'yi talan etti, moral bozdu. İki Türk sultan bu dünyaya fazla idi, savaştılar, biri esir oldu. Timur Çin'e saldırmaya giderken, ardından toparlanamasınlar diye Anadolu'yu yirmi parçaya bölüp öyle gitti. Yolda öldü... O tarihten bu yana bir daha hiç bir Türk birliği, hiç bir Türk devleti birlik olup Çin'i fethetmeye teşebbüs bile edemedi.

ABD-Rus soğuk savaş dönemine ait iki tarafın da kullanmasıyla meşhur olan bir söz vardır: “Onları aldattığımızdan hiç bir zaman emin olamayacağız.”

Savaşlar gibi... Mesela Yıldırım - Timur savaşı gibi... Kazanan kazandığından asla emin olamaz. Her zaman kaybettikleri daha fazla olabilir veya kaybolan başka hayalleri, yani ömrünün yetmediği hayalleri her zaman daha önemli olabilir.

Günümüzde her alanda savaş var. Kadim tarihin merkezi olan Ortadoğu'da kimin dediği olacak ve kim söz sahibi olacak? Bildiğiniz bütün gizli örgütleri, Siyonist veya Evangelist yapılanmaları çöpe atın. İllimünati filan hikaye... Hergün yüzlerce denklem kuruluyor. Kimse maskesiz meydana çıkmıyor.. Öylesine senaryolar yazılıyor ve oynanıyor ki, sinemalardaki oyunlar yanında çokcuk masalı kalır. Bu nedenle zaten film sektörü bu kadar devlet tarafından destekleniyor. Hem senaryo yazanları çoğaltmak ve hem de kolayca algı oluşturabilmek için...

Jiu Jitsu denen bir savunma sporu vardır... Rakibin gücünü ve saldırı yönünü, rakibin aleyhine çevirerek, çok az güç kullanarak savunma yaparak saldırı temeline dayanır. Günümüzde teknolojik alanda tam da bu spor uygulanıyor.

7,10'dan, yatırım amaçlı dolar alan, Ak Parti milletvekili aday adayları sürpriz bir örnek değil. Daha da acı örnek söyleleyim: Devletten yatırım yapması için teşvik ve hibe alanların aldığı dolarlar ne olacak? Bir araştırılsın bakalım. Ben bir kaç örnek biliyorum.

Söz uzun... Konuyu şimdilik Selçuk Bayraktar'dan bizzat duyduğum bir kaç kelime ile bitireceğim.... Yüksek lisans notu ile ABD'nin en popüler teknoloji üniversitesi MIT'nin en yüksek ikinci notunun sahibi olan, 2004 yılından bu yana kendi bilgisi, emeği ve sermayesi ile TSK bünyesinde Gabar'ından Kato'suna, Diyarbakır'dan

Hakkari'ye kadar askerle beraber dolaşıp çalışmalar yapan Selçuk Bayraktar diyor ki:

“2013 yılına kadar her ne yaptıysak teknolojik sıçrama gerçekleşmedi. Bürokrasiye her ne proje sunduysak, önce bir yıl kadar bekletildi sonra dünyanın başka bir ülkesinde o teknoloji hayata geçirildi. En son tugay komutanı Saldıray Berk Paşaya çıktım, durumu anlattım ve yanımdaki dört mühendisle 4 ay gizlice çalışarak, 2014 yılı başlarında ilk Silahlı İnsansız Hava Aracını, SİHA'yı yaptık. Dünyanın en iyi 4 SİHA'sından biriydi. Hatta hepsinden iyiydi. Bizimki sessizdi. Daha fazla mühimmat taşıyor ve daha yükseğe menzil dışına çıkıyordu.”

Rabbim Hakk uğruna çalışanları muzaffer ve muvaffak eylesin.