(Her bilginin belgesi kaynaklarda mevcuttur.)
1524 yılında Pargalı Sadrazam Makbul İbrahim Paşa Mısır'a giderken, donanmasına Piri Reis kılavuzluk yapmıştır. Paşa, bu sırada Piri Reis'in “Kitabı Bahriye” çalışmalarının müsveddelerini görür. Rodos'a geldiklerinde kitabını tamamlaması ve notlarını bir an önce toparlanması için Gelibolu'ya geri gönderilir. Bu olaydan sonra Pargalı Makbul İbrahim Paşa, Piri Reis'in en büyük destekçisi olur.
Matrakçı Nasuh anlatır... 1550 yılında, Piri Reis, Birinci Hind seferinde Aden'i alır. Üç Portekiz gemisi batırır, 120 esir elde eder. Bu başarılarından dolayı 100 bin akçe terakki ve ilaveten de 25 bin akçe ile mükafatlandırılır.
1552 yılında İkinci Hind denizi seferine çıkan Piri Reis önce Umman'da Portekizlerin elinde olan Maskat kalesini kuşatır ve 128 esirle beraber teslim alır. Bu arada yerel (Şii) Müslüman halk da Portekizlere yardım etmektedir. Hürmüz Boğazındaki adada yine Portekizlilerin elinde bulunan Hürmüz kalesini kuşatır. Adanın tamamı ele geçmiş olsa da, kale ele geçirilemez. 850 kişilik levendler yorulmuş, 10 bin kişiye yaklaşan yerel halkın da güvensizliği ve ihaneti karşısında halsiz düşmüşlerdir. Sonra yaklaşan Portekiz donanması bilgisi ile kuşatma kaldırılır. Kuşatma sonrası Basra'ya gelir. Celalzade'nin bildirdiğine göre burada “Piri resi'in rüşvet alarak kuşatmayı kaldırdığı” dedikodusu yayılmıştır. Vali Kubad Paşa yardım etmez. Piri Reis, 30 parçalık donanmasının 27 parçasını bırakarak Süveyş'e dönmek üzere oradan ayrılır.
Piri Reis, Mısır'a döndüğünde rüşvet dedikodularının oraya da ulaştığını görür. Mısır Beylerbeyi Semiz Ali Paşa kendisini tutuklar. (Bazılarının masalımsı iddialardaki gibi Arnavut Dukakinzade Mehmed Paşa değil...)
Bu arada bu dedikodular, Bağdat Seferine çıkmış olan ve Halep'te bulunan Kanuni sultan Süleyman'a da ulaşır. (Malum bir turizm masalcısı tarihçinin anlatığı bibi Bağdat elimizde değildir. Kaldı ki Basra'daki 5 bin kişi ile İran'ı kuşatmak mümkün olsun...)
Yıl 1553... Kanuni Halep'e gelmeden önce, Konya'da, sevgili oğlu Şehzade Mustafa'yı boğdurtmuştur. Üvey abisi de olsa, abisinin boğdurulmasını kabul edemeyen Hürrem oğlu Şehzade Cihangir de Halep'te kahrından ölmüştür. İşte tam bu sıra Piri Reis'in rüşvet haberleri Kanuni'ye ulaşır... (Yani turizm masalcısı abinin dediği gibi, haber İstanbul'a filan gitmemiş, hatta önce Halep'e gelmiş ve oradan Mısır'a gitmiştir...)
Piri Reis, Mısır Divanında yargılanmaz, gelen emir üzerine idam edilir.
Dedikoduları yayan Kubad Paşa ise idamdan iki ay sonra, dedikoduların asılsızlığı ortaya çıktıktan sonra görevden alınır. Yerel halkın iddialarına kandığından dolayı başka ceza almaz.
Daha sonra, iki misli güçlendirilmiş, 60 parçalık bir donanma iki Hind Denizi seferi daha yapılır. İkisi de başarısız olur. Üstelik 60 parçalık donanmadan da hiç bir şey kalmamıştır. Son seferdeki Galatalı Seydi Ali Reis fırtınada 60 gemi kaybetmiş, karayolu ile İstanbul'a dönmüş, başından geçenleri “mirat ül memalik” adlı kitabında anlatmış ve Kanuni'ye sunmuştur. Piri Reis ise, sadece bir gemi kayıp vermiş ve bir sürü de savaş kazanmış ve fetih yapmıştı. Hatta ilkinde oldukça ciddi mükafatlar da almıştı.
Pargalı İbrahim Paşa'nın ilim adamlarına olan merakı ve Piri Reis'in destekçisi olmasının bilinmesi, Pargalı rakipleri tarafından değerlendirilmiş ve iftira iddialarına kolayca inanılmıştır.
Kaldı ki... 850 kişi ile muhkem bir kale fethedilemez... Fethedilse de elde tutulamaz. Tutulursa başka görevler yapılamaz. Aden ikisi Piri Reis tarafından olmak üzere üç defa fethedilmiş ve üç defa elden çıkmıştır. Bu ayrıntı dikkate alınmadan bazı tarihçi geçinenler Piri Reis'in idamını haklı görmektedir.
Bu konuyu araştırma ve inceleme nedenim, yalan ve iftiranın nelere mal olduğudur. (Turizm masalcısı tarihçinin dediği dosya hikayesi gerçek olsa bile ki aslı yoktur, tarihçilerce ittifakla bildirilen, 850 kişi ile kuşatma yapılıp, fetih yapılıp, İran gibi bir ülkenin Hind yakasında bir cephe tutulması mümkün değildir ve böyle bir olay tarihin hiç bir yerinde görülmemiştir...)
Bazıları neden böyle gerçekler yerine bazı kutsallaştırmalar peşinde anlamıyorum.
Rabbim Piri Reis gibi bilim insanlarının ve 80 yaşlarında bile fetih ve gaza peşinde peşinde olan mücahidlerin değerini bilenlerden eylesin. Rabbim mağfiretiyle mükafatlandırsın.
1524 yılında Pargalı Sadrazam Makbul İbrahim Paşa Mısır'a giderken, donanmasına Piri Reis kılavuzluk yapmıştır. Paşa, bu sırada Piri Reis'in “Kitabı Bahriye” çalışmalarının müsveddelerini görür. Rodos'a geldiklerinde kitabını tamamlaması ve notlarını bir an önce toparlanması için Gelibolu'ya geri gönderilir. Bu olaydan sonra Pargalı Makbul İbrahim Paşa, Piri Reis'in en büyük destekçisi olur.
Matrakçı Nasuh anlatır... 1550 yılında, Piri Reis, Birinci Hind seferinde Aden'i alır. Üç Portekiz gemisi batırır, 120 esir elde eder. Bu başarılarından dolayı 100 bin akçe terakki ve ilaveten de 25 bin akçe ile mükafatlandırılır.
1552 yılında İkinci Hind denizi seferine çıkan Piri Reis önce Umman'da Portekizlerin elinde olan Maskat kalesini kuşatır ve 128 esirle beraber teslim alır. Bu arada yerel (Şii) Müslüman halk da Portekizlere yardım etmektedir. Hürmüz Boğazındaki adada yine Portekizlilerin elinde bulunan Hürmüz kalesini kuşatır. Adanın tamamı ele geçmiş olsa da, kale ele geçirilemez. 850 kişilik levendler yorulmuş, 10 bin kişiye yaklaşan yerel halkın da güvensizliği ve ihaneti karşısında halsiz düşmüşlerdir. Sonra yaklaşan Portekiz donanması bilgisi ile kuşatma kaldırılır. Kuşatma sonrası Basra'ya gelir. Celalzade'nin bildirdiğine göre burada “Piri resi'in rüşvet alarak kuşatmayı kaldırdığı” dedikodusu yayılmıştır. Vali Kubad Paşa yardım etmez. Piri Reis, 30 parçalık donanmasının 27 parçasını bırakarak Süveyş'e dönmek üzere oradan ayrılır.
Piri Reis, Mısır'a döndüğünde rüşvet dedikodularının oraya da ulaştığını görür. Mısır Beylerbeyi Semiz Ali Paşa kendisini tutuklar. (Bazılarının masalımsı iddialardaki gibi Arnavut Dukakinzade Mehmed Paşa değil...)
Bu arada bu dedikodular, Bağdat Seferine çıkmış olan ve Halep'te bulunan Kanuni sultan Süleyman'a da ulaşır. (Malum bir turizm masalcısı tarihçinin anlatığı bibi Bağdat elimizde değildir. Kaldı ki Basra'daki 5 bin kişi ile İran'ı kuşatmak mümkün olsun...)
Yıl 1553... Kanuni Halep'e gelmeden önce, Konya'da, sevgili oğlu Şehzade Mustafa'yı boğdurtmuştur. Üvey abisi de olsa, abisinin boğdurulmasını kabul edemeyen Hürrem oğlu Şehzade Cihangir de Halep'te kahrından ölmüştür. İşte tam bu sıra Piri Reis'in rüşvet haberleri Kanuni'ye ulaşır... (Yani turizm masalcısı abinin dediği gibi, haber İstanbul'a filan gitmemiş, hatta önce Halep'e gelmiş ve oradan Mısır'a gitmiştir...)
Piri Reis, Mısır Divanında yargılanmaz, gelen emir üzerine idam edilir.
Dedikoduları yayan Kubad Paşa ise idamdan iki ay sonra, dedikoduların asılsızlığı ortaya çıktıktan sonra görevden alınır. Yerel halkın iddialarına kandığından dolayı başka ceza almaz.
Daha sonra, iki misli güçlendirilmiş, 60 parçalık bir donanma iki Hind Denizi seferi daha yapılır. İkisi de başarısız olur. Üstelik 60 parçalık donanmadan da hiç bir şey kalmamıştır. Son seferdeki Galatalı Seydi Ali Reis fırtınada 60 gemi kaybetmiş, karayolu ile İstanbul'a dönmüş, başından geçenleri “mirat ül memalik” adlı kitabında anlatmış ve Kanuni'ye sunmuştur. Piri Reis ise, sadece bir gemi kayıp vermiş ve bir sürü de savaş kazanmış ve fetih yapmıştı. Hatta ilkinde oldukça ciddi mükafatlar da almıştı.
Pargalı İbrahim Paşa'nın ilim adamlarına olan merakı ve Piri Reis'in destekçisi olmasının bilinmesi, Pargalı rakipleri tarafından değerlendirilmiş ve iftira iddialarına kolayca inanılmıştır.
Kaldı ki... 850 kişi ile muhkem bir kale fethedilemez... Fethedilse de elde tutulamaz. Tutulursa başka görevler yapılamaz. Aden ikisi Piri Reis tarafından olmak üzere üç defa fethedilmiş ve üç defa elden çıkmıştır. Bu ayrıntı dikkate alınmadan bazı tarihçi geçinenler Piri Reis'in idamını haklı görmektedir.
Bu konuyu araştırma ve inceleme nedenim, yalan ve iftiranın nelere mal olduğudur. (Turizm masalcısı tarihçinin dediği dosya hikayesi gerçek olsa bile ki aslı yoktur, tarihçilerce ittifakla bildirilen, 850 kişi ile kuşatma yapılıp, fetih yapılıp, İran gibi bir ülkenin Hind yakasında bir cephe tutulması mümkün değildir ve böyle bir olay tarihin hiç bir yerinde görülmemiştir...)
Bazıları neden böyle gerçekler yerine bazı kutsallaştırmalar peşinde anlamıyorum.
Rabbim Piri Reis gibi bilim insanlarının ve 80 yaşlarında bile fetih ve gaza peşinde peşinde olan mücahidlerin değerini bilenlerden eylesin. Rabbim mağfiretiyle mükafatlandırsın.