IMF en son dün ve başta olmak üzere, para piyasasının küresel sermaye tetikçileri ve özel sektör para piyasası aktörleri diyor ki...
"Türkiye için gerekli olan, güçlü bir ekonomi politikası ve bağımsız bir merkez bankasıdır."
Güçlü ekonomi politikasını geçiyorum. "Böyle önemli konuyu geçtikten sonra konuşacak ne kaldı?" diyebilirsiniz. Konuşuruz... Ama sonra. Hem kurallarını bizim koymadığımız hiç bir şeyde, güçlü olmamız mümkün değildir. Hele ki para piyasalarında dereyi geçerken kural değiştirmek çok alışıldık bir durum haline gelmişse...
Mesele "Deli Dumrul ve köprüsü" hikayesindeki gibidir. Köprüden geçmek bedava değildir. Ücrete itiraz etmek bile ücrete tabidir. Duruma itiraz eden ise hem dayak yer, hem de köprüden geçebilmek için 5 yerine 15 akçe öder...
Halk Bankası olayında da böyle olmuştur. En sonunda diğer özel bankalar gibi kamu bankaları da, malum ucuz dolar olayından birkaç gün sonra blockchain anlaşmasını yapmıştır. Halk Bankasının kayıtları önemliydi. Sisteme dahil olmak istemiyordu.... Blockchain anlaşması olayının özü de, nanoteknolojik kuantum bilgisayarı yarışında önde olduğu bilinen IBM ile bağlantılı olmasıdır. Şimdi kimse çıkıp da "olayda hack durumu yok" demesin, ben inanmam.
Sözün özü, Deli Dumrul'dan dayak yemek yerine, dayak atarak kendi köprümüzü yapabildiğimiz gün bağımsız ekonomimiz olur...
Bağımsız Merkez Bankası da bu durum ile duygusal ve doğrusal olarak birinci dereceden bağlantılıdır. Bugün bağımsız bir Merkez Bankası teknik olarak mümkün değildir. Ya ait olduğu topraklardaki hakim devlete bağlı olur, ya da küresel veya yerel özel para piyasası aktörlerine bağlı olur...
Öyleyse... MB'nin bunların dışında bir gücün menfaatine politikalar geliştirmesi de mümkün değilken bu bağımsızlık teranesi neden bu kadar dillendirilmektedir
Türkiye kanunlarına göre MB rezervlerinin oranı yüze 7 civarındadır. Duruma bu açıdan bakalım bir de... Başta ABD olmak üzere bir çok batı ülkesinde yüzde 10 olan bu oranın Türkiye için yüzde 3'lere düşmesi isteği, bağımsızlık talebi olanların isteklerinden biridir.
Bir diğer bağımsızlık isteği ise, hazine ile aynı bakanlığa bağlı olmasını kabul etmemektir. Çünkü MB, hazine ile aynı bakanlığa bağlı ve ortak politikalar geliştiriyor. Gücü ikiye katlanmış ani manevralar yapabiliyor...
Evet, durumumuz pek iyi değil. Kabul. Ama, hiç dış borcu olmayan, petrol zengini Venezuela ve İran örneğinden kat kat iyiyiz. Güçlü bir bankacılık sistemimiz var ve saldırılar da göstermelik.
Evet saldırılar göstermelik... Danışıklı dövüş... Saldırıyı yapanlar, Yapı Kredi, Garanti ve Şekerbank gibi büyük bankaların büyük ortakları zaten... Sonra, İş Bankası gözü o tarafta olan bir zihniyetin yönetiminde... Daha sonrası, bütün para piyasası çalışanlarının tek bir düşüncesi vardır: daha fazla maaş ve daha fazla prim... Aylık 50 bin dolarlık primler mesela... Bu maaş miktarı ile devletin yanında yer almasını beklediğiniz kaç memuru satın alamazsınız? Büyük bankaların en düşük fon müdürünün maaşı 15 bin dolar ve artı prim... Bu kıtlıkta gerisini varın siz düşünün...
Bağımsız bir Merkez Bankası mümkün değildir... Ancak, menfaatlerimize hizmet edebilen bir merkez bankası belki mümkün ve bunun için de çok sıkı yaptırım, ceza ve denetimin gelmesi olmazsa olmaz bir şarttır.
Aklıma Asil Nadir geldi. Oldukça meşru borsa oyunları ile dünyanın en büyük market dağıtım ağının yönetimini ele geçirmişti. Vestel'i de, İngiltere'den alıp ülkemize bağışlayan O'dur... Ama sonra ne oldu? Aynı Reza Sarraf ve Hakan Atilla olayı gibi kumpasla herşeyi elinden alınmıştı.
Sistem, kendi dışından olanların başarısını asla hazmedemez. Merkez Bankası bağımsızlığı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Son söz... Artık saldırdıkça kahraman yaptıkları Başkan Erdoğan yerine, veliaht görünümünde duran Bakan Albayrak'a saldırılmaktadır. Gücün içi boşaltılmaya çalışılmaktadır. Bunu bilmek ve tepkileri ona göre vermek elzemdir.
Özellikle de küresel para piyasaları için geçerli kadim kuraldır: Parayı seven paraya doymaz.
Para piyasalarındaki en büyük dostumuz ve yardımcımız da, bu parayı sevenlerin sonsuz tamah ve hırslarıdır. Birbirlerini yiyorlar ve yemeye devam edeceklerdir.
Selam ve dua ile...
"Türkiye için gerekli olan, güçlü bir ekonomi politikası ve bağımsız bir merkez bankasıdır."
Güçlü ekonomi politikasını geçiyorum. "Böyle önemli konuyu geçtikten sonra konuşacak ne kaldı?" diyebilirsiniz. Konuşuruz... Ama sonra. Hem kurallarını bizim koymadığımız hiç bir şeyde, güçlü olmamız mümkün değildir. Hele ki para piyasalarında dereyi geçerken kural değiştirmek çok alışıldık bir durum haline gelmişse...
Mesele "Deli Dumrul ve köprüsü" hikayesindeki gibidir. Köprüden geçmek bedava değildir. Ücrete itiraz etmek bile ücrete tabidir. Duruma itiraz eden ise hem dayak yer, hem de köprüden geçebilmek için 5 yerine 15 akçe öder...
Halk Bankası olayında da böyle olmuştur. En sonunda diğer özel bankalar gibi kamu bankaları da, malum ucuz dolar olayından birkaç gün sonra blockchain anlaşmasını yapmıştır. Halk Bankasının kayıtları önemliydi. Sisteme dahil olmak istemiyordu.... Blockchain anlaşması olayının özü de, nanoteknolojik kuantum bilgisayarı yarışında önde olduğu bilinen IBM ile bağlantılı olmasıdır. Şimdi kimse çıkıp da "olayda hack durumu yok" demesin, ben inanmam.
Sözün özü, Deli Dumrul'dan dayak yemek yerine, dayak atarak kendi köprümüzü yapabildiğimiz gün bağımsız ekonomimiz olur...
Bağımsız Merkez Bankası da bu durum ile duygusal ve doğrusal olarak birinci dereceden bağlantılıdır. Bugün bağımsız bir Merkez Bankası teknik olarak mümkün değildir. Ya ait olduğu topraklardaki hakim devlete bağlı olur, ya da küresel veya yerel özel para piyasası aktörlerine bağlı olur...
Öyleyse... MB'nin bunların dışında bir gücün menfaatine politikalar geliştirmesi de mümkün değilken bu bağımsızlık teranesi neden bu kadar dillendirilmektedir
Türkiye kanunlarına göre MB rezervlerinin oranı yüze 7 civarındadır. Duruma bu açıdan bakalım bir de... Başta ABD olmak üzere bir çok batı ülkesinde yüzde 10 olan bu oranın Türkiye için yüzde 3'lere düşmesi isteği, bağımsızlık talebi olanların isteklerinden biridir.
Bir diğer bağımsızlık isteği ise, hazine ile aynı bakanlığa bağlı olmasını kabul etmemektir. Çünkü MB, hazine ile aynı bakanlığa bağlı ve ortak politikalar geliştiriyor. Gücü ikiye katlanmış ani manevralar yapabiliyor...
Evet, durumumuz pek iyi değil. Kabul. Ama, hiç dış borcu olmayan, petrol zengini Venezuela ve İran örneğinden kat kat iyiyiz. Güçlü bir bankacılık sistemimiz var ve saldırılar da göstermelik.
Evet saldırılar göstermelik... Danışıklı dövüş... Saldırıyı yapanlar, Yapı Kredi, Garanti ve Şekerbank gibi büyük bankaların büyük ortakları zaten... Sonra, İş Bankası gözü o tarafta olan bir zihniyetin yönetiminde... Daha sonrası, bütün para piyasası çalışanlarının tek bir düşüncesi vardır: daha fazla maaş ve daha fazla prim... Aylık 50 bin dolarlık primler mesela... Bu maaş miktarı ile devletin yanında yer almasını beklediğiniz kaç memuru satın alamazsınız? Büyük bankaların en düşük fon müdürünün maaşı 15 bin dolar ve artı prim... Bu kıtlıkta gerisini varın siz düşünün...
Bağımsız bir Merkez Bankası mümkün değildir... Ancak, menfaatlerimize hizmet edebilen bir merkez bankası belki mümkün ve bunun için de çok sıkı yaptırım, ceza ve denetimin gelmesi olmazsa olmaz bir şarttır.
Aklıma Asil Nadir geldi. Oldukça meşru borsa oyunları ile dünyanın en büyük market dağıtım ağının yönetimini ele geçirmişti. Vestel'i de, İngiltere'den alıp ülkemize bağışlayan O'dur... Ama sonra ne oldu? Aynı Reza Sarraf ve Hakan Atilla olayı gibi kumpasla herşeyi elinden alınmıştı.
Sistem, kendi dışından olanların başarısını asla hazmedemez. Merkez Bankası bağımsızlığı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Son söz... Artık saldırdıkça kahraman yaptıkları Başkan Erdoğan yerine, veliaht görünümünde duran Bakan Albayrak'a saldırılmaktadır. Gücün içi boşaltılmaya çalışılmaktadır. Bunu bilmek ve tepkileri ona göre vermek elzemdir.
Özellikle de küresel para piyasaları için geçerli kadim kuraldır: Parayı seven paraya doymaz.
Para piyasalarındaki en büyük dostumuz ve yardımcımız da, bu parayı sevenlerin sonsuz tamah ve hırslarıdır. Birbirlerini yiyorlar ve yemeye devam edeceklerdir.
Selam ve dua ile...