Tekrarlıyorum.
Tekrar tekrarlıyorum: Suriye diye bir şey yok...
Bu yazı "Hayır, Suriye var" diyenlere hitap etmektedir. Hatta "Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunacağını" söyleyen cahil değilse gafil cumhurbaşkanı adaylarını muhatap almaktadır.
Öncelikle...
Tekrar tekrarlıyorum: Suriye diye bir şey yok...
Bu yazı "Hayır, Suriye var" diyenlere hitap etmektedir. Hatta "Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunacağını" söyleyen cahil değilse gafil cumhurbaşkanı adaylarını muhatap almaktadır.
Öncelikle...
"Suriye" kelimesi nereden gelmiştir? "Suriye" denilen devlet kurulup cetvelle sınırları çizilirken, o cetvelin uçlarını kimler tutmuştur? Bilmek gerekir.
Öncelikle...
Öncelikle...
"Suriye" diye bir devletin varlığını kabul etmek; Osmanlı'nın, Selçuklu'nun, Eyyubi'nin, Zengi'nin, Artuklu'nun ve hicri ilk asırdan beri bu coğrafyada var olan İslâm'ın varlığını ve mirasını reddetmek demektir.
Öncelikle...
Öncelikle...
"Suriyeli" diye bir kimliği kabul etmek, 1200 yıldan daha uzun süreli bir kardeşliğin üzerine toprak serpmek ve bu kardeşliği reddetmektir. Bu kardeşlikle ilgli emperyalist, sömürgeci zihniyetin kölesi olmaktır.
Suriyeli kötü olabilir. Birbiri ile savaşabilir. Biz, birbirimizle savaşmadık mı? Bereketli iki hilalin coğrafyasında kim, kiminle savaşmadı ki?
Nedir Suriye? Anlayalım...
Suriye, kelime olarak Mısır ve Helen kültürünün ikisinde de "Asur" kökünden gelmektedir. Bazı Ermeniler de ata kabul etmektedir Asurluları... Bazı Kürtler de... Ama Asur-Suriye kavramını dil olarak etüd ettiğimizde, Asurca, Süryanice ve nihayetinde Aramice kasdedilir. Ve Aramice ile İbranice kardeş dildir. İsrail için hazırlanan topraklar, dememe gerek yok sanırım.
Yani, Suriye denen tabela devleti kurulurken, sınırları cetvelle çizilirken ve yüzde 80'i Müslüman olan halkın başına yüzde 10'luk bir grubu bile temsil etmeyen sapık bir fırka temsilcilerinin getirilmesi tamamen organize bir işlemdir. Kargaşa ve anarşi her an tetiktedir ve en ufak bir kıvılcımla yangın her zaman mümkündür. Şimdi "Nusayrilik de mezhep ama..." filan diyen olursa -ki demesin suratına kürek yiyebilir- lütfen itikadî bir inceleme yapsın.
Yahu... Anayasasının sekizinci maddesi, "müslüman kardeşliğinden" bahsetmeyi bile müebbet hapis ile cezalandıran bir sisteme ne olur "İslam dairesi içindedir" demeyelim.
Lütfen emperyalizmin, beyinlerimize tecavüz edercesine empoze ettiği ve hatta son 90 yıldır çoğumuzu ikna ettiği bu prangalı fikirlerden kurtulalım. Biz bu değiliz. Ülkemizde 4 milyondan fazla Suriyeli, dediğimiz insan var... 90 yıldır birbirimize düşman yetiştirilip, ezberletildik. Düşman mıyız?
Ben Fırat'ın doğusunu vaad edilmiş topraklara terketmeye hazır zihniyette olmayı kabul etmiyorum.
Suriye diye bir devletin varlığını kabul eden zihniyet, önce "Hatay" konusuna açıklık getirmelidir. O coğrafyada her şehir ayrı birer "Hatay" olmaya adaydır. Hatay nasıl Türkiye'ye katıldı? Bir bakın isterseniz.
Demokrasi ve cumhuriyet derken, insanları esarete terketmek değil, insanların özgürlüğüne saygı duymak gerektiğini niye unutuyoruz?
Böyle bilinsin.
***
Bazen tarih bize o kadar güzel yol gösterir ki...
Suriyeli kötü olabilir. Birbiri ile savaşabilir. Biz, birbirimizle savaşmadık mı? Bereketli iki hilalin coğrafyasında kim, kiminle savaşmadı ki?
Nedir Suriye? Anlayalım...
Suriye, kelime olarak Mısır ve Helen kültürünün ikisinde de "Asur" kökünden gelmektedir. Bazı Ermeniler de ata kabul etmektedir Asurluları... Bazı Kürtler de... Ama Asur-Suriye kavramını dil olarak etüd ettiğimizde, Asurca, Süryanice ve nihayetinde Aramice kasdedilir. Ve Aramice ile İbranice kardeş dildir. İsrail için hazırlanan topraklar, dememe gerek yok sanırım.
Yani, Suriye denen tabela devleti kurulurken, sınırları cetvelle çizilirken ve yüzde 80'i Müslüman olan halkın başına yüzde 10'luk bir grubu bile temsil etmeyen sapık bir fırka temsilcilerinin getirilmesi tamamen organize bir işlemdir. Kargaşa ve anarşi her an tetiktedir ve en ufak bir kıvılcımla yangın her zaman mümkündür. Şimdi "Nusayrilik de mezhep ama..." filan diyen olursa -ki demesin suratına kürek yiyebilir- lütfen itikadî bir inceleme yapsın.
Yahu... Anayasasının sekizinci maddesi, "müslüman kardeşliğinden" bahsetmeyi bile müebbet hapis ile cezalandıran bir sisteme ne olur "İslam dairesi içindedir" demeyelim.
Lütfen emperyalizmin, beyinlerimize tecavüz edercesine empoze ettiği ve hatta son 90 yıldır çoğumuzu ikna ettiği bu prangalı fikirlerden kurtulalım. Biz bu değiliz. Ülkemizde 4 milyondan fazla Suriyeli, dediğimiz insan var... 90 yıldır birbirimize düşman yetiştirilip, ezberletildik. Düşman mıyız?
Ben Fırat'ın doğusunu vaad edilmiş topraklara terketmeye hazır zihniyette olmayı kabul etmiyorum.
Suriye diye bir devletin varlığını kabul eden zihniyet, önce "Hatay" konusuna açıklık getirmelidir. O coğrafyada her şehir ayrı birer "Hatay" olmaya adaydır. Hatay nasıl Türkiye'ye katıldı? Bir bakın isterseniz.
Demokrasi ve cumhuriyet derken, insanları esarete terketmek değil, insanların özgürlüğüne saygı duymak gerektiğini niye unutuyoruz?
Böyle bilinsin.
***
Bazen tarih bize o kadar güzel yol gösterir ki...
Bakmak gerek, bakınca görmek gerek, görünce bilmek ve anlamak gerek. Ermek gerek ve erince bir daha bakmak gerek.
Yıl 1240...
Yıl 1240...
Şam'da Kasiyun Dağı etekleri...
Halk der ki:
"Bizim taptığımız Allah'tır."
'Biz, Biz'i görürüz ve biliriz' ekolünün ekber bir öncüsü olan Şeyh, küçük bir tepenin üstünde durmuştur. Der ki:
"Sizin taptığınız din ü dinarı, ben ayaklarımın altına aldım."
Yıl 1516 olur.
Yıl 1516 olur.
Sin, Şın'a girer ve Mim'in muradı hasıl olur.
Sultan Selim, Şam ve Muhyiddin Arabi vakası.
'Allah'a tapıyoruz' diyenlere, 'taptğınız her neyse, onu ayaklarımın altına aldım' denilen yerde, ordunun 8 yıllık masrafına denk, Sultan Baybars'ın hazineleri bulunur.
Yıl 1526'ya gelindiğinde...
Yıl 1526'ya gelindiğinde...
Şam'da, Sultan Baybars'ın 10. kuşaktan bir torunu olur.
Merci Dabık savaşından 10 yıl sonra...
Adını Takuyiddin Mehmed koyarlar...
Osmanlı İmparatorluğu, gücün ve sınırlarının zirvesindedir. Fas'tan Atlas Okyanusundan, Açe Sumatra'ya Hind Okyanusuna selam verilmekte, Ukranya ovalarından Hicaz'a at koşturulmaktadır. Dünya dar gelmektedir.
1577 olduğunda, bu toprakları bir kuyruklu yıldız ziyaret eder.
Osmanlı İmparatorluğu, gücün ve sınırlarının zirvesindedir. Fas'tan Atlas Okyanusundan, Açe Sumatra'ya Hind Okyanusuna selam verilmekte, Ukranya ovalarından Hicaz'a at koşturulmaktadır. Dünya dar gelmektedir.
1577 olduğunda, bu toprakları bir kuyruklu yıldız ziyaret eder.
Ve hemen ertesi yıl, İstanbul'da büyük bir veba salgını başlar.
Veba demek, Allah'ın gazabı demektir.
Veba demek, Allah'ın gazabı demektir.
Demek ki, Allah'ın işine karışılmıştır.
Gerçi, bugünkü Tophane sırtlarında, Şamlı bir Türk alim olan Takuyiddin, tam tersini söylese de... Anlaşılmıyordu.
(Merak etmeyin, çizdiği yıldız haritaları hala geçerli ve nasıl hesaplama yapıldığı da, hala anlaşılamadı.)
Tanjant, sinüs, cebir hesapları ve hatta gelecek yüz yıllara ait yıldız haritaları çizmek te ne demek oluyordu.
Gemiler sıra sıra dizilir boğaza...
Gemiler sıra sıra dizilir boğaza...
Fatih'in Uluğ Bey için yaptırdığı Rasathane topa tutulur, yerle bir edilir... Çünkü, burada meleklerin ayaklarının haritası çiziliyordu.
İyi de olur (!?).
Sonuçta...
Dedikodudan bile hızlı yayılan veba, tedavi edilmiştir.
O kalibrede düzgün bir rasathanemiz, hala yok.
O kalibrede düzgün bir rasathanemiz, hala yok.
Yakından tanıdığım en kafası çalışan insanlardan olan, astronomi mezunu Ahmet, astronomi hariç her işi yaptı. Kendine ait, parfüm, jöle, traş köpüğü vb. formülleri bir yana, şu andaki en gözde kurumlarımızdan birinin web sitesini de hazırladı. En son yeni versiyon bir drone yapma peşinde...
Çok sık derim.
Çok sık derim.
İlim çok şeydir ama hayal gücünün yanında hiç bir şeydir.
"Biz, Biz'i görürüz ve biliriz" diyen Şeyh, bu hayal gücü denen şeyin çıtasını öyle yüksek bir yere koymuştu ki... Nostradamus denen rahip, ondan sadece Endülüs'te kalan tozlarla yıldız olmuştur. Şimdi, oraya bile hayal gücümüz zorlanıyor.
Şeyh diyor ki...
"Biz, Biz'i görürüz ve biliriz" diyen Şeyh, bu hayal gücü denen şeyin çıtasını öyle yüksek bir yere koymuştu ki... Nostradamus denen rahip, ondan sadece Endülüs'te kalan tozlarla yıldız olmuştur. Şimdi, oraya bile hayal gücümüz zorlanıyor.
Şeyh diyor ki...
"28 defa ihrama giren, dini necm adamın izindeki talabesi..."
Dini Necm... Din ve yıldız, Necmeddin.
28 ihram... Erbakan.
Merih şafağa girdiğinde, zalim sultan öldüğünde...
Kudüs'te ordu namazı.
Haberler geliyor.
Kudüs'te ordu namazı.
Haberler geliyor.
Afrin sokaklarına artık tebessümler hakimmiş.
Halep yollarında çalışmalar varmış.
Münbiç bizi bekliyormuş.
Bosna bizi herkesten çok seviyormuş.
Arakanlılar, kendilerini unutmuş bize dua ediyorlarmış.
Kudüs'te suya hasret gönüller, bu defa iftar olsun diye dua ediyorlarmış.
Allah mücahidlerin yardımcısı olsun.
Allah mücahidlerin yardımcısı olsun.
Mansur ve muzaffer ordumuzun başı hiç eğilmesin.
Başkomutan bayramdan sonra görevinin başında olacak inşallah.
Almanya, Rusya ve Çin randevu istiyor. Seçilmiş gibi.
Dünyanın en iyi yapay Ebabil'i, 6 adet Bayraktar tb2 daha, şanlı ordumuza vaktinden 8 ay önce teslim edildi.
Bize layık olmak düşer. Bize çalışmak düşer. Gündelik işlerin fitne, fesat ve kişisel hesaplarının kölesi olmaktan kurtulmadan, yıkacağımız zalim düzenin yerine, daha iyisini getirmek nasib olmaz.
Sahi, Belh Sultanı İbrahim, yatağına yatan cariyeyi niye kırbaçlatmıştı.
Bize layık olmak düşer. Bize çalışmak düşer. Gündelik işlerin fitne, fesat ve kişisel hesaplarının kölesi olmaktan kurtulmadan, yıkacağımız zalim düzenin yerine, daha iyisini getirmek nasib olmaz.
Sahi, Belh Sultanı İbrahim, yatağına yatan cariyeyi niye kırbaçlatmıştı.
Sonra, sarayın damından bir damla göz yaşı gibi nasıl HİÇ olabilmişti. Önce kibrimizi ayaklar altına alıp, yalnızca ve yalnızca ona kul olmayı bilmeliyiz.
Eyyamcılığın hengamesinde zafer zahir olmaz.
Selam ve dua ile kalın.
Selam ve dua ile kalın.