Kripto nedir ve kimdir? Kelime anlamına bakmayın hemen..

Paraya tapan, kul hakkına tenezzül eden, zekatını vermeyen ve sadaka bilinci olmayan herkes para ile satın alınabilir ve bu camianın hepsi kripto adayıdır veya kriptodur.

Nefsine tapan, sözü ağzına aldığında doğru mu, yanlış mı dikkat etmeyen, yalan söylemekten çekinmeyen ve rahat yalan söyleyen herkes güvenilmezdir, kripto adayıdır veya kriptodur.

Menfaatlerine tapan, emanet gibi bir değerin anlamından habersiz, insanları lekelemekten ve asılsız ithamlardan çekinmeyen herkes birer kripto adayıdır veya kriptodur.

Boşuna her yerde FETÖ'nün mankurtlarını aramayın. Bu çirkin vasıflara sahip herkes birer saatli bomba gibidir ve dikkat edilmesi gerekir.

Türkiye olarak iç ve dış ciddi rakiplerimiz var. Bugünü yaşayarak test ettiğimizde iş işten geçmiş olabilir.

Menderes'e bakalım. Kuyusunu kim, nasıl, ne şekilde ve niye kazdı? Düşünelim.

14 Temmuz 1958 sabahı Yeşilköy Havaalanı... 1955 yılında kurulan Bağdat Paktı Zirve Konferansı'na katılmak üzere İran Şahı Rıza Pehlevi ve Pakistan Cumhurbaşkanı İskender Mirza'nın uçakları havaalanına inmiş ve Irak Kralı İkinci Faysal'ın uçağı bekleniyordu.

Çok geçmeden alana bomba gibi bir haber geldi. Kral İkinci Faysal vahşice öldürülmüştü. Sadece kral değil, bütün ailesi ve saraydaki kedi ve köpek dahil bütün canlılar katledilmişti...

Çünkü Kral Faysal, Musul'da Türkmenler için referandum yapacaktı. Çünkü, petrolü halklar arasında adaletli dağıtımdan yanaydı. Çünkü, Fırat ve Dicle çevresinde akan kan dursun istiyordu...

Çünkü Kral Faysal demişti ki: "Arap birliği değil, bize lazım olan İslam Birliğidir. Arap birliği gibi faşist oluşumlar önümüzü keser."

Ne kadar ilginç değil mi?

1959 Şubat ayında, Londra'da inişe geçerken düşen uçakta cayır cayır yanan insanlar vardı. Başbakan Adnan Menderes mucizevi bir şekilde kurtulmuştu.

O yolculuğa çıkmadan önce Menderes ne açıklama yapmıştı, ne demişti? Hatırlatayım:

"Bu millet isterse hilafeti bile getirir."

Uçak suikastı başarısız oldu. Tek suikast değildi bu... İlginç olanlardan biri... Zehirlenme teşebbüsü bir kadın tarafından ortaya çıkarılmıştı. Ama "küresel iç ve dış şeytaniler" pes etmedi, vaz geçmedi. 27 Mayıs darbesinin esas hedefi, Kral Faysal'ın dillendirdiği "İslam Birliği" ve Menderes'in sözünü ettiği "Hilafet" olgusundan başkası değildi. Geride kalan Bağdat Paktı hariç, Menderes'in Bağdat ziyareti, Faysal'ın boğazda balık tutması, son padişah Vahdettin'in torunu ile evlenmesi olayı hariç hepsi teferruattı.

1988 yılı Pakistan... Ziya ül Hak, bir tatbikattan dönerken uçağı düşer. Ne ilginçtir ki, Türkiye ziyareti sonrası "İslam Birliği ve Hilafet" sözlerini eden bir devlet başkanı daha suikasta uğramıştır.

Bu tür suikastlara daha ilaveler yapılabilir. Konumuz ders alınması amacıyla, karşımızdakilerin geçmişte yaptıklarına bakıp bugünü anlamaya çalışmaktır.

Bu tarihi bilgiler ışığında "kripto kimdir?" sorusunu kendimize tekrar soralım.

FETÖ şerefsiz bir kukla, aşağılık bir maşa ve tabana "Müslüman" kimliği ile mankurtlar salmış oldukça organize bir aklın ürünü idi. Ama bir daha aynı yöntemle darbe denemeleri zayıf ihtimal görünüyor. Ya da şöyle diyelim, deşifre olunan yöntem asla denenmez.

Şeytan vaz geçmez. Şeytana verilen süre kıyamete kadardır ve kıyamet daha kopmadı.

Şeytanın silahları bellidir. Makam, mevki, şöhret ve para ile imtihana tabi tutulan insanın kazanması hiç kolay değildir. Bu unsurlara kadın ve dünyevi hevesler de ilave edilebilir.

Dün, CHP içinden çıkmış bir vicdanın sesi olan Adnan Menderes'in kuyusunu kazanları, ona gerçek sebepleri saklayıp itibar suikastı yapanları ve nihayetinde darbeyi yapanları aratmayacak nitelik ve nicelikte, küresel şeytani güçlerin maşası olabilecek satılık karakterler bugün de mevcuttur. Bu teşebnüste defalarca bulunmuşlardır.

Bu konuları değerlendirirken soyut etik değer kadar, somut mihenk taşları da asla ihmal edilmemelidir.

Mesela, Mavi Marmara olayı, Gazze ve nihayetinde Kudüs ile ilgili konularda İsrail literatürü bir ağızla konuşmak, embesil bir zeka ürünüdür...

Mesela, MİT Tırları olayı bu memleketin mahremiyetine suikasttır. Savunmak fecaattir... 

Mesela, 15 Temmuz girişimi bizim ciğerimizi sökmeye teşebbüstür. 

Mesela, dün dava açılan namaz kılan memurlar, adi suçlu muamelesi gören dini bütün öğrenciler ve cümle mazlumlar coğrafyası olarak dünün zalimleri ile işbirliği bugün ne derece anlamlıdır. Bir oy için, bu dünden bugüne siyasal kimlik değiştirenlere itibar etmek gerizekalılık değil de nedir?

Vakit, kriptoların suikastını teşhir ve tenzih zamanıdır. Bilelim ki, her kripto potansiyel bir suikastçıdır.

Vakit bu vakittir. Para piyasası, iş dünyası, oligarşik anarşizm ve bürokrasi devletin bütün hücrelerini kanser etmeden önce müdahale için elimizde bir fırsat vardır.

Vakit, adaleti gerçekleştirmesi gerekene gücü verme vaktidir. Vakit, asla telafisi olmayan bir değerdir. Düşünelim ve değerlendirelim.

Selam ve dua ile...