Anlam ve söz olarak Hoca Ahmed Yesevi'den Karacaoğlan'a, Ömer Hayyam'dan Pir Sultan Abdal'a kadar gelen bir deyiştir:
"Cehennemde dal odun yoktur, herkes ateşini bu dünyadan götürür."
Bir dava insanı olmak, oturulan, yatılan ve yemek yenilen evin ortasında meydan ateşi yakmak gibidir. Mecazdaki bu ifadeyi, dava adamlığında yaşamıyor ve hissetmiyorsanız kendinizi sorgulayın derim.
Doğruları yaptığınız ve söylediğiniz için rahatsız edilmiyorsanız, başınıza ummadık şeyler gelmiyorsa ve herkes sizden memnunsa bir yerlerde mutlaka bazı eksiklikler vardır demektir. Kötüler sadece kötülüğe hizmet edenden memnun olurlar ve dünyada herkes asla her daim iyi kalmaz, kalamaz.
İbrahim tek başına ümmet idi. Ateşlere meydan okurken İbrahim gibi olmak lazımdır. Bu öyle bir meydan okuma olmalıdır ki, ateş korkmalı yakmayı unutmalıdır.
Kötü ile mücadele etmeden önce kötülükle mücadele etmelidir. Yoksa hangi "iyi" olursa olsun; eğer ki havada para, makam, mevki, şöhret ve şehvet kokusu varsa birer "kötü" adayıdır. Kötülük var olduğu ortamda serbest ise asla küçülmez, hep büyür. Çünkü kötülük ile nefis arasında öyle bir bağ vardır ki, çoğu zaman engel olmak mümkün değildir.
Zekat vermemek cehenneme odun hazırlamaktır. Cimrilik yapmak, Allah'ın verdiğini exirgemek de aynı... Hele ki kul hakkı. Kul ile hesaplaşma bitmeden diğer hesaplara başlanmaz.
Bir başka insana en ufak zarar verecek olan yalan ve iftira da, cehennemin zor sönen odunlarındandır.
İnsan, insanın kurdudur. İnsanı, insan yer bitirir. Kimse masum değildir. O halde... Allah'ın, tövbe kapısını kapatmadığı insana hoşgörü şarttır. Af, hesaplaşma ve helalleşme ayrı konu. Nasıl ki ticarette emek olmadan, gayret olmadan ücret olmuyorsa, daha önemli bir dünya için de emek ve gayret olmadan, bedel ödemeden helalleşme olmaz. Ya da şöyle, hak helal edilmez, ettirilir. Tabii ki kafaya tabanca dayayarak ve tehditle değil, vicdan ile. Vicdan en büyük dindir.
Kötülük, kötü ile var olur. Kötünün iyi olması kötülüğü öldürür. Kötülük iyiliğe dönüşmez ama kötü iyiye dönüşür ve her kötü aynı zamanda sonsuz da bir iyidir. Şimdi sanıyorum ki konuya şahıslar üzerinden yaklaşmanın oluşturacağı tahribat anlaşılmıştır. Gerçi hemen herkes, konuya şahıs üzerinden yaklaşıyor olsa da, bu çok yanlıştır.
Nasılsa herkes ölecek ve bu dünyadan maddi bir şey götüremeyeceğiz. Kefenin cebi yok...
Kefenin cebi yokken enseyi fazla karartmayalım diye bir fıkra...
"Cehennemde dal odun yoktur, herkes ateşini bu dünyadan götürür."
Bir dava insanı olmak, oturulan, yatılan ve yemek yenilen evin ortasında meydan ateşi yakmak gibidir. Mecazdaki bu ifadeyi, dava adamlığında yaşamıyor ve hissetmiyorsanız kendinizi sorgulayın derim.
Doğruları yaptığınız ve söylediğiniz için rahatsız edilmiyorsanız, başınıza ummadık şeyler gelmiyorsa ve herkes sizden memnunsa bir yerlerde mutlaka bazı eksiklikler vardır demektir. Kötüler sadece kötülüğe hizmet edenden memnun olurlar ve dünyada herkes asla her daim iyi kalmaz, kalamaz.
İbrahim tek başına ümmet idi. Ateşlere meydan okurken İbrahim gibi olmak lazımdır. Bu öyle bir meydan okuma olmalıdır ki, ateş korkmalı yakmayı unutmalıdır.
Kötü ile mücadele etmeden önce kötülükle mücadele etmelidir. Yoksa hangi "iyi" olursa olsun; eğer ki havada para, makam, mevki, şöhret ve şehvet kokusu varsa birer "kötü" adayıdır. Kötülük var olduğu ortamda serbest ise asla küçülmez, hep büyür. Çünkü kötülük ile nefis arasında öyle bir bağ vardır ki, çoğu zaman engel olmak mümkün değildir.
Zekat vermemek cehenneme odun hazırlamaktır. Cimrilik yapmak, Allah'ın verdiğini exirgemek de aynı... Hele ki kul hakkı. Kul ile hesaplaşma bitmeden diğer hesaplara başlanmaz.
Bir başka insana en ufak zarar verecek olan yalan ve iftira da, cehennemin zor sönen odunlarındandır.
İnsan, insanın kurdudur. İnsanı, insan yer bitirir. Kimse masum değildir. O halde... Allah'ın, tövbe kapısını kapatmadığı insana hoşgörü şarttır. Af, hesaplaşma ve helalleşme ayrı konu. Nasıl ki ticarette emek olmadan, gayret olmadan ücret olmuyorsa, daha önemli bir dünya için de emek ve gayret olmadan, bedel ödemeden helalleşme olmaz. Ya da şöyle, hak helal edilmez, ettirilir. Tabii ki kafaya tabanca dayayarak ve tehditle değil, vicdan ile. Vicdan en büyük dindir.
Kötülük, kötü ile var olur. Kötünün iyi olması kötülüğü öldürür. Kötülük iyiliğe dönüşmez ama kötü iyiye dönüşür ve her kötü aynı zamanda sonsuz da bir iyidir. Şimdi sanıyorum ki konuya şahıslar üzerinden yaklaşmanın oluşturacağı tahribat anlaşılmıştır. Gerçi hemen herkes, konuya şahıs üzerinden yaklaşıyor olsa da, bu çok yanlıştır.
Nasılsa herkes ölecek ve bu dünyadan maddi bir şey götüremeyeceğiz. Kefenin cebi yok...
Kefenin cebi yokken enseyi fazla karartmayalım diye bir fıkra...
...
Parasını çok seven bir adam vardır. Kefenine cep yaptırır ve doktor, mühendis ve muhasebeci üç arkadaşına yemin ile söz verdirir.
Parasını çok seven bir adam vardır. Kefenine cep yaptırır ve doktor, mühendis ve muhasebeci üç arkadaşına yemin ile söz verdirir.
"Bakın üçünüze de 100'er bin dolar verdim. Ben ölünce bu paraları kefenimin cebine koyacaksınız"
Gün gelir, ölür ve gömülür. Bir süre sonra bu üç arkadaş bir araya gelir.
Doktor:
Gün gelir, ölür ve gömülür. Bir süre sonra bu üç arkadaş bir araya gelir.
Doktor:
"Arkadaşlar vicdanım rahat değil. Bir şey itiraf edeceğim. Ben o yüz bin doların sadece yüzde on kadarını koydum kefenin cebine. Nasılsa işine yaramayacak diye...'
Mühendis:
Mühendis:
"Sen de çok insafsızmışsın. Ben hiç olmazsa yarısını koydum. İhale vardı..."
Muhasebeci:
Muhasebeci:
"Size güven olmaz. Benden uzak durun, dolandırıcı soyguncular. Ben tam yüz bin dolar değerindeki banka çekini koydum cebine..."
...
Ölümden sonraki dostlarımızın en samimi davranışları bu yönde olacaktır. İsterseniz deneyin. Kefenin cebi yok dediklerine inanmayın. O kefenin cebine bazen binlerce ton odun bile sığar.
Ölümden sonraki dostlarımızın en samimi davranışları bu yönde olacaktır. İsterseniz deneyin. Kefenin cebi yok dediklerine inanmayın. O kefenin cebine bazen binlerce ton odun bile sığar.