Altın kural şudur:
Altına sahip olan kuralı koyar.
(Konu mühim çünkü yine bir Mayıs öncesindeyiz ve okçular tepesi asla boş kalmamalı...)
Gezi öncesi asıl büyük eylem, 1 Mayıs 2013 tarihinde olacaktı. Dünya Sendikalar Konfederasyonu Başkanı Burrow diye biri İstanbul'a gelmiş ve "Dünyanın en büyük 1 Mayıs yürüyüşünü yapacağız" demişti.
Büyükşehir Belediye ulaşımı kesti ve tutmadı.
1 Haziran'da da ulaşım kesilmişti ama bu defa hesaplanamayan bir başka faktör vardı. Polis ve içindeki kriptolar provakasyona çok iyi hazırlanmışlardı. Bu konunun ayrıntılarını tanıdığım bütün polislerle konuştum. Sonrasını da hepimiz yaşadık ve gördük...
Peki ama niye?
Bir yıl öncesine gidelim... 2012 yılı başlarında "Altın ve Değerli Taş İthalatı" ile ilgili kanunlarda iki değişiklik yapıldı. İthalata vergi kalktı. 17 şirkete imtiyazlı altın ithalatı yetkisi verildi. (Rıza Sarraf bunlardan sadece birinin temsilcisi idi.)
Aklımdaki bir rakam, 7 ayda 270 ton altın ithali yapılmıştı... Hatta Dünya Gazetesinin ekonomi köşesinde bir yazı hatırlıyorum çok gülmüştüm.
Neymiş "Altın ticaretinde rekor açık" varmış... Şundan güldüm: Biri sizin eve devamlı baklava, börek veya kebap taşıyor... Sen de açlıktan nefesin kokarken, gelen bu nimetlere vergi keseceksin... Yani gazetedeki yazı resmen bunu savunuyordu.
Bilmeyenler için açıklayayım. Türkiye'ye gelen altın da, karşılığı olarak ödenen para da hep Türk Bankalarında kaldı. "5 sent" dilenciliği durumundan, sadece Halk Bankasındaki 60 milyar dolar stok seviyesine ulaşmıştık. Ve petrol ticaretini altın ile yapmaya başlamıştık.
Altın piyasasında ve borsasında, Londra, Dubai ve İsviçre'ye alternatif olmuştuk.
Başka sonuçlar da vardı tabii...
Enflasyon canavarı, tarihinin en dip seviyelerine düşmüştü.
Bütün bunlar küresel sermaye için kabul edilemez gerçeklerdi.
Küresel sermaye ki, en büyük sanal para Amerikan Dolarının tedavülde olduğu her ülkenin merkez bankasında parmağı bulunan, tüm zamanların en büyük zenginleri... Rothschild, Rockefeller ve diğerleri...
Soros Vakıfları olarak bilinen kurumlar, faaliyete geçti. CHP başlangıçta işin dışında tutuldu. Çünkü CHP demek başarısızlık demekti zaten. Bu risk göze alınamazdı. Bütün ama bütün illegal örgütler finanse edildi. Hatta boşluk olan konularda kısa sürede yenileri kuruldu.
Entel-dantel ve gerizekalı türünden ne kadar sanatçı varsa onlar da organize edildi. Ne kadar pagan figür varsa kullanıldı...
Türkiye'nin kural koymasına ve oyunu kendi kurallarına göre oynamasına müsaade edilemezdi.
1975 yılından beri hazırlanan ve hemen her yolla devlet içinde organize olan kripto hücreler uyandırıldı. CHP ve TÜSİAD eylem başladıktan sonra haberdar edildi. Eylem sürekliliği de bu şekilde sağlanmış oldu.
17-25 Aralık 2013 darbe girişimi...
19 Ocak 2014 Mit Tırları Olayı...
7 Şubat Hakan Fidan'ı tutuklama ve aynı anda ameliyata girecek olan REİS'e suikast yapılacak olmasının ortaya çıkması...
Barış Süreci ve KCK Davaları ile sabote edilmesi...
PKK içindeki MİT listesinin deşifre edilmesi...
Ve 15 Temmuz... Hepsi birbirinin ayrılmaz parçasıdır.
...
Ben yaşadıklarımın bir kısmını ve gördüklerimden kalemin yazdıklarını anlattım. Allah bu millete bir daha ne gezi yaşatsın ne de 15 Temmuz...
Zulüm kimden gelirse, adı ne olursa olsun, hepsinin karşısındayız.
Bu millet yıkılmayacaktır. Yeter ki biz birlik olmasını bilelim.
Selam ve dua ile...
Altına sahip olan kuralı koyar.
(Konu mühim çünkü yine bir Mayıs öncesindeyiz ve okçular tepesi asla boş kalmamalı...)
Gezi öncesi asıl büyük eylem, 1 Mayıs 2013 tarihinde olacaktı. Dünya Sendikalar Konfederasyonu Başkanı Burrow diye biri İstanbul'a gelmiş ve "Dünyanın en büyük 1 Mayıs yürüyüşünü yapacağız" demişti.
Büyükşehir Belediye ulaşımı kesti ve tutmadı.
1 Haziran'da da ulaşım kesilmişti ama bu defa hesaplanamayan bir başka faktör vardı. Polis ve içindeki kriptolar provakasyona çok iyi hazırlanmışlardı. Bu konunun ayrıntılarını tanıdığım bütün polislerle konuştum. Sonrasını da hepimiz yaşadık ve gördük...
Peki ama niye?
Bir yıl öncesine gidelim... 2012 yılı başlarında "Altın ve Değerli Taş İthalatı" ile ilgili kanunlarda iki değişiklik yapıldı. İthalata vergi kalktı. 17 şirkete imtiyazlı altın ithalatı yetkisi verildi. (Rıza Sarraf bunlardan sadece birinin temsilcisi idi.)
Aklımdaki bir rakam, 7 ayda 270 ton altın ithali yapılmıştı... Hatta Dünya Gazetesinin ekonomi köşesinde bir yazı hatırlıyorum çok gülmüştüm.
Neymiş "Altın ticaretinde rekor açık" varmış... Şundan güldüm: Biri sizin eve devamlı baklava, börek veya kebap taşıyor... Sen de açlıktan nefesin kokarken, gelen bu nimetlere vergi keseceksin... Yani gazetedeki yazı resmen bunu savunuyordu.
Bilmeyenler için açıklayayım. Türkiye'ye gelen altın da, karşılığı olarak ödenen para da hep Türk Bankalarında kaldı. "5 sent" dilenciliği durumundan, sadece Halk Bankasındaki 60 milyar dolar stok seviyesine ulaşmıştık. Ve petrol ticaretini altın ile yapmaya başlamıştık.
Altın piyasasında ve borsasında, Londra, Dubai ve İsviçre'ye alternatif olmuştuk.
Başka sonuçlar da vardı tabii...
Enflasyon canavarı, tarihinin en dip seviyelerine düşmüştü.
Bütün bunlar küresel sermaye için kabul edilemez gerçeklerdi.
Küresel sermaye ki, en büyük sanal para Amerikan Dolarının tedavülde olduğu her ülkenin merkez bankasında parmağı bulunan, tüm zamanların en büyük zenginleri... Rothschild, Rockefeller ve diğerleri...
Soros Vakıfları olarak bilinen kurumlar, faaliyete geçti. CHP başlangıçta işin dışında tutuldu. Çünkü CHP demek başarısızlık demekti zaten. Bu risk göze alınamazdı. Bütün ama bütün illegal örgütler finanse edildi. Hatta boşluk olan konularda kısa sürede yenileri kuruldu.
Entel-dantel ve gerizekalı türünden ne kadar sanatçı varsa onlar da organize edildi. Ne kadar pagan figür varsa kullanıldı...
Türkiye'nin kural koymasına ve oyunu kendi kurallarına göre oynamasına müsaade edilemezdi.
1975 yılından beri hazırlanan ve hemen her yolla devlet içinde organize olan kripto hücreler uyandırıldı. CHP ve TÜSİAD eylem başladıktan sonra haberdar edildi. Eylem sürekliliği de bu şekilde sağlanmış oldu.
17-25 Aralık 2013 darbe girişimi...
19 Ocak 2014 Mit Tırları Olayı...
7 Şubat Hakan Fidan'ı tutuklama ve aynı anda ameliyata girecek olan REİS'e suikast yapılacak olmasının ortaya çıkması...
Barış Süreci ve KCK Davaları ile sabote edilmesi...
PKK içindeki MİT listesinin deşifre edilmesi...
Ve 15 Temmuz... Hepsi birbirinin ayrılmaz parçasıdır.
...
Ben yaşadıklarımın bir kısmını ve gördüklerimden kalemin yazdıklarını anlattım. Allah bu millete bir daha ne gezi yaşatsın ne de 15 Temmuz...
Zulüm kimden gelirse, adı ne olursa olsun, hepsinin karşısındayız.
Bu millet yıkılmayacaktır. Yeter ki biz birlik olmasını bilelim.
Selam ve dua ile...