...
- Abi, memnun oldum. Kafam allak bullak. Muhammed Ali'den dayak yemiş gibiyim.
- Dediklerimi araştır.
- Şu anda bütün düşüncelerim nakavt Abi. Mutlaka araştıracağım.
- Hadi ben de memnun oldum. İyi günler.
- İyi günler Abi...
...

Bugün bir bürokrat büyüğümü ziyaretten sonra Kadıköy'e geçtim. Vapurdan inince meydana çıkarken, broşür dağıtan gençler çıktı önümüze... Kalabalığı resmen taciz ediyorlardı. Hani Antalya yolcusunu zorla Trabzon'a götüren otogar çığırtkanları var ya... O misal... Vapur çıkış güzergahını üç kişi birden kapatmışlar.
- Demirtaş'a özgürlük...

Meydan HDP'ye teslim. İki ayrı standları, etrafa yayılmış çığırtkanları ile gerçek anlamda HDP işgali hissettim. Kokona teyzeler, Kadıköy barlar sokağı sakinleri, Aymar Pasajı entelleri sıraya girmiş imza atıyor. Hatta ben de imza atacakmış gibi yaklaştım, dinledim... Bir Yasin Börü bahsi açsam mı, dedim ama vazgeçtim. İkinci bir DHPK-C vakası yaşayacak cesareti kendimde bulamadım. (dhkpc-c vakası, 15 kadar kişiden tartışma sonrası yediğim dayak olayıdır. Polise şikayet edilen de ben olmuştum.)

Bir de EMEP var yanlarında... Uzakta sessiz CHP duruyor.

Gözlerim Ak Parti standını aradı. Tam, yok demek ki, diyecekken arka tarafta gördüm. Gittim... Biraz, hem gölgede oturayım, hem de dosta düşmana karşı bir kişilik de olsa kalabalık olayım, dedim.

Oturdum ve izlemeye başladım. Yaşlı başlı emekli tipli amcalar, bir kaç kadın... Gelen geçenler ve özellikle de çocuklar Türk Bayrağı istiyor. Güzel ilgi ve o bayrakla HDP standı tarafına ilerleme de daha güzel...

Dikkatimi standın öbür ucundaki iki genç çekti. Başlarına beş altı kişiyi toplamışlar ve sırayla anlatıyorlar. Benim yerim orası, diye düşündüm ve bir sandalye çekip oturdum.

- Selamün aleyküm gençler devam edin...

Selamı sadece başıyla alanlar oldu. Umursamadım... Gençlerin ne anlattıklarına kulak verdim, dinlemeye başladım...

- Şivan Perver'in, Apo'yu öven şarkısı var. Ama AKP onunla kolkola miting yaptı. Peşmerge sınırdan geçti, bir sürü silahlandılar... Barzani, PKK'yı korudu...

Tabiri caizse Ak Parti standını esir almışlar ve resmen sözcü manşeti ile propaganda yapıyorlardı. Üniversite öğrencileriydiler... Düzgün cümleler kurarak ve konuya hakimmiş gibi de konuşabiliyorlardı. Tahammül edemedim. Ama gençleri de ürkütmeden bir şeyler verebilmeliydim.

Müsaade istedim ve uzun uzun konuştuk. İftarı yolda etme pahasına, zamanları olduğunca anlattım. Zaten konunun sonlarına doğru, artık onlar beni bırakmıyordu.

Şu konuları konuştuk. Anlattım...

Şivan Perver, para için şarkı türkü yapan bir sanatçıdır. 
Barzani ile PKK aynı şey değildir. Talabani grubu ve PKK Kuzey Irak'ta ittifaktadır ve Barzani ile birbirlerine muhaliftirler... Bu kısma önce inanmadılar, kabul etmek istemediler. Siyasi rekabet ve Tayyip Bey ile Kılıçdaroğlu aynı mı örneği verince dirençleri kırıldı. Kürt-Türk kimlikleri üzerinden biraz bilgi ve konuya hakimiyet gösterisi yaptım. Aşiret isimleri, etnik kökenleri ve google amcada olmayan tarihsel ayrıntılar...

Yatırımlara geldik. Kârsız ve zarar olan köprü vb. Kâr amaçlı kamu yatırımı olduğunu düşünüyorlardı. Önce mantalitelerini yıktım. Çark ettiler. Onların dili ile konuştum sonra...

Hell on Wheels... Diziyi izleyip izlemediklerini sordum. Demiryolu, ülkeyi birlikte tutmak, parçalanmaya karşı birleştirmek içindi... Yol da öyledir. Köprü medeniyettir. İsterse milyar dolar zarar olsun ki bu uzun vadede asla mümkün değil... Kabul ettiler. Zaten ilk cümlede mat olmuşlardı.

Sonra soru sormalarına müsaade etmeden ben sorularımla onların yargılarını yıkmaya devam ettim.

- Reza Sarraf hakkında ne düşünüyorsunuz? Hırsız mı? Yasadışı biri mi? Yanlış. Komisyon yasadışı değildir. İsterseniz size şöyle bir film anlatayım: Afrika ortasında Tanzanya'dan bir madenden 10 ton altın aldınız. Önce madenin peşinde olan Çin istihbaratı ile kapıştınız. Yerel çetelerden sıyrılıp, CİA ve Mossad'ı atlatıp altını havaalanına getirdiniz. İlgili ülkeye daha altını çılartmadan yüzde 5 vergi ve bir o kadar rüşvet ödediniz. Uçak, güvenlik masrafı, ayarevi... Gelen altın Türk hesaplarında... Ödenen para Türk bankalarında... Bu hikayeyi Sarraf haftada iki defa yaşadı. Bence bir kahramandır. Ve onun gibi niceleri de var...

- Ya laiklik?

- Laiklik mi? Önce şunu anlatayım.
Amerika'da bir kitap yazarsan, ülke dışına çıkmadan en az 300 milyona hitap edersin.
Bir icat yapsan yine aynı durum.
Laiklik karın doyurmaz.
Ümmet var. Hindistan 400 milyon. Bir o kadar Pakistan, Bangladeş... Malezya ve Endenozya... Bence güçlü olmak için ümmete hitap etmeli. Ümmet pazarı kalkınmanın anahtarı. İpek yolu...

FETÖ konuştuk. Soruları çoktu. Tam iki saat boyunca sordular anlattım, sordular anlattım. Bizimkiler de arkamda, yanımda toplanmış dinliyorlardı...

Şu var ki... Kadıköy'de yokuz. Kadıköy sıkıntı... Bu kadar yetersiz ve aciz bir stand... Çok yazık ve içler acısı. Görüntü ve içi boş olarak bile yokuz. Gençler ilgili. Diğerlerinde umut olmadığının da farkındalar ama kendi frekanslarında cevaplar istiyorlar...

Gençlere başarılar diledim.
Ayrılırken dedikleri ilginçti.
- Abi, memnun oldum. Kafam allak bullak. Muhammed Ali'den dayak yemiş gibiyim.
- Dediklerimi araştır...
...
Gördüğüm... Sekiz yıllık kesintisiz, laik ve demokratik putperest eğitimin etkileri hala sürüyor.

Böyle bir gündü.
Selam ve dua ile.