Ekonomi şu değildir...

Öğretmen öğrenciye sorar:
"Söyle bakayım Ali. Elini sağ cebine attın 50 lira, sol cebine attın 90 lira. Şimdi neyin var?"
Öğretmen Ali'nin 140 lirası olduğunu söylemesini beklemektedir.
Ali cevaplar:
"Öğretmenim, herhalde üzerimde başkasının pantalonu var."

Ekonomi hesapları makro ve mikro olarak ikiye ayrılır. Makro hesapları göremeyiz, sadece kağıt üzerinde vardır. Ülkeyi temsil eden rakamlardır ama asla sokaktaki rakamlar değildir. O nedenle makro anlatımlar çoğu zaman sokakta anlaşılmaz.

Avrupa gerçekten ama gerçekten bizden çok kötü. Bazı ülkeler var ki, Yunanistan, İtalya veya İspanya gibi... Gerçekten batık durumdalar. Fransa, Portekiz de aynı... Ama bu ülkeler yeri geldiğinde haraç kesip durumu ve günü kurtarabiliyorlar. Bir anlamda ganimet geliri sağlayabiliyorlar.

Dünya gerçekten bizi şaşkınlıkla izliyor. Bu söz benim değil, geçen ay Commerzbank baş ekonomisti tarafından söylendi.

Dünya ekonomi haberlerinde geçtiğimiz haftalar boyunca Türkiye oldukça geniş yer buldu.

Mesela... Bir kaçını paylaşıyorum.

Alman Deutsche Wirtschafts Nachrichten sitesinde yayınlanan Türkiye analizinde, "ekonomik olarak büyümekte olan ülkenin, IMF'ye ihtiyaç duymadığı" vurgulandı.

Şu çok ilginç... Yazıda Türkiye'nin büyüme rakamlarının birçok ekonomisti şaşırttığı da belirtiliyor. Aynı veriler... Önyargı ile inceleniyor ya da hiç incelenmeyip sadece rapor kısmı okunuyordu demek ki... Ya da kör ve sağırı oynayan birileri var.

Türkiye gayri safi yurt içi hasıla, bir önceki yılın aynı dönemine göre ilk çeyrekte yüzde 7,4 oranında arttı. Tarım sektörü yüzde 4,6, sanayi yüzde 8,8, inşaat sektörü yüzde 6,9, hizmet sektörü yüzde on oranında büyüdü.

Şaşırtan rakamlar bunlar. Ama büyüme 30 çeyrektir sürüyor. Rakamlar bir öncekinin aynı... Asıl şaşırtıcı olması gereken bu ve hiç kimse dikkat çekmiyor.

Dünyaca ünlü ekonomisi dergisi Forbes'te bu hafta yine Türkiye analizinde bulundu.

Haberde, bizim azgın muhalefet sakın duymasın, Türkiye'nin para birimindeki düşüşün spekülatörlerin saldırısına bağlı olduğunu bildirdi.

Her şey komplo teorisi yani. (?!)

Forbes'e göre “Türkiye'nin durumu, Arjantin’den önemli ölçüde farklıdır. Ülke, yaklaşık üç kat fazla para rezervine sahipken, enflasyon oranı ve faiz oranları Arjantin'inkinden çok daha düşük. Bu, Türk merkez bankasının Türk Lirası üzerinde devam eden spekülatif saldırılardan daha iyi korunabileceği anlamına geliyor.

Türkiye'nin döviz rezervi 139,56 milyar dolar, Arjantin'in ise 50,77 milyar dolar. Türkiye'de enflasyon oranı yüzde 10,85, Arjantin'de yüzde 25,6'dır. Türkiye'deki kilit faiz oranı yüzde 17,75, Arjantin'de yüzde 40'tır. Türkiye, Arjantin'de olduğu gibi IMF'den kredi arayışında içinde değil ve ihtiyacı da yok."

Rabobank Gelişen Piyasalar Kur Stratejisti Piotr Matys de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın politika faizini 125 baz puan artırarak yüzde 17,75'e çıkarmasının TL'ye daha sağlam destek sağlayacak güçlü bir sinyal olduğunu belirterek, Türk lirasının spekülatörlerin saldırısına uğradığını söyledi.

Adam uzman değil, bu da komplo teorisyeni.(?!)

Komplo ve rakamlar... Tek ortak yanı gelecekte haklı çıkmalarıdır. Bu güne ait ortak yanları yoktur.

Arap Yatırımcılar Birliği, Türkiye'nin spekülatif saldırılar karşısında yalnız bırakılmaması gerektiği açıklamasını yaptı.

Kısaca artık mızrak çuvala sığmıyor. Ama çuvala sığmayan bu mızrak, yerli muhalif ekonomistlerin ve bazı başkan adaylarının sözlerinde bir yerlere sığıyor.

Hakkaniyet duygusu olmayan, yalan söylerken vicdanı sızlamayan (hani belki sızlıyordur ama bana hiç öyle gelmedi) ve amacına ulaşmak için bütün kirli yolları deneyen birilerini insan başkan seçse ne olur, seçmese ne olur? O ülkeye yazık olmasından başka hiç bir şey olmaz. Bu ülke yıllarca demogoji ile lafla ve yalan vaatlerle yönetildi.

Bekara karı boşamak kolaydır. Bu millet "dün dündür, bugün bugündür" diyerek söylediği sözlerin zerresine sahip çıkmayan bir adamı (?!) 8 defa iktidara taşıdı diye, bunu hep tekrarlayacak sananlar varsa yanılıyor.

Dünün tedrisatı ile bugün aynı değil. Bugün ilkokul öğrencisi bile öğretmene "senin anlattıklarından daha iyisi internette var" diyebiliyor. İletişim çağındayız.

Bazan bilgiye ulaşmak için elimizi uzatmamız veya kıpırdamamız bile gerekmiyor.

Global dünya, küresel gelişme bu... Artık bütün ülkelerin kılcal damarlarına kadar küresel sermayenin temsilcileri sızmış durumdadır. Adının illa ki ajan olması gerekmez.

Bir reklam şirketi, bir kimya fabrikası veya bir nakliye firması... Çalışan kişi helalinden rızkı için çalışırken kime hizmet ettiğine önem verir mi? Ya da birincil öncelik nedir?

İşini en iyisiyle yapmak...
Yani, Ramazan gelmişken güzel bir kola reklamı hazırlamak...
Yani, haşere öldürmek için en güçlü kimyasal karışımı hazırlamak ki, patron arılara aşırı zarar verdiğinin yazılmasını istemedi, bunu unutmak...
Ya da belki yükte silah taşımak.

Bazen en sevdiklerimiz, işimiz veya çocuğumuz en büyük düşmanımız olabilir. Cehenneme giden yollardaki iyi niyet taşları hep ekonomik verilerle döşelidir.

Maalesef.

Ramazan bitti. Şeytanlar serbest. Dikkatli olalım.

Selam ve dua ile.