"Bir kadına olan sevgi güneş gibi parlayıp, ay gibi solabilir; ama bir arkadaşa olan sevgi gökteki yıldızlar gibi bakidir."

Bu sözü ilk defa ikinci dünya savaşını anlatan bir filmin başında, Arab atasözü olarak duymuştum. Sonraları değişik versiyonlarını okudum. Arabların kadına değer vermemesini, çöl kanunlarını bazen bu söze bağladım. Şimdi de öyle durup dururken aklıma gelmedi. O zaman nereden aklıma geldi? Öyle ya...

Hani, Rusya bizi Çin ile Sibirya'da yapacağı Vostok tatbikatına çağırmıştı... Sebebi, 9 Eylül günü başlayacak olan "gökteki yıldızlar 2018" tatbikatı idi...

Evet, Mısır'da yapılan "gökteki yıldızlar 2018" tatbikatı... Kimler katılıyor?

- Daha yeni 70 idam kararı veren Firavun Sisi'nin Mısır'ı... 
- Büyük Şeytan Amerika...
- Büyük Şeytanın büyük maşası kâfir Suudiler...
- Türkiye korkusundan ödü b..kuna karışık, batan geminin malı Yunan...
- Pornocu eskilerinin çocukları Birleşik Arab Emiri denen zürriyeti bozuk pislikler...
- Büyük Şeytan Amerika'nın gizli İsrail eyaleti Ürdün...
- ve Avrupa'nın leş kargalarından İngiltere, Fransa, İtalya...

Ve tatbikatın ismi "gökteki yıldızlar" olunca aklıma en başta yazdığım atasözü geldi. Bilerek tercih edildiği o kadar açık bir isim ki... Ve Ekim ayının Doğu Akdeniz sularındaki sondaj geriliminin hazırlığı...

"İsrail niye yok?" diyenler olabilir. Aslında ilk planlamada vardılar. Ancak halktan tepkiler... Yahudiler iki günlük yılbaşı Roş Aşana tatilinde... Bir sürü ritüelleri var. Mesela en basitinden, bu iki günde makyaj yapmak bile yasak.

Almanya ise küresel sermayenin stepnesi olarak bizim yanımızda şimdilik... Küresel sermaye oyunu her zaman şöyle kurar: Kim kazanırsa kazansın veya kim kaybederse kaybetsin, sermaye mutlaka kazanmalıdır.

Şimdi İdlib gerilimine de aynen bu büyük resim ile bakmak gerekmektedir.

Suriye iç savaşı yedinci yılında... Rejimin ve Rusya'nın ardından ABD de bombalama yapmaya başladı. İsrail zaten belli bölgeleri işgal ve çıkmayacağını da deklare etti, canı sıkıldıkça bir yerleri bombalıyor.

Türkiye mevzi kurduğu yerlerden geri çekilmeyi düşünmüyor. Halk da çekilmesini istemiyor ama zemin çok kaygan. Güven olmaz. İnsan davranışı test edilmeye gelmez. Bir ay kadar önce, peşpeşe iki defa Afrin ve İdlib gözlemlerinde bulunan birilerinin verdiği bilgiler de bu yönde.

İnsanlar bazen 600 bin insanın, 200 bin kadın ve 150 bin çocuğun öldüğü savaşı o kadar basit anlatır ki... İki matematik işlem kadar değer taşımayan cümle ile geçiştirir. Bazen de sahile vuran tek bir çocuk cesedi üzerinden bütün algılar yıkılır, bütün politikalar değişir.

İdlib konusu da böyle... Rusya, İdlib kırsalında bizim aylardır "katılın bize yoksa sizi terörist ilan edeceğiz" dediğimiz ve ettiğimiz Suudi ve Amerika'nın paralı askerlerini vuruyor. Sivil hassasiyeti yok. ABD için öldürmek zaten sadece bir tatbikat olayı. Irak bilançosu 1 milyonun üzerine çıkalı epey oldu.

İdlib çok önemli... Kürd koridorunun önünde engel... Petrol koridorunun önünde engel... Doğu Akdeniz bloğu önünde engel. Buradan Türkiye çıkmak istese bile çıkmayacak, çıkamayacak artık.

Satrançta 4 hamle, 5 hamle sonrasını görmek vardır. Bütün ihtimaller birkaç saniye içinde zihinde canlanır ve hamle yapılır. Bazen zayiat verilir ama amaç sonuca ulaşmaktır. Kale, fil feda edersin ama piyon sekizinci kareye varınca hepsi telafi olur.

Demek istediğim gündelik algı operasyonları ile panik yapmaya hiç gerek yok. El Bab, Cerablus ve Afrin'de birileri, ne için "olmaz" dedi ve olduysa, Münbiç ve İdlib'de de "olmaz" dedikleri olacak.

Belki biraz daha zamana ihtiyacımız var. Ama Ortadoğu'da bizim dediğimiz olacak. Ancak hiç bir şey bedelsiz değildir. Bu başarının bedeli de "önce biz, biz olmalıyız" idealinden geçer. Düşünmemiz lazım, biz kimiz?

İyyake na'budü ve iyyake nestaîn. Bakın anlamına... Selam ve dua ile.