Türkiye, planlı/sistemli bir şekilde altından (bu süreçte) kalkamayacağı kararlar almaya zorlanıyor -ki- bu tuzağa düştüğü an fiili olarak harekete geçilmesi için de tüm hazırlıklar tamamlanmış görünüyor.

Türk devleti, omuzlarına yüklenen ve tüm dünya da benimsenen 'İslamiyetin kalesi/başkenti' algısına dayanılarak (ki bu doğru bir algıdır) yakın tarihinde hiç olmadığı kadar organize/derin ve çok yönlü bir psikolojik teste tabi tutulmakta.

Alınacak fevri kararlar/atılacak adımlar üzerine çok ciddi hesaplar yapılmış durumda. AP'nin öne sürdüğü maddeler ve Yeni Zelanda üzerinden verilen net mesajlar şunu gösteriyor;

Türkiye'nin -uygulama şekli farketmeksizin- durdurulması planı devreye sokulmuş ve tüm riskler göze alınmıştır.

Türk Devleti, tüm bu planların/girişimlerin farkında olduğu gibi, altından kalkabilecek psikoloji, diplomasi, istihbarat ve güce fazlasıyla sahiptir.

Ancak;
Burada ki ana kritik, toplumun olan bitene ve olması/sahneye sürülmesi muhtemel olana, bilinçli ve hazırlıklı olmasıdır.

***

Temeli/nedeni Akdeniz enerji paylaşımı ve Yeni İpek Yolu projesi olan küresel savaşta,
Türk Devleti, tarihinde hiç olmadığı kadar etkin bir şekilde hakkını aradığı (ki bu gerçekten bir varoluş mücadelesidir), ancak bunun yanında -doğal olarak- sonuçlarına (ekonomi/siyasi olarak) katlandığı hayati süreçte, kendi milletinin basiretsizliği ve doyumsuzluğu ile imtihan ediliyor.

***

Ekonomin/maddiyatın, devletinin senin 3-5 gününü değil, önünde ki 50 yıllını/hakkını emperyalistlere yedirmek istemediği için hedef altında.
Anlık doyumsuzlukların, en ufak tökezleme de duygu durumlarına bağlı olarak verdiğin kararlar, farkında olmasan da kendi geleceğini kendi ellerinle riske atıyor.

***

Lafı/sözü dolandırmaya gerek yok. Yıllardır habur/oslo/megri kelimelerini dillerinden düşürmemelerinin, her sıkışılan yerde bu 3 sihirli kelimeyi ısıtıp ısıtıp öne sürmelerinin tek sebebi;
Bugün gelinen nokta da, HDP'nin ayrılıkçı/Kürdistancı siyasetine CHP'nin açıktan ve net destek vermesinin artık saklanamaz bir gerçek olduğu ve en büyük şehirlisinden en uzak köylüsüne kadar da bu gerçeğin tüm çıplaklığıyla görülebilmesidir.

CHP ve yetkililerinin başına gelen/getirilen her PKK/HDP ilişkisine dayalı hadise de artık bıkkınlık/bulantı veren bu 3 kelime, esasen psikolojik bir savunma mekanizması olarak kullanılıyor. Mantık; 'Yani evet, savunmuş olduğum ideolojinin/partinin bu destekçilik durumu (üstelik devletin teröre tarihinin en ağır darbesini vurduğu süreçte) artık saklanamıyor ama devlet de zamanında şunu-bunu yapmıştı psikolojisinin dolaylı bir dışa vurumudur.

Sonuç olarak;
Türkiye bugün kutuplaşmış mıdır? Evet.

Ancak bunun asıl sebebi (bu durumdan en fazla şikayet edenlerin iddia ettiği gibi) devlet yetkililerinin ötekileştirici söylemleri değil, devletin terör ve üstaklı olan emperyalizme karşı verdiği hayati mücadele ve bu mücadelenin karşısında olanların 'muhaliflik' maskesi altında yapmış olduğu yadsınamaz girişimler, ittifaklar ve nihai icraatlarıdır.

***

Türk milletinin önünde iki seçenek var:
1) AB/ABD'nin istekleri (PKK-FETÖ açılımı, tutuklananların serbest bırakılması, Akdeniz/Afrika/Suriye'den el çekilmesi, S400 ve diğer Askeri projelerden vazgeçilmesi, İran ambargosuna destek verilmesi vs.) yerine getirilecek ve ekonomik olarak geçici refaha(!) kavuşacağız.

2) S-400 hava savunma sistemini alıp, terörle mücadeleye olduğu gibi devam edip, yapım aşamasında olan askeri projelere hız verip, her türlü ambargo ile beraber gerekirse bir NATO işgal girişimini dahi göze alarak (ki hazırlığı uzun zamandır yapılıyor) bağımsız bir Türkiye yolu izlemek.

İlk şıkkın sonucu: Kansız ve zahmetsiz müstemleke/stratejik ortak(!) olmak.
İkinci şıkkın sonucu: Kısa vade de ciddi ekonomik ve siyasi buhran, uzun vade de bağımsız dev bir Türkiye.
Seçim bizim, hepimizin.

***

Türkiye son 10 yılda savunmaya yaptığı yatırımı %65 arttırmış ve 2018 yılı itibariyle (19 milyar dolar ile) savunmaya en fazla yatırım yapan 15 ülke arasında -artış oranı olarak- ilk sırada yer almıştır.

Kısacası Devlet, önümüzde ki zorlu süreçler için gerekenleri yerine getirmiş, getirmeye de devam ediyor. Sıra, her türlü kuşatmaya/senaryoya hazırlanması gereken Türk milletinde. Fazla bir şey yapmaya da gerek yok, sadece kafanızı kaldırın ve Akdeniz'e bakın.