Geçen akşam eve geliyorum... Otobüsten on sokak kadar önce indim. Kulaklığım takılı... Aziza Brahim'den Lagi, Amina Alaoui'den Hija Mia, Lenka'dan Everting At Once, Orange Blossom'dan Ya Sidi, Zohreh Jooya'dan Ay ışığında... Müzik sırası ile çalıyor. Cadde boyu yürüyorum.
Markete girecektim, baktım manav reyonunda karalahana yok; vazgeçtim ve geri döndüm. Takım elbiseli adamın biri, hafif göbekli, ben boylarda, elini uzatmış, önümde durmuş sanki sırıtırcasına bana “hoş geldiniz” dedi.
'Marketin sahibi olmalı hehalde' diye düşündüm. 'Markete girmedim ya... Girer gibi yapıp geri döndüm ya... Herhalde bu da yeni bir tiksindirici satış stratejisi” ilk aklıma gelendi. Kulaklığımın birini çıkardım. Tam da defalarca dinlesem dilemeye doyamadığım “Seyyale” çalıyordu.
“Buyrun, hoş bulduk.”
Markete girecektim, baktım manav reyonunda karalahana yok; vazgeçtim ve geri döndüm. Takım elbiseli adamın biri, hafif göbekli, ben boylarda, elini uzatmış, önümde durmuş sanki sırıtırcasına bana “hoş geldiniz” dedi.
'Marketin sahibi olmalı hehalde' diye düşündüm. 'Markete girmedim ya... Girer gibi yapıp geri döndüm ya... Herhalde bu da yeni bir tiksindirici satış stratejisi” ilk aklıma gelendi. Kulaklığımın birini çıkardım. Tam da defalarca dinlesem dilemeye doyamadığım “Seyyale” çalıyordu.
“Buyrun, hoş bulduk.”
“Efendim nasılsınız?”
“İyiyim de tanıyamadım...”
“Ben muhtar... Muhtar...” İsmini de söylemişti ama inanın aklımda değil. Gerçi biraz da marketten çıkanların gürültüsüne zaten tam ne dedi anayamamıştım.
“Memnun oldum... Ben mahalleye yeni taşındım da, tanıyamadım.” Yeni mi? Ağzımdan öyle çıkmıştı işte... Neredeyse iki yıl olacaktı.
“Buyrun bir çay içelim.”
“Eve geçeyim, ben size sonra uğrarım... İyi akşamlar.”
“Bekleriz efendim, İyi akşamlar.”
Durum bu... İstediğiniz kadar yorum yapın sonuç değişmeyecek. Ama ben, kendimi kafama göre bazı öneri ve tavsiyelerde bulunmak zorunda hissettim. Öyle ya durumu, fotoğrafı çek, anlat ve eleştir... Bunun hepsini veya bir kısmını yapmak herkesin işi olabilir... Ama bu konuda bazı doğru bildikleri olduğuna inanan insanlar, bence susmamalı. Üstelik geçmişinde, seçim çalışmaları olan ve bunun meyvelerini oldukça verimli olarak almış birileri susarsa bu ihanet olur... En azından ben böyle düşünüyorum. Benim gibi düşünmeyenlere diyecek bir şeyim yok. Çay içmeye veya kahve falı bakmaya devam etmelerinde bir sakınca yok.
Birinci Tavsiye:
İcraat yapıyor veya yapmıyorsunuz... Hiç farketmez; en önemli sermaye "söz" olarak aklınıza kazınsın. Etkili bir hitabeti bulunmayan birinin adaletli bir yarışta seçilmesi oldukça zordur. Yapılanlar veya yapılacakları anlatırken, hoş ve güven verici bir ses tonu mutlaka gereklidir. Özellikle de cevap vermekte yetersiz kalınan durumlarda, ses tonu kurtarıcı unsur olarak yetişir. Bunun için her sabah en az iki adet haşlanmış organik yumurta tavsiye ediyorum.
İkinci tavsiye:
Ne yaparsanız yapın... Hani laf meclisten dışarı, çişiniz de geldiyse tutun ve seçmen konuşurken onu mutlaka dinleyin... Dinlemediğiniz soruyu doğru cevaplayamazsınız. Herkes zaten bildiği soruyu sorar ve ayrıntıyı farkedip farketmediğinizi merak eder. Bütün sorular aslında testtir. Karşınızdakini susturup, sözünü kesip kendi bildiğinizi okumak, boş cevap vermek, yerine ya ayağınıza sıkın; ya da adaylıktan vazgeçin. O seçmen eğer sizi hala seçiyorsa geri zekalıdır. Bunun için de tavsiyem var... Ama sadece evli olan adaylar için... Eve gelince ağzınıza iki çakıl taşı koyun ve iki saat boyunca hiç konuşmayın. Eşiniz konuşsun ve dinleyin.
Üçüncü Tavsiye:
Farklı bir faaliyetiniz olsun. Mesela, mahalle için kurulmuş yardımlaşma kurumunun yönetiminde gece gündüz koşturan biri olun. Veya ne bileyim, mahallenin bir haritasını yapıp bütün esnafa dağıtın. Altında da isminiz ve resminiz olsun. Murat Anadol muhtarım, bu kısmı senden çaldım... İnşallah yine adaysındır ve inşallah yine hizmete devam edersin. O tarafa epeydir gelmedim, gelince uğrarım.
Bunları parti veya iyi kötü ayırdetmeden öneriyorum... Yoksa memlekette mesele çok ve her yere de iyi veya benimsediğimiz adaylar seçilmeyecek. Usul önemli...
Esas meseleye gelirsek... Ayrımcı olmayın... Bunun için kendini ayrıcalıklı bir sınıf imiş gibi gören faşizan etkenlerden sıyrılmak şart. Etnik veya sosyal faşizanlık hiç farketmez. Sınıfını putlaştırıp kutsallaştıran herkes faşizan davranabilir.
Doğuda durum belli... Fazlaca yorum yapmaya gerek yok. Korkak ve laik Kürtler HDP'ye oy verecek; cesur ve Müslüman Kürtler de Ak Partiye... Bunu sabaha kadar, yetmedi akşama ve seçim gecesine kadar tartışabiliriz; sonuç değişmez.
Şöyle bir istatistik var... Türkiye'de son 16 yılı seçimlerini hesaba katmazsak, yerel seçimlerde hep muhalefet partileri ağır basmıştır.
Ak Parti'nin önümüzdeki bu son yerel seçimi, geçmişteki bütün seçimlere göre en zor seçimi olacaktır. Buna inanıyorum. Çünkü, doymuşluk var... Çünkü, bizzat Reis'in geçenlerde müdahale ettiği belediye kartelleşmeleri var. Çünkü, küskünler var. Çünkü... İttifakta çatlamalar var. Belki de yüzde 35 bence büyük bir başarı olacak.
Bunun yanında CHP'de de proje yok. Ama farkındaysanız yazının başında usul tavsiyesi sıralamasında, proje üçüncü sıradaydı... Tabii bana göre. Doğru adamlarla çalışılırsa proje üretilir. Sorun değil.
Sorun şu...Seçimden önce gönülleri fethetmeye çalışan aday kıtlığı her dönem yaşanmıştır.
Durum bu... İstediğiniz kadar yorum yapın sonuç değişmeyecek. Ama ben, kendimi kafama göre bazı öneri ve tavsiyelerde bulunmak zorunda hissettim. Öyle ya durumu, fotoğrafı çek, anlat ve eleştir... Bunun hepsini veya bir kısmını yapmak herkesin işi olabilir... Ama bu konuda bazı doğru bildikleri olduğuna inanan insanlar, bence susmamalı. Üstelik geçmişinde, seçim çalışmaları olan ve bunun meyvelerini oldukça verimli olarak almış birileri susarsa bu ihanet olur... En azından ben böyle düşünüyorum. Benim gibi düşünmeyenlere diyecek bir şeyim yok. Çay içmeye veya kahve falı bakmaya devam etmelerinde bir sakınca yok.
Birinci Tavsiye:
İcraat yapıyor veya yapmıyorsunuz... Hiç farketmez; en önemli sermaye "söz" olarak aklınıza kazınsın. Etkili bir hitabeti bulunmayan birinin adaletli bir yarışta seçilmesi oldukça zordur. Yapılanlar veya yapılacakları anlatırken, hoş ve güven verici bir ses tonu mutlaka gereklidir. Özellikle de cevap vermekte yetersiz kalınan durumlarda, ses tonu kurtarıcı unsur olarak yetişir. Bunun için her sabah en az iki adet haşlanmış organik yumurta tavsiye ediyorum.
İkinci tavsiye:
Ne yaparsanız yapın... Hani laf meclisten dışarı, çişiniz de geldiyse tutun ve seçmen konuşurken onu mutlaka dinleyin... Dinlemediğiniz soruyu doğru cevaplayamazsınız. Herkes zaten bildiği soruyu sorar ve ayrıntıyı farkedip farketmediğinizi merak eder. Bütün sorular aslında testtir. Karşınızdakini susturup, sözünü kesip kendi bildiğinizi okumak, boş cevap vermek, yerine ya ayağınıza sıkın; ya da adaylıktan vazgeçin. O seçmen eğer sizi hala seçiyorsa geri zekalıdır. Bunun için de tavsiyem var... Ama sadece evli olan adaylar için... Eve gelince ağzınıza iki çakıl taşı koyun ve iki saat boyunca hiç konuşmayın. Eşiniz konuşsun ve dinleyin.
Üçüncü Tavsiye:
Farklı bir faaliyetiniz olsun. Mesela, mahalle için kurulmuş yardımlaşma kurumunun yönetiminde gece gündüz koşturan biri olun. Veya ne bileyim, mahallenin bir haritasını yapıp bütün esnafa dağıtın. Altında da isminiz ve resminiz olsun. Murat Anadol muhtarım, bu kısmı senden çaldım... İnşallah yine adaysındır ve inşallah yine hizmete devam edersin. O tarafa epeydir gelmedim, gelince uğrarım.
Bunları parti veya iyi kötü ayırdetmeden öneriyorum... Yoksa memlekette mesele çok ve her yere de iyi veya benimsediğimiz adaylar seçilmeyecek. Usul önemli...
Esas meseleye gelirsek... Ayrımcı olmayın... Bunun için kendini ayrıcalıklı bir sınıf imiş gibi gören faşizan etkenlerden sıyrılmak şart. Etnik veya sosyal faşizanlık hiç farketmez. Sınıfını putlaştırıp kutsallaştıran herkes faşizan davranabilir.
Doğuda durum belli... Fazlaca yorum yapmaya gerek yok. Korkak ve laik Kürtler HDP'ye oy verecek; cesur ve Müslüman Kürtler de Ak Partiye... Bunu sabaha kadar, yetmedi akşama ve seçim gecesine kadar tartışabiliriz; sonuç değişmez.
Şöyle bir istatistik var... Türkiye'de son 16 yılı seçimlerini hesaba katmazsak, yerel seçimlerde hep muhalefet partileri ağır basmıştır.
Ak Parti'nin önümüzdeki bu son yerel seçimi, geçmişteki bütün seçimlere göre en zor seçimi olacaktır. Buna inanıyorum. Çünkü, doymuşluk var... Çünkü, bizzat Reis'in geçenlerde müdahale ettiği belediye kartelleşmeleri var. Çünkü, küskünler var. Çünkü... İttifakta çatlamalar var. Belki de yüzde 35 bence büyük bir başarı olacak.
Bunun yanında CHP'de de proje yok. Ama farkındaysanız yazının başında usul tavsiyesi sıralamasında, proje üçüncü sıradaydı... Tabii bana göre. Doğru adamlarla çalışılırsa proje üretilir. Sorun değil.
Sorun şu...Seçimden önce gönülleri fethetmeye çalışan aday kıtlığı her dönem yaşanmıştır.