Yağmurdan Kaçarken - Ahmet Said Furkan

Abone Ol


Devletimizin içerden ve dışardan aldığı darbelerle karşı karşıya olduğu beka sorunu.

Derin bir ekonomik kriz için yapılan operasyonlar.

Bölgemizde yeniden çizilmek istenen sınırlar.

Kaos ve iç savaşa sürüklenmek istenen güzel ülkemiz.

Hulasa ülke olarak içinden geçtiğimiz bu sıkıntılı süreçle ilgili iktidarı ve muhalefetiyle herkes hemfikir. 

Ayrıştıkları veya ayrıştığımız nokta bütün bu sorunların sebebinin ne olduğu üzerinde. 

Uzun süredir hak ve hakikat adına gözlem yapmak, konuşmak, dinlemek gibi erdemleri kaybettiğimizden ötürü millet olarak kafamız iyice karıştı.

Evet, ne olacak bu yeni anayasa teklifi?

Adı Cumhurbaşkanlığı sistemi olan bu paket, iktidar için bütün sorunlardan kurtulmamız adına can simidiymiş.

MHP için devletimiz ve milletimiz adına muhtemel büyük bir risk için ön alma, hali hazırdaki hukuksuzluklar için çözümmüş.

CHP için ise rejim değişikliği ve meclisin yani milletin devre dışı bırakılması, diktatörlük hazırlığı, parti devletine geçiş ve yaşanan bütün sorunların ana sebebiymiş.

HDP ise -tutuklu vekilleri, kayyum atanan belediyeleri, terör operasyonlarını alakalı alakasız her seferde her bir vekil tarafından dile getirme vesilesi haricinde- CHP’nin dile getirdiği bazı noktalara benzer endişelermiş.

Meclis TV den takip ettiğimiz kadarıyla hadisenin özeti böyle.

Çok konuşuyorlar, çoğu zaman çokta güzel konuşuyorlar, ekseriyeti faydalı şeylerden bahsediyorlar ama birbirlerini dinlemiyorlar. 

CHP, keşke en başında taslak hazırlanırken sürece dâhil olup haklı ve gerçekten önemli olan katkılarını taslak içine dahil ettirseymiş. CHP her zamanki gibi derdini anlatmakta özürlü, aynı zamanda tepki ve gerginlik üzerinden hareket ettiği için itibar görmüyor.

Açıkça ifade edeyim ki görüşmeleri devam eden anayasa teklifinin negatif yönleri, pozitif yönlerinden fazla bence.

Türkiye’de ileri demokrasi önünde ki en büyük engellerden birisi öteden beri hep lider sultası olmuştur.

İktidarıyla muhalefetiyle kimse bu konuya hiç değinmek istemiyor. Mevcut liderler parti birliğini ve koltuklarını korumak için bu müstebit tavırdan vazgeçmiyorlar.

Siyasilerimizin tamamı milli irade diyor lakin millete, kendi seçmenlerine hatta parti üyelerine dahi hiç kimse güvenmiyor. Zira kimin vekil olacağının veya olmayacağının kıstasları içinde merkeze ve lidere itaat, popilite ve parti içi dengeler vekil adaylarında aranan ilk üç maddeyi işgal ediyor ve bizzat liderler tarafından belirleniyor.

Partilerimizin tamamı kendi içlerinde hürriyeti, adaleti, liyakati pekte önemsemiyorlar maalesef.

Vekillerin en azından %70’i merkez baskısından uzak bir şekilde ön seçimli sisteme göre belirlenmediği sürece sistem ne olursa olsun Demokrasimiz istenilen olgunluğa hiçbir zaman ulaşamayacaktır maalesef.

Meclisin zayıf, Devlet başkanlığın çok güçlü olduğu bu yeni sistemde gerçekten kayda değer hiçbir firen mekanizması yok.

Bugünün şartlarında, bugünün muhtemel adayı için hazırlanmış bir teklif gibi duruyor ilk bakışta.

Muhtemel adaya bile verilmesi çok riskli olan bu olağanüstü yetkileri daha sonra kime, kimlere emanet edeceğimizi veya etmeli miyiz sorusunu çok iyi düşünmek lazım.

Teklif içinde ciddi risk oluşturacak boşluklar var. Muhalefet bunlardan bazılarını çok iyi tespit etmiş ama teklifi olgunlaştırmak için konuşmak yerine tümden reddi için konuştuklarından haklı olarak dikkate alınmıyorlar.

Çok odalı büyük bir hazinenin kapı anahtarlarını tek kişide toplamak pekte akıllıca olmaz.

O bir kişiyi aşan hırsız veya katilin, hazinenin tamamını gasp edeceği elbette ki çok açıktır.

Tek partili dönemde bütün yetkileri üzerlerinde toplayan liderlerin diktalarından çok çekti bu millet.

Rey–i vahid bugünün dünyasında zarar ve ziyandan başka bir şey getirmeyecektir.

Gidişata bakılırsa müzakereleri devam eden teklif halkın önüne gelecek gibi duruyor. 

Ancak burada MHP’nin tutumu herkes gibi beni de çok şaşırttı. Evet, milli menfaatlerimiz ve devletin bekası adına MHP genelde istikametli hareket eder. Ancak bu teklifle ilgili özellikle bir kişinin böylesine yetkilendirilmesine destek olmasının arkasına bir bit yeniği mi var demeden geçemiyor insan.

Referandumdan HAYIR çıkarsa eğer ilk seçimde iktidar ciddi oy kaybedecektir. Kaçırdığı oyların büyük çoğunluğu bu tavrını koruduğu takdirde MHP’ye kayacaktır.
Seçimlere kadar yetiştiği takdirde Ak Parti içinden çıkacak olan yeni partinin zemini sağlamlaşacaktır.

Referandumdan EVET çıkarsa, Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı, birinci parti olarak MHP’yi veya yeni partiyi görürsek şaşırmayalım derim.
2019’a daha iki yıl var ve iktidar çok yoruldu. Özellikle son dönemde büyük saldırı ve operasyonlarla ciddi yara aldı.

İktidar ve 2019’da Cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünen herkes bu teklifi bir kez daha incelemeli.

Bölgemizdeki ülkelere hüsn-ü misal olacak yapı, ileri ve temsili haliyle demokratik bir sistemdir. 

Başkanlığa veya Cumhurbaşkanlığı sistemine EVET, ama bu hali ile olana HAYIR.
Cumhurbaşkanlığı sistemine EVET diyebilmek için;
Meclis -nitelikli çoğunluk- şartıyla gensoru yetkisini elinde tutarak daha etkin olmalı.

Vekiller ön seçimli sistemle seçilerek hür ve bağımsız olmalı.

Anayasa mahkemesi ve HSYK üyelerinin ekseriyetini meclis atamalı.

Bütçe onayı mecliste olmalı.

Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı olmamalı.

Ekonomik kriz, terör, kaostan ve iç savaş riskinden kurtulmak için daha fazla hürriyet, daha fazla katılımcı ileri demokrasi gerekir. Yağmurdan kaçarken doluya tutturmayın bizi.