Valdo sen neden burada değilsin?

Abone Ol
İki Arkadaş... Aynı görüş ve düşünceyi paylaşan iki arkadaş ve biri hapistedir.

— Henry... Neden oradasın? 

— Valdo, sen neden burada değilsin?

...

Adına ne derseniz deyin. Faşizm, yobazlık, hoşgörüsüzlük veya linç kültürü... Popüler ve boş kültür esaretindeki bir düşünce ile durum değerlendiren insanlar (aslında insanlar demesem iyiydi de) çok çabuk adam harcar.

Cımbızla seçilmiş kelimeleri ayıklayarak, insanların derisini yüzmek o kadar kolaydır ki... Anlamak istememek. İroni ve empati denen kavramları, sadece iki dünya savaşında seksen milyon zayiat veren batı dünyasına ait bir lütufmuşcasına kenara itmek, o kadar kolay yaptığımız bir şey oldu ki...

Hemen aklıma geldi... "Mavi Marmara hükümete bir komplodur." Kim diyor bunu?

Bugün için düşünürsek, İHH Başkanına Reis'in sözlerinden sonra, birileri kraldan daha kralcılıkla söylüyor. Popüler siyasete yalakalık için söylenen bir söz...

Ya dün... 2010 yılında. Açın arşivi bakın. Bütün CIA, MOSAD ve FETÖ camiası ve medyası bunu söylüyordu.

Bügün 15 Temmuz ne ise, o gün Mavi Marmara o idi. Yoksa 15 Temmuz da bir süre sonra böyle mi olacak? Ya da olmaya başladı mı?

Hepimiz insanız. Kimse ve hiç bir şey asla ve asla putlaştıtılmamalı... Hata ve günah, insan için, beşer için...

Abdullah Gül olsun, Yusuf Ziya Kavakçı olsun, Bülent Arınç veya bir başkası... Haklarına tecavüz etmeden önce, düşünmemiz gerekmez mi?

Sesleri ve tepkileri duyuyorum.... O kadar çok "ama..." duydum ki. "Ama onlar..." demek kimsenin kul hakkına girmemizi haklı kılmaz.

Algı ve kitle hipnoz çalışmaları yapanlar var ama şimdiye kadar kimse, bir başkasının beynine girip bilgi transfer edemedi. Kimse kimsenin kalbini açık ta, "aaa bak, ben demiştim. Bu adam kötü işte" diyecek birlikte bir delil getiremedi.

Erbakan yaşarken linç edenler, şimdi Erbakan havarisi. Görmüyor musunuz?

Fransız bir hukukçu sözüdür:

"Bana yarım sayfa bir ifade getirin. Ne söylediğinin önemi yok. Ben o ifadeden idam kararı çıkartırım."

Ne kadar çok idam kararları verdik, Allah aşkına...

Afganistan temalı bir Norveç filminde diyordu. "Amerikalılar önce öldürür, sonra yargılar."

İstiklal Mahkemeleriyle biz de yapmadık mı? Hala şimdi de HAKK adına kul hakkına girmiyor muyuz, niyet okuma ustası değil miyiz?

Popüler kültür esiri olmakla, sürü ve ezici bir güruhun parçası olmak arasında ne fark vardır? Buyrun.

Emeviler, kötüydü ve zalimdi... Kabul. İmam Azam Ebu Hanife ve İmam Hanbel adil (?!) Abbasi zindanlarında ölmedi mi?

Bir topluluk hakkındaki olumsuz kanaatimiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli...

Bugüne bakalım...

Şeytan, kendi icadı olan demokrasi ile de yenilmek üzere olduğunu kabul etti. Aday yok karşımızda....

Boş mu duruyorlar sanıyorsunuz?

İçimizdeler. Her yerimizdeler. Satın alınabilen ve öfkesine kurban olabilen, düşünmeyen herkesin kalbinde ve kalp atışındalar.

Emevi - Abbasi örneği bunun en güzel ifadesi. Abbasileri tahta çıkaran Ebu Müslim Horasani'nin sonuna da bir bakın bu arada...

Dışarıdaki düşmandan daha tehlikelisi, içerideki gafildir.

Mağlubiyetimizi kazanmak... Kazanırken aslında kaybetmek... Kaderimiz bu olmamalı.

Efela tezekkerûn...

Hiç düşünmüyor musunuz?

Selam ve dua ile.