Suudi Arabistan, Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünü resmen kabul etti...
Bu saatten sonra, Kaşıkçı'nın ölüm emrini veren siyonist ABD, suç bastırmak için dünyadaki tüm büyük kuruluşları harekete geçirip, Suudi Arabistan üzerinde baskı kurmalarını sağlamaya çalışacaktır.
Kendileri tarafından atanmış fakat, bu son Kaşıkçı cinayeti sonrasında deşifre olmuş, Prens Muhammed Bin Selman'ı tahtından indirtip, yerine yine kendileri tarafından belirlenecek birini başa geçirmeye çalışacaklardır. Bu sebeple bugünden itibaren Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere, birçok büyük yapıdan Suudi Arabistan'a karşı yaptırım kararları, yargılama talepleri veyahut darbe şakşakçılığı gibi birtakım hareketlenmeler ve hararetlemeler gözlemleyeceğiz.
Benim nacizane öngörüm; Türkiye'nin elini onlardan önce tutup, süpriz bir hamle ile Suud yönetiminden ABD'nin elini çekmesini sağlayacağı yönündedir. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti'ne itimadım tam. Kaşıkçı cinayetinin hemen ardından Kral Selman'ın Türkiye Cumhuriyeti'ni arayıp yardım istemesi, bunun en büyük belirtisidir.
Artık Suud yönetimi de ABD'nin manda ve himayesinden kurtulmak istiyor. Fakat kendinde bu gücü bulamadığı için ABD'nin tüm dayatmalarına kafa sallayıp, kabul etmek zorunda kalıyor. Kral Selman'ın kendisini saklamaya ihtiyaç hissetmeden Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak yardım talebinde bulunması, anlaya bilenler İçin ABD'ye "BEN ARTIK SENDEN KORKMUYORUM. TÜRKİYE'YE SIĞINIYORUM. NE YAPACAKSAN YAP. İNCELDİĞİ YERDEN KOPSUN" mesajının ta kendisidir.
Bu saatten sonra Suudi Arabistan'ın içi karışacaktır. Ama şunu da belirteyim ki bulanık suda balık avlamak çok daha kolaydır. Suudi Arabistan yönetimini beğeniriz veya beğenmeyiz. Mühim olan bu değildir. Asıl mühim olan şey, o topraklarda bizim kıblegahımız, asrı Saadet'in mezarları ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellemin mübarek mezarı şeriflerinin bulunmasıdır .
Bu nedenle Suudi Arabistan yönetimi, kendi kaderine terk edilemez. Böyle bir hakkımız yok. "Kahrol Suudi Arabistan" demek Kabe'yi ,Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemi ve asrı saadeti kendi kaderine terk etmek demektir.
Şunu herkes iyi bellesin. Suudi Arabistan toprakları, Suudi Arabistan yönetimine ait topraklar değildir. O mübarek topraklar, tüm İslam aleminin topraklarıdır ve kendi kaderine terk edilemez.
Nitekim Türkiye, Suudi Arabistan'ı da kendi kaderine terk etmeyecektir. Suudi Arabistan yalnız değildir. Dolayısıyla Kral Selman'da yalnız değildir.
SUUDİ ARABİSTAN BİZİMDİR! BİZİM KALACAK!
Bu saatten sonra, Kaşıkçı'nın ölüm emrini veren siyonist ABD, suç bastırmak için dünyadaki tüm büyük kuruluşları harekete geçirip, Suudi Arabistan üzerinde baskı kurmalarını sağlamaya çalışacaktır.
Kendileri tarafından atanmış fakat, bu son Kaşıkçı cinayeti sonrasında deşifre olmuş, Prens Muhammed Bin Selman'ı tahtından indirtip, yerine yine kendileri tarafından belirlenecek birini başa geçirmeye çalışacaklardır. Bu sebeple bugünden itibaren Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere, birçok büyük yapıdan Suudi Arabistan'a karşı yaptırım kararları, yargılama talepleri veyahut darbe şakşakçılığı gibi birtakım hareketlenmeler ve hararetlemeler gözlemleyeceğiz.
Benim nacizane öngörüm; Türkiye'nin elini onlardan önce tutup, süpriz bir hamle ile Suud yönetiminden ABD'nin elini çekmesini sağlayacağı yönündedir. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti'ne itimadım tam. Kaşıkçı cinayetinin hemen ardından Kral Selman'ın Türkiye Cumhuriyeti'ni arayıp yardım istemesi, bunun en büyük belirtisidir.
Artık Suud yönetimi de ABD'nin manda ve himayesinden kurtulmak istiyor. Fakat kendinde bu gücü bulamadığı için ABD'nin tüm dayatmalarına kafa sallayıp, kabul etmek zorunda kalıyor. Kral Selman'ın kendisini saklamaya ihtiyaç hissetmeden Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak yardım talebinde bulunması, anlaya bilenler İçin ABD'ye "BEN ARTIK SENDEN KORKMUYORUM. TÜRKİYE'YE SIĞINIYORUM. NE YAPACAKSAN YAP. İNCELDİĞİ YERDEN KOPSUN" mesajının ta kendisidir.
Bu saatten sonra Suudi Arabistan'ın içi karışacaktır. Ama şunu da belirteyim ki bulanık suda balık avlamak çok daha kolaydır. Suudi Arabistan yönetimini beğeniriz veya beğenmeyiz. Mühim olan bu değildir. Asıl mühim olan şey, o topraklarda bizim kıblegahımız, asrı Saadet'in mezarları ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellemin mübarek mezarı şeriflerinin bulunmasıdır .
Bu nedenle Suudi Arabistan yönetimi, kendi kaderine terk edilemez. Böyle bir hakkımız yok. "Kahrol Suudi Arabistan" demek Kabe'yi ,Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemi ve asrı saadeti kendi kaderine terk etmek demektir.
Şunu herkes iyi bellesin. Suudi Arabistan toprakları, Suudi Arabistan yönetimine ait topraklar değildir. O mübarek topraklar, tüm İslam aleminin topraklarıdır ve kendi kaderine terk edilemez.
Nitekim Türkiye, Suudi Arabistan'ı da kendi kaderine terk etmeyecektir. Suudi Arabistan yalnız değildir. Dolayısıyla Kral Selman'da yalnız değildir.
SUUDİ ARABİSTAN BİZİMDİR! BİZİM KALACAK!