Programı gibi kendisi de küçük bir adam. Bütün yaptığı, orta seviyede bir aklı meşgul edebilecek, zaman zaman şaşırtacak kelime cambazlıkları, küçük farkedişler, gizlilikleri ifşa, tersten bakışlar; göz önünde cereyan ettikleri halde ülfet sebebiyle fark edilmeyen “Küçük Şeyler”e dikkat çekmek.
O küçük şeylerden, küçüklere büyük dersler çıkarmak. Yanlış anlaşılmasın küçüklerden muradımız çocuklar değil, vasat zekâlar, sıradan beyinler…
Dökmen, geçtiğimiz günlerde Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün tertiplediği bir programa yüksek düşüncelerini buyurması için davet edilen Prof. Üstün Dökmen, bir incir çuvalı tek hamlede berbat etmiş.
Hayır, berbat ettiği bir çuval incir değil; bu ülkenin bütün hisarlarını tek hamlede yıkmak istemiş Türk Üniversitesinin bu asrî Donkişot’u. Attığı nâra kaç gündür bir burçtan öbür burca yankılanıp duruyor!
Bir daha dinleyelim mi?
"Nasıl bir pilot sarhoş olmamalı, bir Hristiyan psikolog haç takmamalı ise; Rehberlik Öğretmeni de Başörtülü biri olmaz, meslek icra edilirken İnşallah, Maşallah, Hayırlısıyla gibi cümleler sarf edilmemelidir!"
Kamal Atatürk’ü beş yaşında hâfız-ul Kur’an olmuş diye takdim eden Haydar Baş’a, Kadir Mısıroğlu’nun verdiği cevabı hatırlar mısınız? Hani şu “Çüüüş!” diye başlayan cevabı…
Evet, cevabü'l-ahmak es-sükut, deyip geçmek de mümkün ama geçmeyelim!..
Üniversitelerimizi tımarhaneye benzeten Meriç ne kadar haklı!
Bu adam, bir tımarhane kaçkınından daha sakim-i akl değil mi?
Eğer bir akıl sakameti bahis mevzuu değilse, böyle bir hezeyanı nasıl sarfedebilir?
Bu sözün, pantolon giyen Üstün Dökmen gibiler adam yerine konmamalıdır, demekten farkı ne?
Pantolon giymek veya giymemenin adam olmakla nasıl bir ilgisi olabilir ki, başörtüsünün de rehberlikle bir alâkası olsun?